İHTİYACIMIZ VAR
Gönderilme zamanı: Sal Nis 24, 2007 6:08 pm
Hz. Peygamber (sav) Efendimize büyük ihtiyacımız var
Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bizler için Kur’an-ı Kerim’in adeta yaşayan bir örneğidir. Kur’an-ı Kerim bizleri O’nu örnek almaya çağırır. Bizler O’nun sünneti etrafında toparlanıp bilinç ve kimlik kazandık. O hiç kimseyi ayıplamadı, kötülüğe karşılık vermedi ve nefsi için intikam almadı. Af ve hoşgörü sahibi idi. Etrafındakileri hiç incitmedi. Kendisinden talepte bulunanı geri çevirmedi. O’nun hayatında ve öğütlerinde bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatacak güçlü bir ışık vardır.
O rahmet ve sevgi Peygamberiydi. Yaratılanı Yaratandan ötürü sevmek ve merhamet etmek O’nun sünnetidir. Nitekim Kâinatın Efendisi, Ebu Hureyre (R.A.)den rivayete göre: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek manada iman etmiş olamazsınız.”1 buyurarak sevgi ve imanı toplumsal barışın temel taşı yapmıştır. O, bize ALLAH’a iman edip O’nu sevmeyi, O’na bağlanarak iç barışı ve doğru yolu bulmayı, ibadetlerle hayatımızı anlamlı kılmayı, dürüstlüğü, emaneti korumayı, insan haklarına riayet etmeyi, yetim ve kimsesiz çocuklara kol kanat germeyi, herkesin ve her şeyin hakkını gözetmeyi, kimseyi incitmemeyi, iyilik yapmayı, iyi ve yararlı insan olmayı öğütlemiştir.
Sevgili Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin şahsında yükselen sevgi seli, bizim medeniyet anlayışımızı, insan ve hayat tasavvurumuzu ortaya koymaktadır. Çünkü bizim kültürümüzde Ahmet Yesevî, Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bayram Velî, Hacı Bektaş Velî gibi sevgi ve gönül dostları, bütün insanlığa kucak açmış Anadolu erenleri vardır. Kendimiz için istediğimizi, başkası için de istemek, varlığı sevgi ve şefkatle kucaklamak, yaratılanı Yaratandan ötürü sevmek bizim gönül dünyamızın ve medeniyet anlayışımızın esasıdır. Bu anlayışta şiddete, öfkeye, kin ve nefrete, adaletsizliğe, merhametsizliğe, zulme ve haksızlığa asla yer yoktur.
Maalesef dünya, giderek daha acımasız, insanların birbirini dinlemediği, anlamadığı, hatta barbarca mücadelelerin yaşandığı bir yer haline geldi. Bu bakımdan Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizi sevmeyi, örnek almayı insanlara öğretmeye çalışıyoruz. Gerçekten buna ihtiyacımız var. Çünkü öz bir ifadeyle O, insanı insan yapan erdemlerin, değerlerin odaklandığı bir şahsiyetti. İnsanlık, artık iyi ile doğruyu, güzel ile çirkini O’nun penceresinden bakarak daha berrak görme şansına sahip olacaktır.
Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizi örnek almak deyince O’nu taklit etmeyi ve sünneti belirli şekillere hapsetmeyi değil, O’nu tanımayı ve sevmeyi, getirdiği mesajın özünü kavramayı ve aktüelleştirmeyi, O’ndan davranışlarımıza yön verecek ilkeleri ve amaçları çıkarabilmeyi anlıyoruz. O’nun sünnetinin etkinlik ve dinamizm kazanabilmesi için, tarih bilincinin de devrede olduğu böyle bir bakış açısına ihtiyaç vardır.
Hangi açıdan bakarsanız bakınız içinde yaşadığımız çağın, O’nun örnekliğine, manevî önderliğine ve ilâhî rehberliğine ihtiyacı vardır. Bizim de O’nun sevgisine, aşkına; O’nu okumaya, anlamaya ve yaşamaya ihtiyacımız vardır.
Çünkü yüreklerimiz yolunu şaşırdı. Yüreklerimizin, O’nun kılavuzluğuna ihtiyacı vardır. Boş bırakılmış gönül tahtını gelişi güzel kimselere bırakmış insanların, O’nun sevgisine ve aşkına ihtiyacı vardır. İnsanlığın en büyük sorunu sevgi açlığıdır. O’nu sevmeye, O’nunla insanı ve kâinatı sevmeye her zamankinden daha fazla muhtacız. Yürekleri tükenmiş insanların dünyasında yaşıyoruz. Tükenen bütün yüreklerin Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimizin sevgi ve rahmet dolu soluğuna ihtiyacı vardır.
Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bizler için Kur’an-ı Kerim’in adeta yaşayan bir örneğidir. Kur’an-ı Kerim bizleri O’nu örnek almaya çağırır. Bizler O’nun sünneti etrafında toparlanıp bilinç ve kimlik kazandık. O hiç kimseyi ayıplamadı, kötülüğe karşılık vermedi ve nefsi için intikam almadı. Af ve hoşgörü sahibi idi. Etrafındakileri hiç incitmedi. Kendisinden talepte bulunanı geri çevirmedi. O’nun hayatında ve öğütlerinde bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatacak güçlü bir ışık vardır.
O rahmet ve sevgi Peygamberiydi. Yaratılanı Yaratandan ötürü sevmek ve merhamet etmek O’nun sünnetidir. Nitekim Kâinatın Efendisi, Ebu Hureyre (R.A.)den rivayete göre: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek manada iman etmiş olamazsınız.”1 buyurarak sevgi ve imanı toplumsal barışın temel taşı yapmıştır. O, bize ALLAH’a iman edip O’nu sevmeyi, O’na bağlanarak iç barışı ve doğru yolu bulmayı, ibadetlerle hayatımızı anlamlı kılmayı, dürüstlüğü, emaneti korumayı, insan haklarına riayet etmeyi, yetim ve kimsesiz çocuklara kol kanat germeyi, herkesin ve her şeyin hakkını gözetmeyi, kimseyi incitmemeyi, iyilik yapmayı, iyi ve yararlı insan olmayı öğütlemiştir.
Sevgili Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin şahsında yükselen sevgi seli, bizim medeniyet anlayışımızı, insan ve hayat tasavvurumuzu ortaya koymaktadır. Çünkü bizim kültürümüzde Ahmet Yesevî, Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bayram Velî, Hacı Bektaş Velî gibi sevgi ve gönül dostları, bütün insanlığa kucak açmış Anadolu erenleri vardır. Kendimiz için istediğimizi, başkası için de istemek, varlığı sevgi ve şefkatle kucaklamak, yaratılanı Yaratandan ötürü sevmek bizim gönül dünyamızın ve medeniyet anlayışımızın esasıdır. Bu anlayışta şiddete, öfkeye, kin ve nefrete, adaletsizliğe, merhametsizliğe, zulme ve haksızlığa asla yer yoktur.
Maalesef dünya, giderek daha acımasız, insanların birbirini dinlemediği, anlamadığı, hatta barbarca mücadelelerin yaşandığı bir yer haline geldi. Bu bakımdan Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizi sevmeyi, örnek almayı insanlara öğretmeye çalışıyoruz. Gerçekten buna ihtiyacımız var. Çünkü öz bir ifadeyle O, insanı insan yapan erdemlerin, değerlerin odaklandığı bir şahsiyetti. İnsanlık, artık iyi ile doğruyu, güzel ile çirkini O’nun penceresinden bakarak daha berrak görme şansına sahip olacaktır.
Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizi örnek almak deyince O’nu taklit etmeyi ve sünneti belirli şekillere hapsetmeyi değil, O’nu tanımayı ve sevmeyi, getirdiği mesajın özünü kavramayı ve aktüelleştirmeyi, O’ndan davranışlarımıza yön verecek ilkeleri ve amaçları çıkarabilmeyi anlıyoruz. O’nun sünnetinin etkinlik ve dinamizm kazanabilmesi için, tarih bilincinin de devrede olduğu böyle bir bakış açısına ihtiyaç vardır.
Hangi açıdan bakarsanız bakınız içinde yaşadığımız çağın, O’nun örnekliğine, manevî önderliğine ve ilâhî rehberliğine ihtiyacı vardır. Bizim de O’nun sevgisine, aşkına; O’nu okumaya, anlamaya ve yaşamaya ihtiyacımız vardır.
Çünkü yüreklerimiz yolunu şaşırdı. Yüreklerimizin, O’nun kılavuzluğuna ihtiyacı vardır. Boş bırakılmış gönül tahtını gelişi güzel kimselere bırakmış insanların, O’nun sevgisine ve aşkına ihtiyacı vardır. İnsanlığın en büyük sorunu sevgi açlığıdır. O’nu sevmeye, O’nunla insanı ve kâinatı sevmeye her zamankinden daha fazla muhtacız. Yürekleri tükenmiş insanların dünyasında yaşıyoruz. Tükenen bütün yüreklerin Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimizin sevgi ve rahmet dolu soluğuna ihtiyacı vardır.