1. sayfa (Toplam 2 sayfa)

SEVDİKLERİNİZE ŞİİRLER...

Gönderilme zamanı: Sal May 13, 2008 3:10 pm
gönderen 3S
Bu şiiri,bu siteden birine hediye ediyorum.o kendini bilir.....


::pc:: Ben senin bilgisayarci olabilme ihtimalini sevdim

Kasaların keskin kenarları batıyordu
Elimin kesilmeye hazır nazır yerlerine,
Sonra kablolar çekiyordum,
Kopuıp duran bağlantıların iyice yaval olmalarında;
Ne yana baksam etherner
Ve orman sanıyordum anakartların yalancı yeşilliğini;
Networkler kuruyordum, Workgrouplar yapıyordum;
Dosyalar kopyalıyordum bir bilgisayardan, bir iç bilgisayara
Harddisk' in sesini başına koyuyordum, sevdiğim şarkıların listesinin;
Sonra çıkıyordum Windows' tan
Ve MS-DOS' tan UNIX' e giden
Ömrümün en hızlı
Ömrümün en yavaş
Ömrümün en basit
Ömrümün en sağlam işletim sistemini çalıştırıyordum,
Çünkü sonunda server oluyordum.
Master disk kokuyordun sonunda
Doğuk ve şehirler arası otobüslerde vazgeçtim bilgisayarcı olmaktan
Ve teknik servis çantamda MS-DOS disketleriydi duran
Ben seninle bir gün
IBM' in Ar-Ge departmanında
Ben seninle sadece bilmek zorunda olanların bildiği
Bir son kullanıcı bayisinde
Ben seninle Ağrı Dağı' nın Van gölü' ne bakan yüzündeki herhangi bir bilgisayar dükkanında
Ben seninle bir anakartın, karmaşık coğrafyasında kaybolabilme ihtimalini sevdim
Ben senin bilgisayarcı olabilme ihtimalini sevdim...

Gönderilme zamanı: Sal May 13, 2008 3:37 pm
gönderen ERKAN_OZDEMIR
eeeeeeeeeeeeeeeeeeee bizde tahmin edebiliyoruz yani kim olduğunu.............

Gönderilme zamanı: Sal May 13, 2008 3:41 pm
gönderen yilmaz.sahin
Ayni orjinallikte cevapliyorum :

Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
bir yol üstü lokantasında
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
Ben seninle herhangi bir insan elinin
terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!

YILMAZ
ama
ERDOGAN


NOT: Sevgili uyeler isterseniz sizde bu sekilde begendiginiz siiri bu sekilde alt alta ekleyebilirsiniz. Ne de olsa siir bolumdeyiz.

MEMLEKET İSTERİM

Gönderilme zamanı: Sal May 13, 2008 7:45 pm
gönderen iskesurlu60
MEMLEKET İSTERİM,

GÖK MAVİ,DAL YEŞİL,TARLA SARI OLSUN :

KUŞLARIN ÇİÇEKLERİN DİYARI OLSUN.

MEMLEKET İSTERİM,

NE BAŞTA DERT ,NE GÖNÜLDE HASRET OLSUN:

KARDEŞ KAVGASINA BİR NİHAYET OLSUN.

MEMLEKET İSTERİM ,

NE ZENGİN FAKİR, NE SEN BEN FARKI OLSUN:

KIŞ GÜNÜ HERKESİN EVİ BARKI OLSUN.

MEMLEKET İSTERİM,

YAŞAMAK,SEVMEK GİBİ GÖNÜLDEN OLSUN:

OLURSA BİR ŞİKAYET ÖLÜMDEN OLSUN.

CAHİT SITKI TARANCI

Gönderilme zamanı: Sal May 13, 2008 9:01 pm
gönderen ERKAN_OZDEMIR
Zindandan Mehmed'e Mektup

Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.

Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünyaya kapalı, Allaha açık.

Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.

Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

(1961)

Necip Fazıl Kısakürek

Gönderilme zamanı: Sal May 13, 2008 11:32 pm
gönderen zeynep
Arkadaşlar, konunun formatını bozmayalım 3S ve yılmaz bey siirlerini kime ithaf etdikleri belli hani güzelde olmuş.

iskefsürlü60, Pomemerkan sizler kime yada kimlere gönderdiniz? sakın ne kadar meraklı felan demeyin inanın konunun iceriğine uygun olsun diye dile getirdim. :D

3S paylaşımın için teşekkürler.

Gönderilme zamanı: Sal May 13, 2008 11:44 pm
gönderen iskesurlu60
gündemin çoğunu memleket oluşturduğuna göre tabi ki memlekete...

Gönderilme zamanı: Cum Ağu 22, 2008 9:50 pm
gönderen zeynep
SON MEKTUP

Elimde olsaydı,
Garip gene bırakmazdım seni geride
Gönlüme bir burukluk düştü
Bakınca yüzünün derinliklerine.


Neler neler anlattıki bana gözlerin
Mutluluk saçsada sözlerin
Biliyorum ki, volkanlar yanıyor yüreğinde
Biraz hasret,biraz hüzün, büyük bir UMUT eşliğinde.


Bulutlar yüklü gözlerinde
Gizli titreyişler sözlerinde
Sahte gülümseyiş mimiklerinde
Güçte olsa bu ayrılık,Büyük bir SEVİNÇ var dönüşünde.


Biliyorsun bunlar ufak meltem rüzgarları
Yetmez devirmeye ulu ağaçın dallarını
Ne kışlar gördü, ne fırtınalar esti bağrına
Yinede bahar çiçekleriyle çıktın yarına.


Seninde gözyaşların sonbaharın yaprakları olacak
Sadece bahar çiçekleri değil,
Dalların meyvelerle dolacak
Bu bekleyiş mutlu bir SON bulacak.

Yazan: ZERDA KANDOĞMUŞ (ARISÜT)

Haziran 2001' de bana yazılmış bir şiir . Kitabımın arasından çıktı .

Gönderilme zamanı: Cum Ağu 22, 2008 10:36 pm
gönderen ERKAN_OZDEMIR
ŞEHİTLERİMİZ

Haberlerinizi izliyorum
Gözlerimden yaş aka aka!
Küçük Gamze, anlamış gibi ağlıyor!
Babasının tabutuna baka baka!

Şehitlerim,yavrularım!
Ben doğurmuş gibi ağlıyorum!
Yetimlerinizin sizleri
Nasıl özleyeceklerini anlıyorum.!

Küçük yaşta yetim kaldım
Yetimlerinizin yaşayacaklarını biliyorum!
Babasının elini tutanları gördükçe
Bugün bile imreniyorum!

Şehitsiniz, yeriniz nurdur sizin!
Gencecik eşiniz artık duldur sizin!
Aileleriniz devlete emanet,
Gönlümüzde yeriniz vardır sizin.

Şehitlerimiz dizi dizi!
Şükranla uğurluyoruz sizi!
Dilimizde vatan sağ olsun,
Yüreklerimizde acı sızı!

Güle oynaya askere gittiniz siz,
Vatan görevini yaptınız siz,
Millet size minnettardır,
En üst mertebeye çıktınız siz!

Zeynep Bacı,

Bu şiir bu memleket için gözünü kırpmadan canlarını feda eden bütün şehitlerimiz için yazılmış.

Gönderilme zamanı: Cmt Ağu 23, 2008 9:30 pm
gönderen zeynep
Erkan bey,

Yürekleri sızlatan anlam dolu,paylaşımınız için teşekkürler. Yazanı biliyormusunuz? alıntımı.

Gönderilme zamanı: Pzt Ağu 25, 2008 11:56 am
gönderen zeynep
Tabiki alıntı,şiir yazmak şairlerin işidir.Kaynak bizim aylık dergi. demiş: Erkan Özdemir

Teşekkür ederim .

Gülüm! biliyorsun sana alyanstan başka bir hediyem olmadı. Şimdi sana vatanın bütün çiçeklerini hediye ediyorum içine çeke çeke kokla. Irmaklarını bırakıyorum kana kana iç. Topraklarını bırakıyorum doya doya gönlünce gez toz. ÇÜnkü.. çünkü BEDELİ FAZLASIYLA ÖDENDİ. be Gülüm.

Şehit asker:Arkasında iki çocuklu 25 yaşındaki eşine işte böyle seslenir.(aklımda kaldığı kadar yazdım)

Şiir: Uğur ARSLAN


NOT: Erkan bey kusura bakmayın kazaen sizin bir önceki mesajınızı sildim hakkınızı helal ediniz. :(

Gönderilme zamanı: Çrş Ağu 27, 2008 10:58 pm
gönderen erdal coşar
SENSİZİM
Beklemedıgım bır anda hayatıma gırdın,
Yaralarımı senle sarmak ısterken,
Sen busbutun daha kotu yaraladın,
Amaları keskelerı hıc cıkartamadık hayatımızdan,
Insanların hayatına sorgusuz suvalsız gırıp sonra cekıp gıdenlerdenmısın sende,
Bu ben nıye yanılıorum hep,
Iste tamam bu dedıklerım yanıltıyor benı,
Bu sana ılk ve son sıırım dınle benı,
Sana yanmıs,askına ınanmıstım,
Senle huzur doluydum,oyle alısmıstıkı bu yurek sana,
Bu sıır sana yazıldı gece gozlum her satırında sen varsın,
Bızım askımız bır hevesmıs dedın ya,
Eger sen senı bu kadar seven bır yurege heves dıyosan,
Hıc durma hemen gıt,
Bu yurek sana olmadıgı gıbı kımseye heves olmadı,
Ya sen bu devırın adamı degılsın yada ben,
Anlamadıgım,cozemedıgım o kadar cok sey var kı anlatamadıgım,
Simdi yenıden gelıp sevıyorum desen,
Sensız yapamıyorum affet desen,
Aglasan sızlasan agızınla kus tutsan,
Sana heves olacak yurek yok bende,
Benı tanıdıgını umarakk sana son sozum,
Askından olsem bıle gururum asaletımdır,

Gönderilme zamanı: Prş Ağu 28, 2008 6:39 pm
gönderen volt60
Dün kopan bir yapraktı,düşen bir kuru daldı
Bugünden güzel değil bulacağın yarında
Aç ellerini bir bak yanan avuçlarında
Dün gitmiş yarın yok bize bir bugün kaldı
hadi beni güldür biraz

Gönderilme zamanı: Pzt Eyl 01, 2008 1:46 pm
gönderen EM-re
şiirler birbirinden güzel parmaklarınıza saglık

Gönderilme zamanı: Pzr Eki 12, 2008 9:59 pm
gönderen ERKAN_OZDEMIR
Mehmet Akif Ersoy - Ey Yolcu Şiiri

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı! hayasızcasına,

Maske yırtılmasa halâ bize affetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;

Bu göğüslerse Huda'nın ebedi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.

Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Şehitlerimize gelsin.......
..
...

Gönderilme zamanı: Pzr Eki 12, 2008 10:24 pm
gönderen halit_misirli
SENİ ÖZLEDİM SENSİZ BU GECE
RÜYALARIMIN HAYALİ OLDUN YOKLUĞUNDA, UMUDUNDA
SENİ ÖZLEDİM YİNE BU GECE SENSİZLİĞİNİN HASRETİNDE
UMUDUMUN YEŞERDİĞİ TOHUMLARI EKTİM YİNE KENDİME, YÜREĞİME

SENİ AĞLADIM BU GECE
KARANLIKLARIN HAYALİ GÜNEŞTE
SENİ ÖZLEDİM BU GECE
UZUN HİKÂYELERİN PARAGRAFI GİBİ BAŞLADI SENİNLE OLAN SEVDAMIZ
NOKTALARIN, VİRGÜLLERİN HASRETİNİ YAŞADIĞI BU GECE

SENİ BİR BAŞKA SEVDİM BU GECE
SANİYELERİMİN SENSİZ GEÇMESİNİN VERDİĞİ EZİYETLE , HÜZÜNLE
YÜREĞİMİN SIZLADIĞI BİR DUVAR OLDU SENSİZLİK , SESSİZLİK
SENİ BİR BAŞKA ÖZLEDİM BU GECE

SEVMENİN EN MUTLU ZAMANI BENİM İÇİN SEN BUNU OKUDUĞUNDA
SENİ ANARKEN YAŞIYORUM DERYALARIMDA
İYİKİ VARSIN SEN YOKLUĞUMDAKİ HASRETİMDE
BENİ BEN YAPAN SENDEKİ SENDE
HER DAİM YOKLUĞUNU ÇEKTİĞİM BENDEKİ BENDE

Halit MISIRLI

Gönderilme zamanı: Pzt Eki 13, 2008 8:46 pm
gönderen KIYMET_OZDEMIR
Siir bırakan arkadaslara tskler :wink:

Gönderilme zamanı: Cum Eki 17, 2008 11:19 am
gönderen 3S
Beni Bul Anne

Dün gece gördüm düşümde
Seni özledim anne
Elin yine ellerimde
Gözlerin ağlamaklı
Gözyaşlarını sildim anne
Camlar düştü yerlere
Elim elim kan içinde
Yanıma gel yanıma anne
İki yanımda iki polis
Ellerim kelepçede
Beni bul beni bul anne

Dün gece gördüm düşümde
Seni özledim anne
Gözlerinden akan bendim
Düştüm göğsüne
Söyle canın yandı mı anne
Camlar düştü yerlere
Elim elim kan içinde
Yanıma gel yanıma anne
İki yanımda iki polis
Ellerim kelepçede
Beni bul beni bul anne

Ahmet Kaya

Gönderilme zamanı: Cum Eki 17, 2008 12:44 pm
gönderen selemenlihamza
[font=Microsoft Sans Serif] KÖYLÜ KIZI

SENİ ARADIM HER YERDE

DEMİRCİLİDEN KIZILCAORENE

GİDE GELE SENİ ARADIM

ÇOK BEKLEDİM İKİ DUDAĞİNİN

ARASINDAN ÇIKACAK SÖZÜ

YANİ SENİ SEVİYORUM DEMENİ

ÇOK BEKLEDİM KÖYLÜ KIZI ÇOK


BEN SENİ BİR GÜN DEĞİL Kİ

HER GÜN SEVDİM

SENDEN SADECE İKİ DUDAĞININ ARASINDAN

ÇIKACAK SÖZÜ ÇOK BEKLEDİM

YANİ SENİ SENİ SEVİYORUM DEMENİ

ÇOK BEKLEDİM KÖYLÜ KIZI ÇOK


SANA SENİ SEVİYORUM DİE HAYKIRDIĞIMI

DEMİRCİLİ ÇINARCIK KIZILCAOREN

DUYDU BE KÖYLÜ KIZI

SEN SEN HALA DUYMADIN MI KÖYLÜ KIZI

ANLA İŞTE ANLA KÖYLÜ KIZI SENİ SEVİYORUM

Hamza YILDIZ[/font]

Gönderilme zamanı: Cum Eki 17, 2008 1:50 pm
gönderen selemenli_daldal
BİZİM ADIMIZ


bizimde bir adımız var
ezanla okundu selayla bitecek
biz sahil çocuyuz biz ne yapsak
taklitçiler bizi izleyecek

biz ne kadar olsakta sahil çocuğu
bilirim elbet memleketin isqesür olduqunu

bndende bu kadar oğuz.daldal.fatsa

TOKATLI

Gönderilme zamanı: Pzr Eki 19, 2008 2:57 pm
gönderen selemenli_daldal
sahilde oturmuş denize bakan
yakasız göleğe kravat takan
sıgarasını terten yakan
BİRİNİ GÖRÜRSEN BENİ
HATIRLA

GÜLLER ARASINDA DİKEN
kırık masada içki içen
gönlü ızdırap dolu ESRAR çeken
birini görürsen beni
HATIRLA

CESEDİMİ ORTAYA KOYSUNLAR
RAKILA ŞARAPLA YIKASIN LAR
HOCAYA DA BAŞBUĞLAR ÖLMEZİ OKUTSUNLAR

...TOKAT...LI OLDUĞUMU ANLASINLAR

FATSA.OĞUZ.DALDAL

FARKLIYIZ BİLİYORUZ FARKIMIZIN FARKINDAYIZ AMA FARK ETMESELERDE FARKETMEZ

Gönderilme zamanı: Pzr Eki 19, 2008 7:50 pm
gönderen ebruli
Resim



RESMİN ÜZERİNE TIKLA

Gönderilme zamanı: Sal Eki 21, 2008 4:31 pm
gönderen huseyni
karanlığı bölen
ruhumun güneşi
doğ yurdumun üstüne ebeden
dağılsın duman
değişsin zaman
boğ zulmeti nurunla ebeden
.....................
bencileyin düşersen dara
hasret kalırsan yaza bahara
dağlara taşlara vurma kendini
dön de gönlündeki sevgiliyi ara

sevecekse insan özden sevmeli
sevginin kaynağına özüne inmeli
eğer ki aşk diyarına varayım dersen
düşeceğin bir od ki yandıkça yanmalı

değilmiki korkum daim yanmaktır
bu korkudan sevgiye uzak durmaktır
heyhat ki her yanım ateş çemberi
gelsem ateş kaçsam hasret kalmaktır

dostları gördüm ateşten geçer
sevgisi uğruna çok acılar çeker
yanmış yıkılmış kalır meydanda
şükür ki sonunda vuslata erer

sevmek varya işte onu sevmek
hani sevgili uğruna her şeyden geçmek
işte zor olan bu yoksa ne varki
iki adımlık yol vuslata ermek

bakın hele dostlar iki adımlık yolmuş
demekki bu işin kolayı da varmış
fakat önümde dağ gibi bir engel
ilk adımı atmak ne kadar zormuş

ilk adımın işi nefse basmaktır
nefsi bu işte basmak yapmaktır
ikinci adıma kadar yıkılmaz isen
yapacağın sadece vuslata varmaktır

karanlığı boğan
ruhumun güneşi
doğ gönlümün üzerine ebeden
dağılsın duman
değişsin zaman
boğ zulmeti nurunla ebeden

H. selvi


21-10-2008


bende bu şiirimi sevgisiz kalmak istemeyen tüm dostlara armağan ediyorum

Gönderilme zamanı: Pzt Eki 27, 2008 6:06 pm
gönderen ebruli
Resim













RESMİN ÜZERİNE TIKLA

Gönderilme zamanı: Pzt Eki 27, 2008 6:48 pm
gönderen erdinc.sahin
SENDE GEL
YILLAR GEÇTİ ÖMRÜMDEN YAPRAK YAPRAK,
HASRETLİĞİNDİR ÇEKTİĞİME CVB ANCAK.
GÜN GELİR SILAYA DÖNERSEM BEN
GÖZLERİM ARAR SENDE GEL.

HASRET ÇİLEM OLMUŞ SENSİZLİK PIRANGA,
YAYLALARINDA TEK GEZDİĞİM GÜNLER AKLIMDA.
FD 656 BİLİR O GÜNLERİ ORALARDA ,
AĞLARIM İÇİME SENDE SENDE GEL.

MENDİLE NE HACET AĞLARKEN GÜLÜM,
SENSİZİM İNAN SENSİZ GEÇMİYOR GÜNÜM.
BİR GÜN SELAMI DUYARSAN GİZLİ SEVDİĞİM,
ÖLDÜĞÜME ÜZÜLME SENDE GELLLL...........

ARTIK MELHEM ETTİM SENSİZLİĞİ GÖNÜL YARAMA,
GÜLÜM BENİ BU FANİ DÜNYADA ARAMA.
DAYANAMAZSAN ARTIK BU DÜNYAYA ,
SANA TAVSİYEM HZ.ALLAH DAN BAŞKA DOST ARAMA..

NOT: TAMAMEN DAKİKALARA SIĞDIRDIĞIM BU ŞİİRİMİ KİMSEYE YAZMADIM SADECE
BU GÜZEL ORTAMA YAZDIM HERKES SAHİPLENEBİLİR.........