1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

>Kimse Asktan Ölmüyor <

Gönderilme zamanı: Prş Kas 29, 2007 8:24 pm
gönderen mavi_prens
> Çok sıcak bir istanbul gecesi içindeyim. Kızımı uyuttum. Bir kahve yaptım
>
> kendime. Uyku tutmayan gözlerime iyi bir arkadaş değil biliyorum ama onsuz
>
> olmuyor iste...
>
> Gülden Karaböcek'in eski şarkılarını dinleyerek oturdum balkonda bir
> süre...
>
> Anadolu yakasının ışıklarını, gemileri seyrettim...
>
> "Gözümde canlanır koskoca mazi" diyordu Gülden Karaböcek.
>
> Yıllar, yıllar öncesine götürdü beni.
>
> Yetmişlerin sonuydu...
>
> Ben küçücük bir kız çocuGu, oturduğumuz sokaĞın genç kızları liseliydi...
>
> Polis radyosundan istekler yapar, akşamüzerleri sevdikleri "çocuk"la
>
> bakışmak için büyük parka giderlerdi.
>
> Tülay abla çok güzeldi. Dümdüz, kalın, sarı saçları vardı. Yan apartmanda
>
> otururlardı. Sokağın başındaki bizimkilere göre daha yeni ve modern olan
>
> Çelik apartmanında oturan Erhan abiye âşıktı. Erhan abi de ona elbette.
>
> Çocuk aklımla mahallede kim kimi seviyor takip ederdim. Gönüllü ulakları
>
> olur, aralarında haber taşırdım. Ve büyüdüğüm zaman yaşayacağım aşkların
>
> hayalini kurardım.
>
> Tülay abla ve Erhan abi benim için ideal çiftti.
>
> Ben de Erhan abi gibi bıyıklı, saçları güzel bir adama aşık olacaktım.
>
> Tülay ablanın kız kardeşi Gülay'a görücü geldi bir gün. Oysa büyük olan
>
> evlenmeliydi önce. Ama Tülay abla Erhan abiyi bekliyordu. Erhan abi
>
> üniversiteyi bitirmeden evlenemezlerdi. Tülay abla sözde sırasını kardeşi
>
> Gülay'a verdi. Gülay abla evlendi.
>
> O yıl Erhan abi okulu bitirdi ve askere gitti. Tülay abla asker yolu
>
> beklemeye başladı. Derken küçük kardeşi Mehmet de evlenmek istediğini
> <BR>> söyledi. Tülay abla ikinci düğünü de gördü.
>
> Kız kardeşi Gülay bebeğini kucağına aldığında Erhan abi askerden döndü.
>
> Artık mahallede en çok konuşulan konu ne zaman evlenecekleri olmuştu.
>
> Erhan abi bir işe girmeden evlenemeyeceğini söylemişti Tülay ablaya.
>
>
> Bir gün...
>
> Annemlerle Kızılay'da alışveriş yaparken Erhan abiyi gördüm. Denizatı
>
> pastanesinin önünde bir kızın elinden tutuyordu. Ve o kız Tülay abla
> değildi...
> Değil Tülay ablaya, anneme bile söylemedim gördüğümü...
> Sonra...
> Sonra Tülay abla çok hastalandı. Lösemi dediler. Biz büyüklerin neden bu
>
> kadar üzüldüklerini anlamadık. Tülay abla hastaneye yattı. O hastanedeyken
>
> Erhan abi nişanlandı. "Tülay'dan saklıyorlarmış" dedi annem. Aylar sonra
>
> Tülay abla sokağımıza döndüğünde ne saçları vardı ne de Erhan abi... İş
> bulup
> İzmir'e gittiğini söylediler.
> Bir yaz akşamı Tülay abla'yı balkonda otururken gördüm. Hırkasına sarılmış
>
> içerden gelen bir Gülden Karaböcek şarkısı dinliyordu. Kolunu balkona
> dayamış Erhan ağabeylerin oturduğu apartmana bakıyordu.
>
> Sonra öldü Tülay abla.
>
> Filmlerdeki gibi öldü.
>
> Erhan abinin üç tane oğlu oldu. Birinin adını herkese inat Tülay koydu.
>
> Hala anlatırlar, Tülay üzüntüden öldü diye. Erhan abinin annesi istememiş
>
> evlenmelerini. Bir gün komşular toplanmış birinin evinde çay içerken, Tülay
>
> ablanın annesinin yanında "oğluma el değmemiş kız arıyorum" demiş. Çok
> üzülmüş Tülay ablanın annesi.
> Annem hala aynı sokakta oturuyor.
>
> Geçen yaz balkonda otururken o günleri anımsadım. Uzun uzun anlattı annem.
>
> Meğer ne çetrefil, ne acı bir öyküymüş bu...
>
> "Neyse ki" dedi "şimdi k imse aşktan ölmüyor artık. Olmadı mı yenisine
> bakıveriyorlar"
>
> Şimdi bu lafı duymalı mı , duymamalı mı?...
>
> Tülay ablanın balkonuna baktım. O benim tanıdığım aşktan ölen ilk ve tek
> kadındı...
> Bu gece Gülden Karaböcek şarkıları dinlemek bana bunları anımsattı işte...
>
> Belki de doğrudur... Kimse "gerçekten" aşktan ölmüyordur artık...
>
> Sizce kötü müdür peki bu?

İCLAL AYDIN