SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN - RÖPORTAJ, SÖYLEŞİ ve LİNKLER

Şiir, kitap, film, müzik, gösteri önerileriniz ve çeşitli röportajlar bu başlık altında. Ayrıca sanatsal olsun olmasın şiirlerinizi, okuduğun kitap ve roman yorumlarınızı, gittiğiniz tiyatro oyunları ve sinema filmleri hakkındaki öneri görüşlerinizi buradan aktarabilirsiniz...
Kullanıcı avatarı
yilmaz.sahin
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi
Mesajlar: 2053
Kayıt: Cmt Tem 15, 2006 2:08 am
Konum: İstanbul
İletişim:

SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN - RÖPORTAJ, SÖYLEŞİ ve LİNKLER

Mesaj gönderen yilmaz.sahin » Pzr Mar 30, 2008 10:03 pm

Memleketlimiz, değerli yazarımız Sayın Selvigül Kandoğmuş ŞAHİN'e ait yayınlanmış röportaj, söyleşi ve linkleri bu başlık altından takip edebilir, kendisine bu başlıktan yazabilirsiniz...

Tanımayanlar için kısaca Selvigül Kandoğmuş ŞAHİN:
selvigulks.jpg
selvigulks.jpg (30.05 KiB) 25476 kere görüntülendi
1971 Tokat Reşadiye, Demircili beldesinde doğdum. İlk ve Ortaokulu Kırklareli’nin Babaeski ilçesinde, Üniversiteyi İstanbul’da tamamladım. Kısa bir süre muhabirlik yaptım. Bahçelievler ve Bağcılar Belediyesi, Eğitim-Kültür Müdürlüklerinde çalıştım. Daha sonra istifa edip ayrıldım. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden öğretmenlik formasyonu aldım. Fakat başörtüsü yasakları sebebiyle başvuruda bulunmadım.

Değişik sivil toplum kuruluşlarında görev aldım. İkbal Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneğinin bir süre başkanlığını yürüttüm. Şu sıralar eğitim seminerleri vermekteyim. Ve yazmaya devam ediyorum. Aynı zamanda dört çocuk annesi olarak onları elimden geldiğince yetiştirmeye çalışıyorum.

Yazmaya ortaokul ve lise yıllarında öğretmenlerimin teşvikiyle başladım. Katıldığım yarışmalarda ödüller alırdım. Yazma istidadımı keşfeden öğretmenlerim beni yazıya yönlendirdiler.

Ciddi manada, üniversite yıllarında yazı hayatına girdim. Üniversitedeki bir grup arkadaşımızla ‘Üniversiteli’ adlı amatör ama profesyonel bir düşünce yapısına sahip bir dergi çıkarttık. Bu bizim için çok anlamlıydı. O arkadaşlardan çoğu şimdi yazıyor.

İlk öyküm 1993 yılında Yedi İklim Dergisi’nde yayınlandı. Kafdağı Dergisi, Hece Öykü, Eylül Dergisi, Kitap Dergisi gibi birçok dergide ve gazetede yazmaya devam ettim. Şu sıralar, yine Yediiklim ve Hece dergileri, Kurani Hayat, Özgün Duruş ve sanal ortamda Edebistan, Skyturk’te yazmaya devam ediyorum.
En son yilmaz.sahin tarafından Pzt Mar 31, 2008 2:11 pm tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
"Söz uçar yazı kalır"

Kullanıcı avatarı
mehtap25_60
Aktif üye
Aktif üye
Mesajlar: 896
Kayıt: Sal Ara 05, 2006 8:35 pm
Konum: Türkiye
İletişim:

Mesaj gönderen mehtap25_60 » Pzt Mar 31, 2008 11:06 am

Bu röportajı gördüğüm an büyük bi merak ve heycanla bilgisayarıma indirdim ve okudum...
çok güzel olmuş...selvigül abla bizimle düşüncelerini çok güzel bi dille paylaşmış çok tşk ediyoruz...
ve diğer emeği geçenlere... (inşallah köyümüzden sizin gibi insanları örnek alan daha nice yazarlar çıkar temennisiyle) :)



not: akşam teyzemin oğlunun doğum günündeydik...eve geldiğimde annennem dediki mehtap selvigül ablan geldi...
o an çok kötü oldum ....seninle iki kelam edemedim diye o kadar üzüldüm ki ablacım EN YAKIN ZAMANDA GÖRÜŞMEK ÜZERE
Resim

selvigul.sahin
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 32
Kayıt: Sal Oca 29, 2008 5:03 pm
Konum: Türkiye

Mesaj gönderen selvigul.sahin » Pzt Mar 31, 2008 1:00 pm

Mehtapcığım ilgin için teşekkür ederim. İnşallah kısa zamanda görüşmek dileğiyle.

Kullanıcı avatarı
zeynep
Bölüm Yetkilisi
Bölüm Yetkilisi
Mesajlar: 2659
Kayıt: Pzt Ağu 07, 2006 12:25 am
Konum: İstanbul

Mesaj gönderen zeynep » Pzt Mar 31, 2008 2:10 pm

Selvigül Hanım,

gururla ve zevkle okudum. lütfen bilgi birikiminizden bizleri mahrum bırakmayın Demircililerin sizler gibi ufku acık insanlara cok ihtiyacı var.gerek duruşunuzla gerekse yazılarınızla bizlere model ve örnek oluyorsunuz. kendi içimizde aşamadığimız bircok sorunlarımız var. bunları mutlaka gündeme getirmeliyiz. inanın hepimize bir parça sorumluluk düşüyor.

Mevla yolunuzu açık etsin.
Yarabbi! Hakkımda hayırlı olanı, gönlüme razı eyle. Gönlümde olanıda hakkımda hayırlı eyle.

huseyni
Destekleyen
Destekleyen
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzt May 07, 2007 8:09 pm
Konum: Türkiye

Mesaj gönderen huseyni » Pzt Mar 31, 2008 2:16 pm

selamlar

sayın yılmaz bey :!:
böyle kıymetli yazarlarımız varmış da niçin sitemizi şereflendirmemiş veya neden ulaşılamamış (bunu bir öz eleştiri olarak alın )

kıymetli yazarımız

öncelikle hoşgeldiniz şerefler verdiniz
ümid ediyoruz ki siteye daha farklı bir güzellik ve tad gelecektir
ayrıca inanın çok sevinesimiz geliyor kendi yöremizden bir kisenin böyle kıymetli çalışmalara imza atmaları övünülecek işlerdir
fakat biliyoruz ki sizin gibi kıymetli işlere talip olanlar asla ve kat-a övünmek için yapmazlar onlar çok farklı şeylerdir

gerçekten okuma kültürü çok zayıf olan bir toplumuz belki bununda kendine göre bir sürü gerekçeleri vardır ama okumamız da lazımdır hemde çok üzüldüğümüz bir hususta bir sürü yayın evi harıl harıl kitap dergi basar durur ve bizlerde bazen alır dururuz fakat okumaya gelince zaman ayıramyız inanın birçoğumuzun kütüphanesi veya kitaplığı cilt cilt kitaplarla doludur fakat bir salon aksesuarı olmaktan ileri geçmemektedir bu bizim genel bir hastalığımız kanısındayım

demekki siz kıymetli yazarlara çok iş düşüyor
bu insanlara okumayı sevdirecek sizlersiniz her zaman kalem kılıçtan üstün olmuştur yeterki kullanacak olanlar Hak adına kullansın ve hakikat adına yazsın Allah c.c insanlığın hayrına kim bir kelime yazarsa kim bir şey öğretir duyurursa iki cihanda da mesut ve bahtiyar eylesin

kusura bakmayın
sevincimizi paylaşmak istedim
kendi dilimce

Allah'a emanet olunuz

saygılar
En son huseyni tarafından Pzt Mar 31, 2008 2:26 pm tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

selvigul.sahin
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 32
Kayıt: Sal Oca 29, 2008 5:03 pm
Konum: Türkiye

Mesaj gönderen selvigul.sahin » Pzt Mar 31, 2008 2:17 pm

Sevgili Zeynep ablacığım, yüzyüze tebriklerimi ilettim ama site yoluyla iletemedim. Mustafa kardeşim ve Gönül kardeşime hayırlı birliktelikler diliyorum.
ilginiz için teşekkür ederim. O sizin güzelliğiniz ablacığım. Bizim bereketli topraklarımızda kimbilir ne cevherler vardır. Önemli olan önceliklerimiz bilmemiz. Bizler de acizane üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Geriye hayırlı bir amel şeklinde sadakai cairye olarak yazdıklarımız kalırsa ne ala. Demircilimiz güzel, insanlarımız güzel, inanıyorum ki bizler manevi değerlerimize ve kimilğimize sahip çıkarsak bu güzellikler gün yüzüne çıkacaktır.
İlginiz için teşekkür ederim Selam ve dua ile.

selvigul.sahin
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 32
Kayıt: Sal Oca 29, 2008 5:03 pm
Konum: Türkiye

Mesaj gönderen selvigul.sahin » Pzt Mar 31, 2008 2:54 pm

Hüseyni beyefendiye,
Öncelikle iginiz için teşekkür ederim.
Söylediklerinize katılıyorum. Zeynep ablama da söylediğim gibi bizler önceliklerimizi belirleyip ona göre yaşamalıyız. Öğrenerek, okuyarak ve okuduklarımızı, idrak edip, hayırlı ameller haline getirerek yaşamalıyız.
Benim yazma uğraşıma gelince, dileğim, Rabbime kul olmak. Geriye sadakai cariye olarak yazdıklarımız , amel defterlerimize geçerse ne ala.
Selam ve dua ile.

Kullanıcı avatarı
merkez_60
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 1351
Kayıt: Çrş Haz 27, 2007 10:17 am
Konum: Tokat
İletişim:

SLM

Mesaj gönderen merkez_60 » Pzt Mar 31, 2008 3:20 pm

SELVİGÜL ABLAMIZIN RÖPORTAJINI ZEVKLE OKUDUM...ÇOK GÜZEL Bİ RÖPORTAJ OLMUS.ABLAMIZIN BURADA DÜSÜNCELERİNİ PAYLASMASI ÇOK ÇOK GÜZEL.YILMAZ ABIYEDE AYRI TESEKKÜR EDERİM BÖLE GÜZEL Bİ ATMOSFERİ BURAYA TASIDIĞI İÇİN...

MEHTABIN DE DEMİS OLDUĞU GİBİ inşallah köyümüzden sizin gibi insanları örnek alan daha nice yazarlar çıkar temennisiyle

İNSALLAH CANIM.....
Resim

Kullanıcı avatarı
Ugur Ozdemir
Bölüm Yetkilisi
Bölüm Yetkilisi
Mesajlar: 993
Kayıt: Pzt Ağu 14, 2006 9:36 pm
Konum: Yurt Dışı

Mesaj gönderen Ugur Ozdemir » Pzt Mar 31, 2008 10:58 pm

Bende cok zevkle okudum ve cok mutlu oldum,bizim topragimizdan yavrularimizin model olarak alabilecegi degerlerin cikmasi gelecege daha
umutla bakmamizi sagliyor.

Yilmaz kardesimede bu imkani bize sagladigi icin tesekkür ederim.

Insallah daha nice güzel calismalara imza atmaniz dilegiyle.

Allah'a emanet olun.

Kullanıcı avatarı
naci-tasyurek
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 78
Kayıt: Cum Mar 21, 2008 5:27 pm
Konum: Türkiye

Mesaj gönderen naci-tasyurek » Sal Nis 01, 2008 10:12 pm

bende world yüklü degil onun için hatırlatma yapayım dedim yani not defteri açmadı demek istedim okumak isteyen arkadaşlar için yada ben pek anlamam bu işlerden anlayan bi arkadaşım ya anlatsın yada not defterine uygun bi yükleme linki koysun demek istedim

Kullanıcı avatarı
yilmaz.sahin
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi
Mesajlar: 2053
Kayıt: Cmt Tem 15, 2006 2:08 am
Konum: İstanbul
İletişim:

Mesaj gönderen yilmaz.sahin » Sal Nis 01, 2008 10:41 pm

naci-tasyurek yazdı:bende world yüklü degil onun için hatırlatma yapayım dedim yani not defteri açmadı demek istedim okumak isteyen arkadaşlar için yada ben pek anlamam bu işlerden anlayan bi arkadaşım ya anlatsın yada not defterine uygun bi yükleme linki koysun demek istedim
Dosya word değil pdf formatında. Adobe Acrobat Reader genelde her bilgisayarda yüklüdür ama yükle değilse de BURAYAtıklayıp indirebilirsiniz.
"Söz uçar yazı kalır"

Kullanıcı avatarı
naci-tasyurek
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 78
Kayıt: Cum Mar 21, 2008 5:27 pm
Konum: Türkiye

Mesaj gönderen naci-tasyurek » Sal Nis 01, 2008 10:49 pm

verdigin link kırık ama neyse ben hallederim bak o dedigin yoktu bende :)

Kullanıcı avatarı
nbt.sahin
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 47
Kayıt: Prş Kas 29, 2007 1:00 am
Konum: İstanbul

TEBRİK

Mesaj gönderen nbt.sahin » Prş Nis 03, 2008 2:49 pm

Merhaba Selvigül ,

Öncelıkle sıteye hoş geldın. Ropörtajını okudum çok güzel olmuş. Tebrik ederim.

Allah başarılarının devamını nasip etsin. Guzel duşünen ınsan guzel işler yapar.

zafer.sahin
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 287
Kayıt: Prş Oca 24, 2008 9:54 am
Konum: İstanbul

Mesaj gönderen zafer.sahin » Prş Nis 03, 2008 3:04 pm

Selvigül hanım sizin gibi ilim dünyasından demircililierin çıkması yer alması bizi mutlu ediyor. Allah başarılarınızı daim eylesin.
BİR YERDE KÜÇÜK İNSANLARIN GÖLGESİ OLUŞUYORSA ORDA GÜNEŞ BATIYOR DEMEKTİR.

Kullanıcı avatarı
zeynep60
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 100
Kayıt: Prş Şub 19, 2009 6:34 pm

Re: (Yazarımız) SELVİGÜL ŞAHİN ile RÖPORTAJ

Mesaj gönderen zeynep60 » Sal Tem 07, 2009 11:14 pm

iyigünler selvigül abla ön celikle başarından dolayı seninle gurur duyu yorum çokgüzel çok anlamlı yazmışsın okudum çoktandır sana ulaşmak istiyordum bugün kısmetmiş oğlunun sünneti olmuş davetiye niz geldi ama benim oğlumunda hatim merasimi vardı aynı gün gelemedik annemlerde çok üzüldü bulunamadığımız için allah damatlığınıda görmek nasib etsin

Kullanıcı avatarı
demet.sahin
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 746
Kayıt: Prş Ağu 09, 2007 6:12 pm
Konum: Sakarya

Re: (Yazarımız) SELVİGÜL ŞAHİN ile RÖPORTAJ

Mesaj gönderen demet.sahin » Çrş Tem 08, 2009 12:25 am

Merhabalar Selvigül Hanım;

Röportajınız siteye eklendiği sıralar dersler çok yoğun oldugu için zaman ayırıp okumak nasip olmamıştı. Röportajda bizlere yaptığınız açıklamalar çok samimi ve içten. Teşekkür ediyorum.

Demircili Kasabamızdan böyle ilim, irfan sahibi insanların bulunduğunu görmek çok onure edici bir durum.

Başörtülü ve üniversite okuyan biri olarak röportajın son sorusundaki yani uhuddaki yerimi aramada çok zorlanmadım açıkcası (ne yazık ki ) ::rolleyes::

Şu sıralar kitabınız "Yusufhan" elimde. Halen okuyorum. Yarına biter sanırım. Yusufhanla birlikte bende yaşıyorum onun sıkıntılarını. Bu kadar güzel tasvir edilmiş bir romanı okumak ve bu romanın yazarıyla uzaktanda olsa kan bağımızın olduğunu bilmek mutlu ediyor beni.

Saygılarımı sunar, başarılarınızın devamını dilerim. ::alkis::

Muhabbetle kalın ...
Ne kadar okursan oku; bilgine yakışır şekilde davranmadığın müddetçe cahilsin demektir...

selvigul.sahin
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 32
Kayıt: Sal Oca 29, 2008 5:03 pm
Konum: Türkiye

Re: (Yazarımız) SELVİGÜL ŞAHİN ile RÖPORTAJ

Mesaj gönderen selvigul.sahin » Sal Şub 16, 2010 1:37 am

Sevgili kardeşim. Kusura bakma cevap yazamadım. Güzel okumalar yapıyorsun ne güzel. İnşallah tanışırız. İnşallah sizin gibi gençlerin sayısı beldemizde artar, bizim gurur kaynağımız olursunuz. Bizler de sizin için yazıyor, bir şeyleri yaşamaya elimizden geldiğince örnek olmaya çalışıyoruz. İnşallah güzellikleri paylaşır, erdemli, onurlu, ihlaslı bir gençliğin çoğalması için, anlamlı bir gayret olur bizimkisi. Selam ve dua ile...

Kullanıcı avatarı
yilmaz.sahin
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi
Mesajlar: 2053
Kayıt: Cmt Tem 15, 2006 2:08 am
Konum: İstanbul
İletişim:

Re: SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN - RÖPORTAJ, SÖYLEŞİ ve LİNKLER

Mesaj gönderen yilmaz.sahin » Prş May 12, 2011 11:11 pm

- Alttak söyleşi DÜNYABİZİM Portalinden alıntıdır -

Artık yazanlar çok yaşayanlar az!

Hikayeleri ile tanıdığımız Yazar Selvigül Kandoğmuş Şahin ile bir söyleşi gerçekleştirdik.11 Mayıs 2011 Çarşamba 15:00
Selvigül Hanım, sizi tanıyabilir miyiz?

1971 Tokat Reşadiye, Demircili beldesinde doğdum. İlk ve Ortaokulu Kırklareli’nin Babaeski ilçesinde, Üniversiteyi İstanbul’da tamamladım. Kısa bir süre muhabirlik yaptım. Bahçelievler ve Bağcılar Belediyesi, Eğitim-Kültür Müdürlüklerinde çalıştım. Daha sonra istifa edip ayrıldım. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden öğretmenlik formasyonu aldım. Fakat başörtüsü yasakları sebebiyle başvuruda bulunmadım.

Değişik sivil toplum kuruluşlarında görev aldım. İkbal Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneğinin bir süre başkanlığını yürüttüm. Şu sıralar eğitim seminerleri vermekteyim. Ve yazmaya devam ediyorum. Aynı zamanda dört çocuk annesi olarak onları elimden geldiğince yetiştirmeye çalışıyorum.

Yazmaya ne zaman başladınız ve nerelerde yazdınız, kitaplarınızdan bahseder misiniz?

Yazmaya ortaokul ve lise yıllarında öğretmenlerimin teşvikiyle başladım. Katıldığım yarışmalarda ödüller alırdım. Yazma istidadımı keşfeden öğretmenlerim beni yazıya yönlendirdiler.

Ciddi manada, üniversite yıllarında yazı hayatına girdim. Üniversitedeki bir grup arkadaşımızla ‘Üniversiteli’ adlı amatör ama profesyonel bir düşünce yapısına sahip bir dergi çıkarttık. Bu bizim için çok anlamlıydı. O arkadaşlardan çoğu şimdi yazıyor.

İlk öyküm 1993 yılında Yedi İklim Dergisi’nde yayınlandı. Kafdağı Dergisi, Hece Öykü, Eylül Dergisi, Kitap Dergisi gibi birçok dergide ve gazetede yazmaya devam ettim. Şu sıralar, yine Yediiklim ve Hece dergileri, Kurani Hayat, Özgün Duruş ve sanal ortamda Edebistan, Skyturk’te yazmaya devam ediyorum.

Yazı yazmak zor bir eylem, hele günümüzde… Neden böyle bir tercihte bulundunuz? Daha doğrusu hangi sebepler sizi yazının kıyılarına getirdi?

Çocukluk yıllarım bir kasabada geçti. Özlemle andığım o günler, doğrusu okumayı da keşfettiğim yıllardı. Kasabamızın toprak yollarında bisiklet sürerken, bir grup arkadaşla okuma çeteleri kurar, kitapların büyülü dünyasını adımlardık. Kasabadaki tek kitapçı Süreyya amcada aradığımız her kitap olurdu. O yıllarda Peyami Safa’yı, Halid Ziya’yı, Ömer Seyfettin’i, Reşat Nuri’yi, Çehov’u, Dosto’yu ve birçok yazarı keşfetmiştik. Okuma damarını yakalayınca, bu damar sizi yazının kıyılarına getiriyor. Şimdiki çocuklar gibi bilgisayar oyunlarımız, hızlı ve renkli çizgi filmlerimiz, alacakaranlık kuşağı gibi ne olduğu belirsiz kitaplarımız, plastik parklarımız yoktu ama siyah beyaz televizyonlardan özlemle beklediğimiz Heidi, Şeker Kız, sürükleyici cep romanlarımız, bahçelerimizde oynadığımız bitimsiz oyunlarımız, kovaladığımız horozlarımız, kedilerimiz, kuşlarımız daha doğrusu yaşadığımız bir çocukluğumuz vardı. Büyülü zamanlar gibi algıladığım çocukluğumun, gül bahçelerini, tırmandığım asırlık ağaçları, karadutları, süt beyaz ay ışığındaki sonsuz oyunlarımızı, ezanı beklerkenki ikindi serinliklerini düşündükçe çocuklarıma üzülüyorum. Adorno, “Çocukluk, yazarlığın anayurdudur” der. Ben o anayurttan doyasıya beslendim.

Öykülerinizdeki kahramanlar hayatın içinden, her an onlarla karşılaşabiliriz? Bu kahramanlar kaleminize nasıl geliyor, özellikle mi seçiyorsunuz?

Sanatçı bir arayış haliyle ortaya koyar eserini. Yitirileni, mutlak güzellikleri, özdeki olanı, kendini aramaktır bir bakıma onun işi. Benim de yaptığım âcizane mümin bir sanatçı duyarlılığı ile Rabbimin bana yüklediği bu yeteneği sorumlu bir arayış aracı kılmak. Kaleme yemin eden bir Rabbim var. İlk emri “Oku” olan bir dine mensubum. Anlamaya, okumaya ve yaşamaya gayret gösterdiğim yegâne “Kitap” beni devamlı dürtüyorsa “Aklet!” diye, ben de güneşin altında, yürüdüğüm bu geçici dünya yolculuğunda, bu yürüyüşü yazarak yapmaya çalışıyorum, elimden geldiğince.

Bir derdim var, içimde kanayan bir yaram, yanlış giden, doludizgin akan yangın ırmaklarında yüzdürmeye çalıştığım bir yüreğim… Gemi demiyorum, gemiler batar. Daha önce de belirttiğim gibi, benimkisi bir dua, münacat, içten gelen bir yakarış.

Yüreğime yaslanarak, hayret ve haşyet makamında nerede olduğumun bilinciyle, hayatı da ciddiye alarak yazıyorum.

Kahramanlarıma gelince, onlara bazen ben gidiyorum. Zor yazan birisiyim. Uzun bekleyişler sonu bazen onlar benim kapımı çalıyorlar. Kahramanlarımın da dertleri var. Onların arayışları da onları, güzelliklere, erdeme, anlamlı bekleyişlere ve ilahi olana, şükür makamında taşıyor. Onlar hep şükür ve hayret makamındalar.

Yazının kıyılarında gezerken, sizi en çok düşündüren saikler nelerdir?

Doğrusu ben, yazmadan ziyade yaşamayı önceleyenlerdenim. Ne kadar çok yazarımız var artık. Yaşayanlarımızın azaldığı bu çağda, dudak kıpırtıları ve kalemşorlar çoğaldı. Yazı geleceğe anlamlı bir mektuptur. Sanatçı da tanık olduğu bu çağdan gönderir mektuplarını. Siz sanatınızı ortaya koyarken, sizi belirleyen değerlere yaslanarak, inandığınız ve sıkı sıkıya bağlı olduğunuz bu değerlerle sanatınızı ortaya koyar ve ürününüzü şahit tutarsınız. İbrahim Peygamber, elindeki baltayla görünen tüm putları kırmıştı. Çağımızda da görünen ve görünmeyen putlar var. Sezai Karakoç ne diyordu:

“Bunu bana öğretmediniz./ Kardeşim İbrahim bana mermer putları / Nasıl devireceğimi öğretmişti./ Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım. / Ama siz kâğıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini nasıl sileceğimi öğretmediniz.”

Kur’an’da , “belhüm edal, esfeli safilin” ve “eşrefi mahlûkat” gibi dikkat çekici, ifadeler vardır. Hikmet okyanusunda, sanatınız batmayan bir gemi olup, sizi, mutlak güzelliklere taşımalı. Asıl o zaman anlam dünyanızda taşlar yerine oturur ve siz ne yaptığınızın, niçin yaptığınızın ve neden yaptığınızın farkına varırsınız. Yüreğinizden dökülen şiirler, öyküler, romanlar ve sanat adına ne varsa, duru bir ırmak gibi, sizi kirlenmemiş, batağa bulaşmamış dingin ve temiz okyanuslara taşır o zaman. Önden giden atlılar gibi, giden tüm güzel insanlar gibi siz de sonsuz yolculuğa çıkmadan, bu okyanusta bir damla olursunuz.

Yediiklim dergisinde en son “Kırk Taş” adlı öykünüzü okuduk. Modern zamanlara, siteleşmeye, günümüz tüketim algısına bir gönderme mi var öykünüzde?

Çocukluk günlerimden bahsederken, o günleri özlemle andığımı belirtmiştim. Neden hep eskiye özlem duyarız. Gelecek bizi neden kaygılandırır. O bahsettiğim duru ırmak hep geçmişte mi çağıldayıp akmıştır. Ben bayramlık elbiselerimi hatırlıyorum, sahip olduğum tek naylon bebeğimi, iri boncuklarla boynuma takılan ilk kolyemi, bileğime takıp neredeyse on beş yıl çıkarmadığım ilk saatimi. Sular sızan ayakkabılarımdan sonra alınan parlak iskarpinlerimi, uçlarını açmaktan korktuğum boya kalemlerimi, hep hatırlıyorum. Hiç unutmadım ama çocuklarımın muhayyilelerinde şimdi sayısız derecede sahip oldukları giysilerinden ve oyuncaklarından geriye pek bir şey kalmayacak biliyorum. Onlara acıyorum çünkü bu çılgınlığın tam ortasına doğdular. Kendime acıyorum, çünkü çaresiz kaldığım anlar oluyor. Bir de şunu gözlemliyorum, tüketmek parayla alakalı ama parası olmayan da bu kervanın en has yolcusu.

Modern dünyanın Saikleri olarak, içimizde açılan o derin boşlukları, nesnelerle, eşyalarla, bitimsiz oyuncaklarla doldurmaya çalışıyoruz. “oyun ve eğlence” olarak algıladığımız dünyamızda, lunaparktan pek çıkmak istemiyoruz.

Öykümdeki kahraman bir sitede yaşıyor. Ve büyük marketlere gitmeyi pek sevmiyor. Daha doğrusu bilmediği bir sebepten dolayı, gittiği bu marketlerde boğulacak gibi oluyor ve olur olmadık yerlerde düşüp bayılıyor.

Bu öyküyü yazarken, sanırım Başakşehir’den esinlendiniz?

Şu anda yaşadığım, Başakşehir’de bir site. Çocuklarımı çıkmaz sokakta büyüten bir anne olarak, doğrusu Başakşehir’e mecburen geldik. Çünkü bulunduğumuz semtte artık nefes alamaz hale gelmiştik. Yolda çocuklarımla yürüyemiyordum. Trafik, kalabalık vb sebepler ama herkesi tanıyordum. Karşımdaki alevi komşumla her sabah selamlaşıp, aşuresini yiyordum. Bodrumdaki altı çocuklu aileye çocuklarımla oturmaya gidiyor, dertlerine derman olmaya çalışıyorduk.

Başakşehir’de yaklaşık beş yıldır yaşayan birisi olarak, yollarda rahat yürüsem de temiz hava alsam da çocuklarım parklarda koşup oynasa da farklı tutsaklıkları yaşıyor gibiyim. Doğal ortamı seven birisi olarak, bu kadar nizamilik, yeşil alanların dokunulmaz oluşu, alışveriş merkezlerindeki kalabalıklar, evlerin etrafındaki tel örgüler, aynı boy ağaçlar, daha doğrusu site hayatının bu mecburi düzeni benim ruhumu daraltıyor.

Artık önü alınmaz bir hal alan site hayatını sorgulayarak, daha yaşanılır mekânlar oluşturulması kanaatindeyim. Site hayatının, daha doğal bir şekilde yaşanabilirliğinin bir yolu olmalı. Günümüz mimarları, mühendisleri, kanaat önderleri, peyzaj mimarları buna kafa yormalılar. Turgut Cansever gibi bir büyüğümüzü kaybettik. Ama onun şehir ve mimari hakkındaki görüşlerini dikkate alarak yaşatmamız gerekiyor. Bu steril ortamların, bu siteleşmenin, ayrışmanın karşısında farklı bir duruşla durmamız gerekiyor. Yoksa kirlenen ruhumuz ve çocuklarımız olacak.

Maksadım tabiî ki Başakşehir’i karalamak değil. Çevremde gördüğüm diğer sitelere nazaran, Başakşehir bir kasaba hayatı gibi güvenli ve sıcak bir mekân benim ve çocuklarım için. Doğrusu buraya alıştık ama bu mimari ve peyzaj beni rahatsız ediyor. Daha doğal olmalı bence. Örneğin Sular Vadisi’nde bile tüketim kültürü ağır basıyor. Sanki hep harcamak zorundasınız. Ailece kafa dinleyip oturacağınız bir mekân yok. Yol üzerlerine konulan banklar öylesine göze batıyor ki… İçlere doğru, ağaç diplerinde, kıyılarda güzide mekânlar olabilirdi. Tabii bunlar birer öneri.

Şu anda nelerle meşgulsünüz, yeni kitap çalışmanız var mı?

Yakında Düşün Yayıncılık’tan “Söz Buğusu” adıyla bir kitabım çıkacak. Öykülerimi de toparlamaya çalışıyorum, inşallah onlar da kitap haline gelecek. Seminer çalışmalarımız devam ediyor.

Selvigül Hanım bu güzel sohbet için teşekkür ediyorum.

Ben teşekkür ederim.
"Söz uçar yazı kalır"

Kullanıcı avatarı
Ugur Ozdemir
Bölüm Yetkilisi
Bölüm Yetkilisi
Mesajlar: 993
Kayıt: Pzt Ağu 14, 2006 9:36 pm
Konum: Yurt Dışı

Re: SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN - RÖPORTAJ, SÖYLEŞİ ve LİNKLER

Mesaj gönderen Ugur Ozdemir » Cum May 13, 2011 8:43 pm

Cok güzel bir söylesi olmus, Selvigül Sahin ablamizin yüregine saglik.

Kullanıcı avatarı
ERKAN_OZDEMIR
Onursal Üye
Onursal Üye
Mesajlar: 2218
Kayıt: Cmt Tem 14, 2007 5:52 pm
Konum: Amasya

Re: SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN - RÖPORTAJ, SÖYLEŞİ ve LİNKLER

Mesaj gönderen ERKAN_OZDEMIR » Pzr May 15, 2011 5:58 pm

Emeğinize sağlık arkadaşlar....

Kullanıcı avatarı
yilmaz.sahin
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi
Mesajlar: 2053
Kayıt: Cmt Tem 15, 2006 2:08 am
Konum: İstanbul
İletişim:

Re: SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN - RÖPORTAJ, SÖYLEŞİ ve LİNKLER

Mesaj gönderen yilmaz.sahin » Sal Ağu 30, 2011 9:02 am

ResimDUMANLI DAĞLARIN ARKASINDAKİ RAMAZANA VEDA


Bizim dağlara apansız mor dumanlar iner. Birden çayır çimene çise yağar. Buğu buğu camların gerisinden içiniz titrer, serin yeller eser ve siz tam da yağmuru, gök sağanağını beklerken, rengârenk bir ebemkuşağı, karşı dağların eteklerinin tılsımlı yalnızlıklarına kurulur.
Ramazan, bu yaz köyün toprak yollarına, yemyeşil otluklarına, börtü böceğe, apak bulutlara, köpük köpük derelere arındırma vakitlerinde geldi ve öylece gidiyor.
Ramazanı bir çocuk neşesiyle, ebemkuşaklarının altında karşılarken, mor dağ çiçeklerini koklayarak, zikre dalmış evrensel tabiat ailesiyle ortak bir kaderi paylaşıp, şükür ve zikir makamında huzurda olmak heyecan vericiydi.
Ramazanın iç yolculuklarımızı aydınlatan vakitlerine adım alırken, arı duru zamanlarla eşsiz bir yolculuğa çıkarsınız. Kelebeğin kanadından, masmavi gökyüzünden, apak bulutlardan, gök sofrası par par yanan yıldızlardan, soğuk pınarlardan, yaşlı bir ihtiyarın toprak kokan çatlamış ellerinden adım alırsınız bereketli iftar sofralarına.
Yürüyüşleriniz kalabalık caddelerden, devasa taş gökdelenlerden, rengarenk şehrin ışıklarından, sade iftar sofralarına, köy ekmeğinin kızarmış yüzüne, içinizi serinleten bir tas ayrana, köy çocuklarının kirli ama masum yüzleriyle minareye odaklanmış gözbebeklerine çıkar.
Uyanırsınız… Kuşlarla, çiçeklerle uyanır, diri bir ırmağın damarlarınızdaki akışını hisseder ve ayın ondördünü bu kadar yakından temaşa ederek yine şükür makamında ağlarsınız. Ay ışığının aydınlığında, çocuklarla köy camisinin yolunu tutup serin saflarda, okunan ayetler yüreğinizi titretirken, cem olur, duaya durursunuz. “ Sonra oruç, vücudu ve vücudun özü olan kalbi diriltir. Duygu organları arınır.” İfadesiyle bilge yazar Karakoç’un belirttiği gibi durulur ve dirilirsiniz.

Tokat, Reşadiye Demircili beldesi olarak bilinen köyümüz, yaklaşık 600 yıl önce kurulmuş. Karamanlar adıyla bir kabile, sık ve balta girmemiş ormanın içinde bir su kenarına konaklamış. Kabile demircilikle uğraştığı için, Demircili olarak köyün adı kalmış. Yavuz Sultan Selim’in uğradığı ve yayla şenliklerinin kutlandığı Selimhan Yaylası, kızıl mağaralar, Meryem Ana Yolu gibi tarihi mekânlar bulunmakta.
Ramazanın sağaltıcı zamanlarında köyümün toprak yollarından geçtim. Teklifsiz iftar sofralarına misafir oldum. Çocuklarıma oynadığım harman yerini, uzun yaz günlerinde dibinde beklediğim asırlık ağaçları gösterdim.
Sonra bir ödül gibi, bir muştu gibi, kerpiç evlerin arasına sıkışıp kalmış bir köy kütüphanesinde, çam kokularıyla kitap raflarına uzandı ellerim. Puslu bir kütüphane havasında, çocuklarımla kitapların dünyasına konuk oluyorduk ücra bir Anadolu köyünde. Zavallı çocuklarım büyük şehirde yaşamışlar ama tozlu bir kütüphane rafına uzanmamışlar. Kütüphanede oturup sararmış asırlık kitapları karıştırmamışlar. İnternetin, televizyonun ağından sıyrılıp kitap dolu bir mekanı adımlamışlar. Şaşkınlar. Şaşkınım.
Siyah ciltleri karıştırırken, Hayali Bey Divanı, Eşrefoğlu Divanı, Fuzili Divanı, Nafi Divanı’na raslıyor ve teker teker alıp bakıyorum.
Sonra Hophopname dikkatimi çekiyor. Azerbaycanlı şair Mirze Elekber Sabir ‘e ait olan eseri Prof.Dr. A.Mecit Doğru çevirmiş.
Han Duvarlarını okuyorum.
“ Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar…
Gidiyordum, gurbeti gönlümde duya duya
Ulukışla yolundan Orta Anadolu’ya…”
Faruk Nafiz Çablıbelle bir Anadolu köyünden adım alıyoruz sanki…
Sonra Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesini buluyorum. Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları, İsmet Parmaksızoğlu tarafından hazırlanan Seyahatnameyle Mescidi Aksa’yı ziyarete gidiyoruz.
“ Mescidi Aksa’nın tam 800 hizmetlileri vardır. Yani dört mezhebin dört imamı ve dört hatibi vardır.Cuma günleri hatipler minbere kılıçla çıkarlar. Ol seyf-i mecezzem Hz.Ömer Kılıcıdır. Her hatip birer hafta hizmet ederler. Elli müezzin ve tesbih çekicileri, vakitleri tayin ediciler, naat okuyucular, hatim
deviricileri,cüz okuyucuları, kayyimleri, süpürücüleri vardır. Hepsinin ücretleri padişah hazinesinden karşılanır. Her yıl sure Emiri gelip sure ve armağanlarını dağıtır.
Mescidi Aksa’nın kubbeleri baştan başa gri rente kurşunla örtülüdür ve cümle kubbelerin üzerinde birer adam boyu altın alemler dikilidirkim şaşa’asından insanın gözü harelenir, ve’s-selam.”
Kızılcaören Köyündeki kütüphane 1965 yılında hizmete girmiş. Ahmet Günbay Yıldız bu köyden. Köyden ilim adamları, siyasetçiler, hukukçular çıkmış. Kütüphanede görev yapan Adem Bey okumaya kütüphanede çalıştıktan sonra başlamış ve kendisini bir kitap deryasında bulmuş.
Ramazan, dumanlı dağlar, kır çiçekleri geride kalıyor, kitap dolu bir köy kütüphanesine seneye okuyacağımız kitapların listesi elimizde veda ediyoruz. Büyük şehrin kalabalık caddelerinden, sıkışık binalarından, rengârenk ışıklarından, yol vermez caddelerinden sıyrılıp son ezanlarla Ramazan’a veda ediyoruz.

_________________________________________________________________________________________________

ResimHIZIRLA YOLCULUK


Baharla birlikte damarlarımıza yeni dirilişler yürür. Bu diriliş soluğu derinden dokunuşlarla ayrı ayrı perdeler açar ruh iklimlerimize. Gitmek isteriz… Uzaklara, dağ burçlarına, kır çiçeklerine, uçsuz bucaksız ovalara… Rengârenk eleğimsağmalarla ıslanmak isteriz hep. Dağ havası yüklenmiş esintiler yalayıp geçer yüzümüzü. Bahar yorgun düşlerimize tercüman olur. Dizde derman, gönülde ferman olmasa da gitmek isteriz hep…

Tam da baharın diriliş yüklü soluğuna teslim olduğumuzda, Hızır uğrar rüyalarımıza. Hızır’ın soluğu en çok bahara yakışır. Bilginin hamallığı zihni kirliliklerle, ağır bir yük olduğunda gelir Hızır. Yaşadığımız tekdüze hayatın merdivenlerinde yorgun soluklanmalarla dinlenmeye durduğumuzda, olayların görünen yüzlerinden manalar arama telaşına düştüğümüzde gelir Hızır.

Yola çıkan Peygamberin elinde, tüm sihirleri yutabilecek güçte bir asa vardı..Par par yanan beyaz bir eli vardı sonra. Yola çıkan Peygamberin elinde ilahi olanı anlatan, sağlam bilgi kaynakları olarak levhalar vardı. Aynı zamanda yola çıkan Peygamberin, hikmete, hakikate, bilgeliğe susamış bir yüreği vardı.

Ve genç bir yoldaşla yola koyulduğunda, /“ HANİ ( gezginlik günlerinde) Musa yardımcısına: İki denizin birleştiği yere kadar yoluma devam edeceğim’ demişti, ( bu yolda) yıllar harcamam gerekse bile! “/ (Kehf-60)

“Bu yolda yıllar harcamam gerekse bile” diyerek adımladığı hakikat ve bilgelik yolculuğunda, Hızır bir muştu gibi gelmişti Musa’ nın arayış günlerine. İki denizin buluştuğu yerde, balığı kaybederler… Balık rızıktır… Balık dünyalıktır… Balık bilgidir… Balık verilen ne varsa odur… Balık hikmetin ve bilgeliğin bulunduğu anda yitirilendir belkide.

İlahi bilgiyle yüklenmiş Peygamber, Firavunun karşısında Hakkı sonuna kadar savunan güçlü peygamber, Harun’un kardeşi, Tur dağının yolcusu peygamber, Hakikat ve ilim yolunda, tam da iki denizin birleştiği o yerde rastlar hayat rehberine, sırdaşına, yoldaşına…‘ Ve orada kendisine katımızdan üstün bir bağışta bulunarak ( özel) bir bilgiyle donattığımız kullarımızdan birine rastladılar.’ ( 18-65)

“ Bu yolda yıllar harcamam gerekse bile” diyerek çıkılan yoldan önce genç adam ayrılır. Genç adam sabırsızlıklarımız, tahammülsüzlüklerimiz, dünyevi telaşlarımızdır sanki. Aceleci, ayartan yanlarımız gibi nasıl olduğu anlaşılmadan sessizce çekilir hikmet yolculuğundan.

Sırlarla, hikmetlerle sarmalanmış bu yol tahammül, çile, şaşkınlık, arayış yoludur bir bakıma. Musa’nın peşine düştüğü bilge insan Hızır, zora talip olanlardandır. Ne yaptığı, niçin yaptığı, neden yaptığı belli olmaz. Yaptığı eylemler akla mantığa sığacak cinsten değildir. Dengesiz, tutarsız ama hep kararlıdır Hızır.

Kararlı, ama o denli de sırlı hikmet yolculuklarına çıkmak için, sıradanlıklardan sıyrılıp, ayrı dünyalara konuk olmak gerekir. Tıpkı Musa gibi. Şaşkınlık vadilerine geldiğinde, ben biliyorum diyerek, bilginin, bilmenin nefsi kabartan şımarıklığından sıyrılarak, hakikate teslimiyet duraklarında durmak gerekir. Bu duraklar bilgeliğe susamış dimağları, farklı yolların yolcusu yapacak, üretken, manalı yürüyüşlerin en has yolcusu olarak belki de bu yolda yıllarca yürüyeceksiniz. İşte o zaman, entelektüel kısırlıklarınıza ve hamallıklarınıza, zihni kabızlıklarınıza bir damar derinden yürüyecek. Ve erdemli hakikati bulmanın telaşıyla eşyanın görünen yüzünden görünmeyen yüzüne bir anlam yürüyüşüne çıkacaksınız.

Yeni doğuşlara gebe yüreklerde, sancılar ayyuka çıktığında sizin zihin teriyle ıslanmış, şuur saatleriniz olur. Uykusuz gecelerin sonunda, körü körüne teslimiyetin zincirlerini kırdığınız o anda, Hızır soluklu arayış saatlerinde, beş duyunun sınırlarını zorlayarak, somut dünyalık algıların eşiğinden soyut algılara bir sıçrayış yaşarsınız belki de… O zaman anlaşılır, verilenlerin, alınanların, ödüllerin, cezaların gerçek anlamı. O zaman anlaşılır, Hakim olan Rabbimiz’in, engin, gaybi, ulaşılmaz bilgisi karşısındaki aciz duruşumuz. İnsani zafiyetlerimizle, algısal eksikliğimizle, sığ ve zahiri yanlarımızla derin manalara ulaştığımızda anlarız eksikliğimizi.

Bahar gelirken dostlar, Yeşil Adam’lar girsin hayatımıza. Yeşil Kitap’ları rehber edinelim. Bu yeşil adamlar Hızır soluklu dostlardır, yarenlerdir, eşlerdir, kardeşlerdir… Yeşil Kitap’ların ilki, en önce okuduğumuz, her gün, her an yaşam rehberimiz olsun diye çabaladığımız İlahi Öğretimiz, Kur’an’dır. Ve hikmete, erdeme, hakikate yaslı tüm kitaplar Hızır solukludur. Kalemi Hızır olan tüm yazarlar öncüdür, rehberdir, hakikat eridir.

Aramak için vadileri aşmalı, derin ırmakların duru sularını yudumlamalı, baharı yoldaş kılıp, yıllar da sürse hakikatin sırlı aydınlığına adım almalıyız. Ne derler, arayanlar bulmaz ama hep bulanlar arayanlardır…

Kaynak : http://www.edebistan.com
__________________________________________________________________________________________________

ResimUSTALAR REHBERDİR

Karakoç beni çok etkilemiştir
Öyküleri Yedi İklim ve Hece Öykü dergilerinde yayınlanan Selvigül Kandoğmuş Şahin ile kısaca konuştuk. 09 Temmuz 2011 Cumartesi 11:51



En son hangi kitabı okudunuz? Kitap hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Genelde birkaç kitabı bir arada okurum. En son, Osman Bayraktar’ın “Yol Hakkı” kitabını okudum. Usta bir deneme yazarı olan Bayraktar’ın deneme tadındaki yol izlenimleri beni ayrı dünyalara konuk etti.

Başucu kitaplarınız nelerdir?

Başucu kitaplarım sık sık değişir. Ama hiç değişmeyen baş ucu kitabım Kuran’ı Kerim ve Muhammed Esed’in meali. Diğerlerine gelince öykü, roman deneme kitaplarını dönüşümlü olarak okumaya çalışırım. Sezai Karakoç’un “Yitik Cennet”, Refik Halid Karay’ın “Gurbet Hikayeleri”ni söyleyebilirim.

Hangi roman kahramanı olmak isterdiniz, neden?

Son okuduğum romanların kahramanı olmak istemem doğrusu. Ama ilk gençlik yıllarımda okuduğum Çalıkuşu romanındaki Feride’den çok etkilenmiştim.

Tanpınar’ın 5 şehri var. Sizin şehriniz hangisi? Neden?

Benim şehirlerim, Rabbim görmeyi nasip etti, Mekke, Medine, Kudüs, Meşhed ve görmeyi çok arzu ettiğim yüreğimi yakan Bağdat. Tüm bunların üstüne benim için vazgeçilmez olan İstanbul.

Benim şairim ya da yazarım dediğiniz kişi kimdir? Hangi yönünü kendinize yakın buluyorsunuz?

Okumalarımın seyrine ve zamana göre değişir bu yazarlar. Ama benim vazgeçemediğim dönüp dönüp okuduğum; Sezai Karakoç, İsmet Özel, Mehmet Akif’tir. Sezai Karakoç’un diriliş misyonunu üstlenerek, hiç kaybetmediği coşkulu bir dille yıllar boyu yazması beni çok etkilemiştir.

Şair/yazar olmak isteyen biri için olmazsa olmaz dediğiniz üç şey nedir?

Yazar olmak isteyenlere tavsiyelerde bulunacak konumda görmüyorum kendimi ama yine bir şeyler söylenecekse; okumak, yaşamak ve kendinden önce aynı yolları yürümüş bilge bir yazarın dizinin dibinden ayrılmadan onunla yol arkadaşlığı yapıp ondan bir şeyler öğrenmeye çalışmasıdır diyebilirim.

Yazar/şair yaz gelince ne yapar?

Yazmak ve okumak için büyük çabalar harcayan birisiyim. Tercih yapmaktan ziyade, uygun bulduğum her an okuyup yazmaktayım. Bazen tenha bir kafede, bazen evimin balkonunda, bazen de çocukların gürültüleri arasından sıyrılarak okuyup yazmaya çalışıyorum.

Yazmak için, okumak için hangi zaman dilimlerini tercih edersiniz?

Yazar, şair de herkes gibi yazı değerlendirmeye çalışır. Her yaz büyük okuma hayalleri kursa da nasibine hep romanlar düşer. Verimli kış günlerinin bereketini yakalamaya çalışır ama yazın rehaveti buna pek izin vermez.

Çokça okuduğunuz, hatırladığınız bir hadis-i şerif?

Bir çok hadis var ama, şimdi aklıma gelen; “Güzel söz sadakadır.”

Teşekkürler, hayırlı ve bereketli bir tatil temennisiyle…


Kaynak : http://www.dunyabizim.com
"Söz uçar yazı kalır"

Kullanıcı avatarı
zeynep
Bölüm Yetkilisi
Bölüm Yetkilisi
Mesajlar: 2659
Kayıt: Pzt Ağu 07, 2006 12:25 am
Konum: İstanbul

Re: SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN - RÖPORTAJ, SÖYLEŞİ ve LİNKLER

Mesaj gönderen zeynep » Sal Eyl 06, 2011 10:46 am

Selvigül Hanım Teşekkürler. İnşaALLAH devamını bekleriz.
Yarabbi! Hakkımda hayırlı olanı, gönlüme razı eyle. Gönlümde olanıda hakkımda hayırlı eyle.

Kullanıcı avatarı
yilmaz.sahin
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi
Mesajlar: 2053
Kayıt: Cmt Tem 15, 2006 2:08 am
Konum: İstanbul
İletişim:

Re: SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN - RÖPORTAJ, SÖYLEŞİ ve LİNKLER

Mesaj gönderen yilmaz.sahin » Sal Ara 20, 2011 11:12 pm

Alıntı ve yazının orjinali burada : http://www.skyturk.net/haber/hikayeleri ... 46010.html

SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN

Hikayelerini 'Eylül Sancısı' kitabında topladı

Hikayeciliği ile adından söz ettiren yazar Selvigül Kandoğmuş Şahin, Gülendamın Renkleri ve Hayırlı Haber kitabında yer alan öykülerini Eylül Sancısı adlı kitabında topladı.


Hikayeciliği ile adından söz ettiren SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN’in ;‘Gülendamın Renkleri’ (Yedi İklim Yayınları 2001), ‘Hayırlı Haber’ (Eylül Yayınları 2002) adlı kitaplarında yer alan öyküleri “EYLÜL SANCISI” adıyla Bengisu Yayınları’nca bir kitapta toplandı.


Eylül çoktan bitti. Üsküdar’ın parke taşlarla döşeli eski yokuşunu çıkarken yorgun. Dallar hepten çıplak kaldı. Sararmış yapraklar ayaklarına dolanıyor. Bir daha konuşmamak üzere bir suskunluğa bürünmüş gibi. Cavidan’ın kulaklarından hiç gitmeyen sesi “Üzgünüm Zehra, nasıl söylesem, Mübeccel Hanım kardeşini beğenmiş…”


Görülmemiş sabrına ve inceliğine yükleniyor yine, “Hayırlısı!” diyor. Derin bir nefes alıyor.

“Hayırlısıyla…” diyor tekrar. Çıplak ağaçların gerisinden, kızaran gözlerini denize çeviriyor. İnsanı ağlatan suskun griliği ve solgun maviliği ile deniz uzanıyor boylu boyunca…


SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN


1971’de Tokat, Reşadiye, Demircili Beldesi’nde doğdu. Orta öğrenimini Babaeski’de tamamladı. Lise ve üniversite eğitimini İstanbul’da bitirdikten sonra kısa bir süre muhabirlik yaptı. Bahçelievler ve Bağcılar Belediyesi Eğitim Kültür Müdürlükleri’nde çalıştı.


Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında aktif olarak görev aldı. Bir süre İkbal Eğitim Kültür Derneği’nin başkanlığını yürüttü.


Yazmaya ortaokul ve lise yıllarında başladı. İlk öyküsü Yedi İklim Dergisi’nde yayınlandı. Yazıları ve öyküleri Yedi İklim, Kafdağı, Hece Öykü, Kur’ani Hayat, Eğitim Yazıları, Özgün İrade, Umran dergilerinde ve Edebistan, Skyturk, Dünya Bizim internet sitelerinde yayınlandı.


Öykü kitapları ;‘Gülendamın Renkleri’ (Yedi İklim Yayınları 2001), ‘Hayırlı Haber’ (Eylül Yayınları 2002), bir gençlik romanı, ‘Yusufhan’ (Nesil yayınlarından), ‘Söz Buğusu’( Adım Kitap 2011) adlı deneme kitabı okuyucuyla buluştu.


Yazar, evli ve Meryem’in, Hacer’in, Mustafa’nın, Hümeyra’nın annesi olarak hâlen, İstanbul’da ikamet etmektedir.

14.11.2011
"Söz uçar yazı kalır"

selvigul.sahin
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 32
Kayıt: Sal Oca 29, 2008 5:03 pm
Konum: Türkiye

Re: SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN - RÖPORTAJ, SÖYLEŞİ ve LİNKLER

Mesaj gönderen selvigul.sahin » Sal Ara 20, 2011 11:57 pm

Sevgili dotlar, vaktimin darlığı sebebiyle siteye fazla giremiyorum. Ama bu güzel birlikteliği sonuna kadar destekliyorum. Son zamanlarda üç kitabım çıktı:
1. Söz Buğusu ( Selvigül Şahin Adım Kitap)
2.Eylük Sancısı ( Selvigül Kandoğmuş Şahin Bengisu Yayınları)
3.Hızırla Yolculuk ( Bengisu Yayınları Selvigül Kandoğmuş Şahin)
Kitaplara ulaşmak isterseniz, yakınınızdaki kitapçılardan sipariş verebilirsiniz. Eğer elinize geçmezse ben de ulaştırabilirim meraklılarına, adres bırakırsınız. Selam ile...

Kullanıcı avatarı
yilmaz.sahin
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi
Mesajlar: 2053
Kayıt: Cmt Tem 15, 2006 2:08 am
Konum: İstanbul
İletişim:

Re: SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN - RÖPORTAJ, SÖYLEŞİ ve LİNKLER

Mesaj gönderen yilmaz.sahin » Cum Ara 23, 2011 4:42 pm

Merhabalar Kitap ve Hemşehri Dostları;

Yazarımz Selvigül Hanım'ın 24 Aralık 2011 Cumartesi Günü Saat: 13:00 - 15:00'te İNSAN MEDENİYET HAREKETİ'nin konuğu olacağı son çıkan kitaplarıyla ilgili söyleşisi ve imza programı vardır. İST. EYÜP Semti Devlet Hastanesi yakınındaki BAHARİYE MEVLEVİHANESİ'ndeki bu güzel programa tüm kitap dostları davetlidir.
Duyurulur...
"Söz uçar yazı kalır"

Cevapla

“ŞİİRLERİNİZ, KİTAP, ROMAN, RÖPORTAJLAR, TİYATRO, SİNEMA ve NOSTALJİK” sayfasına dön