isimle ateş arasında

Şiir, kitap, film, müzik, gösteri önerileriniz ve çeşitli röportajlar bu başlık altında. Ayrıca sanatsal olsun olmasın şiirlerinizi, okuduğun kitap ve roman yorumlarınızı, gittiğiniz tiyatro oyunları ve sinema filmleri hakkındaki öneri görüşlerinizi buradan aktarabilirsiniz...
Cevapla
Kullanıcı avatarı
gulesevdali
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 277
Kayıt: Cmt Ara 02, 2006 10:45 pm
Konum: Türkiye
İletişim:

isimle ateş arasında

Mesaj gönderen gulesevdali » Prş May 29, 2008 1:15 am

[align=center][font=Verdana]edebiyat ile ilgilenen yahut ilgi duyan her kişinin tanıması ve okurken duyduğum lezzeti duyması temennisi ile...


Adı koyulmamış hiçbir şeyin gerçek anlamda var olduğuna ikna olamayan bir kalbin sahibiydim ben. Hayata kelimelerle hükmeden biriydim ben.Var olanla yok olan arasında fark bir isim. Onunla başlayan hayatımı, onun ismini bilmekle başlamak istedim.

Varlığına dair, nefti gölgeli bir tütsü-buhur dükkanında, bana gösterdiklerinin dışında, hiçbir bilgiye sahip değilken sevmiştim onu. Başka bir şeyi değil, ateşe düşeceği ana kadar hiçbir şeyi merak etmeyerek sevmeyi bilen kalbimin bütün sükûnetiyle sadece onun ismini merak ettim ben.



Gülün önce ilahi muhayyilede adının koyulduğunu, manasının sonradan yaratıldığını, bu dünyadaki suretinin ise en sonra geldiğini kavradığında imanı tamamlanan biriydim ben. Bunun başka yolunun olmadığını aklıma ancak böyle kabul ettirebilmiştim ben .Kolay olmamıştı ama yolculuğun suretten manaya doğru olduğunu öğrenmiştim ben.
(sy.27)

Böyle zamanlarda sıkışan ruh belli ki ne ileri ne geri gidebilince, ya düşer ya yükselirdi. Belli ki böyle zamanlarda aşk, sırtından kanlı bir gömleği sıyırıp da atar gibi gözden çıkararak geçmişi, ileri doğru yürümekti. Aşkın kalbe indiği makama doğru yükselmekti. Böyle zamanlarda aşık, kendisine görüntü veren sevgilinin aşkıyla mutlak olanın aşkı arasında bir bağlantı kurunca, Sevgilinin ismiyle O'nun ismi arasındaki binlerce ismi yol, durak, menzil, aşmayı başarınca.

Belli ki bu yükselmeyi başaran âşıkın gönlüne; muazzam yangınlardan sonra başlayan bir yağmur, lanetlenmiş kavimleri yok eden ve dinmek bilmeyen rüzgarları kesen bir yağmur, denizin yüzünden gökyüzünün katlarına yükselen şiddetli hortumları bölen bir yağmur gibi, serinlik ve selamet dökülüverirdi. Ama ben, bu kemter kul.Yapamadım. Eşiğin bir adı da acıydı, aşamadım. Ödünç aldığı ışığın safiyetini kaybedince kayboldu aşkımın masumiyeti. Keşke aşkı saf olmayana da rıza olarak tanımlasaydım.
(sy.176)

Aklımla kalbimin, hâlimle sözümün, teslimiyetimle ve vehmimin arasında kaldım ben. Aklımı gösteren ismimle aşkımı gösteren ateş arasına düştüm, o uçurumda yittim ben. Aynı anda iki şey olunamadığı için aşkın saltanatında, o uçurumda yitirdim ben.
(sy.209)

Timaş yay.[/font]
[/align]
[font=Verdana]Ya İslamda yükselirsin, Ya inkarda çürürsün, Yol mezarda bitmiyor, Gittiğinde görürsün....

-söylenen söz kalmaz muallakta, ya sağa yazılır ya sola-
[/font]

Kullanıcı avatarı
yilmaz.sahin
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi
Mesajlar: 2053
Kayıt: Cmt Tem 15, 2006 2:08 am
Konum: İstanbul
İletişim:

Gecikmiş Bir Gül Yazısı...

Mesaj gönderen yilmaz.sahin » Prş May 29, 2008 8:15 am

[align=justify]Bir gül yazısı için mevsim geç gibi görünebilir, mayıs gerilerde kaldı, haziranlı günlerdeyiz. Ancak yine de bir gül yazısı yazmak için vakit hiçbir zaman geç değildir.

Hayat ile yazı, sanat ile gerçek, gül ile kelam arasında kaldığımızda, hiç kimse gülün varlığından, dahası gülün anlamlarına ilişkin kelimelerin de var olduğunan habersiz değildir çünkü. Çünkü kalbe konuşur gül ve herkesin kalbi vardır. Öyleyse gül herkes iledir ve herkes içindir.

Bilen biliyor gören görüyor, “Gülü tarife ne hacet ne çiçektir biliriz”, deyip bir tarafa çekilmek mümkün iken ve aramızdaki bunca eski hikayeye rağmen gülle küsü önleyen yine gülün kendisidir. Gülle küsülmez, gül reddedilmez. Yalnızlık kuşatması altında acı verirken bunca, suya dökülen tek sap gül, yine de bütün acıların son bulabileceği yegâne yerdir.

Gül sonuç değil sebeptir. Tezahür değil kaynaktır. Gurbet değil sıladır. Dağınık değil mutlaktır. Suret değil asıldır. Geçmişe ve geleceğe ertelenemez gül, hakikat-i sabitedir, o kadar ki adı kendinde saklıdır. Her defasında yenidir gül, yeni gibi değildir. Gül tükenmez ışığı ödünç değildir. Işığı tükenirse gül gül değildir.



Gecikmiş bir gül yazısı oluyor bu. Lâkin her mevsimi yağmura vakfedilmiş kendin sokaklarında güle en uygun düşen zaman da her zamandır az kuşkuyla. Yaşadığım kente yağmur yağıyor. Yağmur, gül yapraklarını yıkamaya başlayınca, yazıcı ne yapar? Söylemiştim, bir gül yazısı yazmak için vakit hiçbir zaman geç değildir. [/align]

Kaynak : Nazan Bekiroğlu - Mavi Lale adlı kitabından
"Söz uçar yazı kalır"

Cevapla

“ŞİİRLERİNİZ, KİTAP, ROMAN, RÖPORTAJLAR, TİYATRO, SİNEMA ve NOSTALJİK” sayfasına dön