Allah'a hakkıyla kul olmak
-
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 32
- Kayıt: Sal Oca 29, 2008 5:03 pm
- Konum: Türkiye
Allah'a hakkıyla kul olmak
Bu konuyu, Allah'a kulluk nasıl olmalı diye algılıyorum. Amacım nasihat babında bir şeyler yazmak değil ama, her halde bizlerdeki yanılgı, bilmek ve yaşamanın farkında olmayışımızdır.
Kulluğu hakkıyla bilir ve gerekliliklerini yerine getirirsek, gerçek manada müminler oluruz. Yüce Rabbimiz bizlerden sadece kulluğumuzu hakkıyla yaşamamızı istiyor. Bizler de herşeyi hakkıyla yapıyoruz, işimizi hakkıyla yapıyoruz, çocuğumuza hakkıyla veli oluyoruz, ev hanımlığımızı hakkıyla yapıyoruz da iş kulluğa gelince, kulluğu hakkıyla yapmayı hep erteliyoruz.
Kulluğu da hakkıyla yapmak için Allah'ımazla aramızın iyi olması gerekiyor. Tüm dünyalık ve ahretlik durumumuz buna bağlıdır. Bizler temelden işi sağlama alırsak, Yüce Rabbimiz de, her şeyimizi kolay eder.
Allahıyla arası iyi olmayanın, Rabıtayı güzel kurmayanın, yaşantı rehberimiz Kur'an-ı Kerimi hakkıyla okumayanın, islami yaşantısı hiçbir zaman düzgün ve geçerli olmaz.
Diyeceğim o ki, her an ve her zaman, en yakın kiramen katibin ve genelde de Allah tarafından, ki O bize şahdamarımızdan daha yakındır, gözetlendiğimizi bilir, modern insanın algısıyla söyleyecek olursak, gizli kamerayla, dünyalık her halimizin, duygularımız ve düşüncelelerimiz, eylemlerimizle kayda alındığını bilerek ve birgün bunların önümüze getirileceğini düşünürsek, kulluğumuzu hakkıyla yaşamamız gerekmektedir.
Selam ve dua ile...
Kulluğu hakkıyla bilir ve gerekliliklerini yerine getirirsek, gerçek manada müminler oluruz. Yüce Rabbimiz bizlerden sadece kulluğumuzu hakkıyla yaşamamızı istiyor. Bizler de herşeyi hakkıyla yapıyoruz, işimizi hakkıyla yapıyoruz, çocuğumuza hakkıyla veli oluyoruz, ev hanımlığımızı hakkıyla yapıyoruz da iş kulluğa gelince, kulluğu hakkıyla yapmayı hep erteliyoruz.
Kulluğu da hakkıyla yapmak için Allah'ımazla aramızın iyi olması gerekiyor. Tüm dünyalık ve ahretlik durumumuz buna bağlıdır. Bizler temelden işi sağlama alırsak, Yüce Rabbimiz de, her şeyimizi kolay eder.
Allahıyla arası iyi olmayanın, Rabıtayı güzel kurmayanın, yaşantı rehberimiz Kur'an-ı Kerimi hakkıyla okumayanın, islami yaşantısı hiçbir zaman düzgün ve geçerli olmaz.
Diyeceğim o ki, her an ve her zaman, en yakın kiramen katibin ve genelde de Allah tarafından, ki O bize şahdamarımızdan daha yakındır, gözetlendiğimizi bilir, modern insanın algısıyla söyleyecek olursak, gizli kamerayla, dünyalık her halimizin, duygularımız ve düşüncelelerimiz, eylemlerimizle kayda alındığını bilerek ve birgün bunların önümüze getirileceğini düşünürsek, kulluğumuzu hakkıyla yaşamamız gerekmektedir.
Selam ve dua ile...
Re: Allah'a hakkıyla kul olmak
Herşeyden önce Selvigül hanım böyle güzel bir konuda güzel düşüncelerınızi paylaştıgınız için teşekkürler,
İnsan biraz kendini sorguluyabiliyorsa bugün ben ne yaptım kul olarak hangi vazifelerimi yerine getirdim diye işte onda biraz ışık vardır diye düşünüyorum.Ama bazı insanlarımız varki malesef bu dünyada temelli kalacak gıbı herşeyini buraya adamış,hiç ölmeyecek gibi planlar yapan kafasını hem dünya meşgaleleri ile dolduran,o insanlara yazık diyorum.ALLAH yardımcısı olsun.
Bu dünyaya geliş amacımızı bilmek, hatırlamak ve ona göre yaşamak dileğiyle..
İnsan biraz kendini sorguluyabiliyorsa bugün ben ne yaptım kul olarak hangi vazifelerimi yerine getirdim diye işte onda biraz ışık vardır diye düşünüyorum.Ama bazı insanlarımız varki malesef bu dünyada temelli kalacak gıbı herşeyini buraya adamış,hiç ölmeyecek gibi planlar yapan kafasını hem dünya meşgaleleri ile dolduran,o insanlara yazık diyorum.ALLAH yardımcısı olsun.
Bu dünyaya geliş amacımızı bilmek, hatırlamak ve ona göre yaşamak dileğiyle..
"Ölümün bizi nerde beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim" [MONTAIGNE]
- ERKAN_OZDEMIR
- Onursal Üye
- Mesajlar: 2218
- Kayıt: Cmt Tem 14, 2007 5:52 pm
- Konum: Amasya
Re: Allah'a hakkıyla kul olmak
'Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.'Yüce yaratıcı insanı iki yöneli yaratmıştır.İnsan iyi yünü ile,öyle yüceliklere sahip olur ki Allah'a meleklerden daha yakın konuma gelebilir.Kötü yönü ilede insan,yaradılışında mevcut olan nefsine sahip olup dengeleyemez ise,en aşağı varlıklardan daha aşağı bir konuma iner.
Mevlam hepimize Allah'a hakıyla kul olmayı nasip eylesin... .. .. ..
Mevlam hepimize Allah'a hakıyla kul olmayı nasip eylesin... .. .. ..
- oktay.sahin
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 494
- Kayıt: Pzt Ara 18, 2006 11:02 pm
- Konum: Yurt Dışı
Re: Allah'a hakkıyla kul olmak
slm erkan abi allah hepimizi gunahsiz kularindan eylesin
BIR BABA, KENDI MUTLULUGUNDAN COK, COCUKLARININ MUTLULUGU ILE MUTLU OLUR
- Ugur Ozdemir
- Bölüm Yetkilisi
- Mesajlar: 993
- Kayıt: Pzt Ağu 14, 2006 9:36 pm
- Konum: Yurt Dışı
Re: Allah'a hakkıyla kul olmak
Bizler ne zaman Seccadelerimizle dost olup,zikri kalbi ve rabitalarimizda basarili olursak evelAllah üstesinden gelemeyecegimiz mesele yoktur.
Ablamiz ne güzel ifade etmisler bize şahdamarımızdan daha yakın olan Mevlam hicbir yere sigmam,ama mü'min kulumun kalbine sigarim diyor,bizde bu kalpte fazdaliktan olan dünya,mal,mülk,söhret vs.. sevgilerini cikartip Allah sevgisini kalplerimize yerlestirebilirsek iste ozaman feyzi Ilahiyi,nuru Ilahiyi Insallah kalplerimize akitabiliriz ve buda bizim kurtulusumuz olur.
Unutmamaliki gerçek mutluluk, huzur, iç neşesi ve rahatlık ise, sadece Allah'ın zikriyle mümkündür. Allah bu gerçeği bir ayette şöyle bildirir: "Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur." (Rad Suresi, 28)
Allah'im zatina kul,habibine ümmet olabilmeyi bizlere nasip eylesin.
Selamlar
Ablamiz ne güzel ifade etmisler bize şahdamarımızdan daha yakın olan Mevlam hicbir yere sigmam,ama mü'min kulumun kalbine sigarim diyor,bizde bu kalpte fazdaliktan olan dünya,mal,mülk,söhret vs.. sevgilerini cikartip Allah sevgisini kalplerimize yerlestirebilirsek iste ozaman feyzi Ilahiyi,nuru Ilahiyi Insallah kalplerimize akitabiliriz ve buda bizim kurtulusumuz olur.
Unutmamaliki gerçek mutluluk, huzur, iç neşesi ve rahatlık ise, sadece Allah'ın zikriyle mümkündür. Allah bu gerçeği bir ayette şöyle bildirir: "Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur." (Rad Suresi, 28)
Allah'im zatina kul,habibine ümmet olabilmeyi bizlere nasip eylesin.
Selamlar
- naci-tasyurek
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 78
- Kayıt: Cum Mar 21, 2008 5:27 pm
- Konum: Türkiye
Re: Allah'a hakkıyla kul olmak
(Çok güzel ve dikkate alınacak bir açıklama) ee ne gördügün degil ne anlatabildigin önemli teşekkürlerselvigul.sahin yazdı:gizli kamerayla, dünyalık her halimizin, duygularımız ve düşüncelelerimiz, eylemlerimizle kayda alındığını bilerek ve birgün bunların önümüze getirileceğini düşünürsek, kulluğumuzu hakkıyla yaşamamız gerekmektedir.
Selam ve dua ile...
- HACI.OMER.SAHIN
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 257
- Kayıt: Pzr Şub 24, 2008 10:41 pm
- Konum: Türkiye
Re: Allah'a hakkıyla kul olmak
Fatihin Halkı İmtihanı
--------------------------------------------------------------------------------
Hazreti Fatih Sultan Mehmet istanbul'u fethetme plânları yapıyordu. Daha henüz 21 yaşında bulunan hükümdar, İstanbul'un fethine girişmeden önce, halkını imtihan etmek istemişti. Sabahın erken saatlerinde tebdili kıyafet ederek, Osmanlı'nın başşehri olan Edirne'de çarşıya çıktı.
Çarşının bir tarafından girip, alış veriş yapmaya başladı. Birinci dükkâna varıp birşey aldı. İkinci bir şey istediğinde dükkân sahibi vermedi. Fatih'i tanımıyordu dükkân sahibi. Fatih Hazretleri mal olduğu halde neden vermediğini sordu.
Adam:
-Ben sana bir şey satmakla sabah siftahımı yapmış oldum, ikinci alacağını da karşıdaki dükkândan al. Çünkü o henüz siftah etmemiştir, dedi.
Fatih memnun olmuştu. Öbürüne vardı, bir miktar mal aldı... İkincisini istediğinde o da vermeyip komşu dükkâna gönderdi. Böylece Hazreti Fatih koca çarşıyı baştan sona kadar dolaştı... Hepsinde aynı mukabele ile karşılaşmıştı.
Aldıkları erzakı, medresede ilim tahsil eden talebelere gönderdi, kendisi de saraya gelip Allah'a şükür secdesine kapandı ve şöyle dedi:
- Ya Rabbi sana hamdolsun... Bana böyle birbirini düşünen millet ihsan ettin. Ben bu milletimle değil Bizans'ı, dünyayı bile fethederim, dedi ve istanbul'un Fetih planlarını hazırlamaya başladı.
51 gün süren muhasaradan sonra Bizans, Akşemseddin Hazretlerinin de bizzat iştirakiyle fetholunmuştu. İstanbul fetholunduktan sonra, Osmanlı imparatorluğunun merkezi Edirne'den İstanbul'a taşındı.
SAYGILAR H ÖMER
--------------------------------------------------------------------------------
Hazreti Fatih Sultan Mehmet istanbul'u fethetme plânları yapıyordu. Daha henüz 21 yaşında bulunan hükümdar, İstanbul'un fethine girişmeden önce, halkını imtihan etmek istemişti. Sabahın erken saatlerinde tebdili kıyafet ederek, Osmanlı'nın başşehri olan Edirne'de çarşıya çıktı.
Çarşının bir tarafından girip, alış veriş yapmaya başladı. Birinci dükkâna varıp birşey aldı. İkinci bir şey istediğinde dükkân sahibi vermedi. Fatih'i tanımıyordu dükkân sahibi. Fatih Hazretleri mal olduğu halde neden vermediğini sordu.
Adam:
-Ben sana bir şey satmakla sabah siftahımı yapmış oldum, ikinci alacağını da karşıdaki dükkândan al. Çünkü o henüz siftah etmemiştir, dedi.
Fatih memnun olmuştu. Öbürüne vardı, bir miktar mal aldı... İkincisini istediğinde o da vermeyip komşu dükkâna gönderdi. Böylece Hazreti Fatih koca çarşıyı baştan sona kadar dolaştı... Hepsinde aynı mukabele ile karşılaşmıştı.
Aldıkları erzakı, medresede ilim tahsil eden talebelere gönderdi, kendisi de saraya gelip Allah'a şükür secdesine kapandı ve şöyle dedi:
- Ya Rabbi sana hamdolsun... Bana böyle birbirini düşünen millet ihsan ettin. Ben bu milletimle değil Bizans'ı, dünyayı bile fethederim, dedi ve istanbul'un Fetih planlarını hazırlamaya başladı.
51 gün süren muhasaradan sonra Bizans, Akşemseddin Hazretlerinin de bizzat iştirakiyle fetholunmuştu. İstanbul fetholunduktan sonra, Osmanlı imparatorluğunun merkezi Edirne'den İstanbul'a taşındı.
SAYGILAR H ÖMER
- HACI.OMER.SAHIN
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 257
- Kayıt: Pzr Şub 24, 2008 10:41 pm
- Konum: Türkiye
Re: Allah'a hakkıyla kul olmak
Âyetlerden Alınacak Dersler
1- Yabancı bir eve girmek için izin istemek farzdır.
2- Meskun bir evde kimse olmadığı takdirde içeri girmek haramdır
3- İzin verilmediği takdirde geri dönmek vacibtir.
4- İnsanların gizli hallerine muttali olmak caiz değildir.
5- Bir eve girildiğinde İslâm şiarından olan selamı vermek sünnettir.
6- ?????? hizmeti gören binalara izinsiz girmekte bir vebal yoktur.
7- Müslümanın müslümana ne malında, nede canında eziyet vermesi doğru değildir.
8- Allah (cc)´ın bu âyette meşru kıldığı terbiye kuralları hem cemiyet, hem de fert için uyulması gereken en üstün terbiye kurallarıdır.
Âyetlerdeki Teşriî Hikmetler
Allahu taala evleri insanlar için meskenler kılmıştır. İnsanlar evlerde istirahatlarını temin ederler, iffet ve namuslarını korurlar. Evler insanlara özel olur. Bunun da manası bir başkasının izinsiz olarak girememesidir. Dışarıdan herhangi birisi girmek istediği zaman ev sahiplerinden izin alarak girebilir. Zira izinsiz girildiği takdirde ev sakinlerinin yabancılar tarafından görülmesi istenilmeyen hallerini görebilirler ki bu fitneyi tahrik eder. Hatta fitneyi tahrikle de kalmayarak birçok kötülüklere yol acar.
Araplar cahillye devrinde ev sahibinden izin almadan içeri girerlerdi, içeri giren, ev sahibini hanımı ile birlikte yatakta veya hanımı çıplak, yahut erkeği mahrem yerleri acık olarak görürdü. Bu şekilde görülmek evin namus emniyetinin ihlali demek olduğu gibi, ev sahiplerine de manevi bir eziyettir. Bundan dolayıdır ki, Allahu taala, müslümanlara bu yüksek terbiye kurallarına uymalarını emretmiştir.
Bir ev veya odaya girileceği zaman önce İzin istenecek, sonra da selam vererek dostluğunu gösterecektir. Bu hareket ev sakinlerinin de ziyaretçiye ısınmalarına ve hüsnü kabul göstermelerine sebeb olacaktfr. Bu yolla ayrıca mesken emniyeti de sağlanmış olacaktır.
HACI ÖMER
1- Yabancı bir eve girmek için izin istemek farzdır.
2- Meskun bir evde kimse olmadığı takdirde içeri girmek haramdır
3- İzin verilmediği takdirde geri dönmek vacibtir.
4- İnsanların gizli hallerine muttali olmak caiz değildir.
5- Bir eve girildiğinde İslâm şiarından olan selamı vermek sünnettir.
6- ?????? hizmeti gören binalara izinsiz girmekte bir vebal yoktur.
7- Müslümanın müslümana ne malında, nede canında eziyet vermesi doğru değildir.
8- Allah (cc)´ın bu âyette meşru kıldığı terbiye kuralları hem cemiyet, hem de fert için uyulması gereken en üstün terbiye kurallarıdır.
Âyetlerdeki Teşriî Hikmetler
Allahu taala evleri insanlar için meskenler kılmıştır. İnsanlar evlerde istirahatlarını temin ederler, iffet ve namuslarını korurlar. Evler insanlara özel olur. Bunun da manası bir başkasının izinsiz olarak girememesidir. Dışarıdan herhangi birisi girmek istediği zaman ev sahiplerinden izin alarak girebilir. Zira izinsiz girildiği takdirde ev sakinlerinin yabancılar tarafından görülmesi istenilmeyen hallerini görebilirler ki bu fitneyi tahrik eder. Hatta fitneyi tahrikle de kalmayarak birçok kötülüklere yol acar.
Araplar cahillye devrinde ev sahibinden izin almadan içeri girerlerdi, içeri giren, ev sahibini hanımı ile birlikte yatakta veya hanımı çıplak, yahut erkeği mahrem yerleri acık olarak görürdü. Bu şekilde görülmek evin namus emniyetinin ihlali demek olduğu gibi, ev sahiplerine de manevi bir eziyettir. Bundan dolayıdır ki, Allahu taala, müslümanlara bu yüksek terbiye kurallarına uymalarını emretmiştir.
Bir ev veya odaya girileceği zaman önce İzin istenecek, sonra da selam vererek dostluğunu gösterecektir. Bu hareket ev sakinlerinin de ziyaretçiye ısınmalarına ve hüsnü kabul göstermelerine sebeb olacaktfr. Bu yolla ayrıca mesken emniyeti de sağlanmış olacaktır.
HACI ÖMER
- HACI.OMER.SAHIN
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 257
- Kayıt: Pzr Şub 24, 2008 10:41 pm
- Konum: Türkiye
Re: Allah'a hakkıyla kul olmak
BEYAZID BESTAMI HAZ BİRİ GELMİŞ O DERGAHA DERVİŞ OLMAK İSTEMIŞ
Bayezid hazretleri ona sormuş: “Sen insanların işlediği büyük günahlardan hangilerini işledin?”
Adam şükrederek “Elhamdülillah hiçbirini işlemedim” demiş.
Bunun üzerine Bayezid Bestami: “O halde sen bu kapıda yapamazsın. Git ve o günahlara bulaşmadıkça bir daha gelme!” demiş.
Tabi o mürşidler herkese böyle demez. Belki o kişinin ucub(*) hallerine düşüp kurtulamayacağını anladığı için böyle söylemiştir. Halihazırda da kişideki kuvvetli ucubu görmüş olmalı.
Allah huzurunda yokluk, hiçlik, boynu büküklük, eziklik değerlidir. Din ve tasavvuf büyüklerimiz böyle anlatmıştır.
Günahlara batmadığı halde böyle hissedebilene ne mutlu…
Keşif keramet olayları açıkça görünen bazı tarikat cemaatlerinde şu görülmüş:
Çok büyük bir günahkar tövbe etmek için aralarına yeni geldiği zaman müthiş rahmetler iniyor, acayip haller oluyor….
Bunun sebebi ise o günahkârın o temiz insanların arasında duyduğu çok büyük utanç, dehşetli pişmanlık… Evet, o kişinin büyük kırıklığı, büyük pişmanlığı bulunduğu yerde bütün kalbiyle tövbe ederken oraya çok büyük rahmet çekiyormuş.
İnsan günahlarını unutur sevaplı işleri ile kendisini bir şey sanırsa ilahi feyizlerden nasibi kesilir. Başkalarına da faydası olmaz. Her türlü ucub halleri ile enaniyet(**) sahibi olarak kalır.
Abdülkadir Geylani doğuştan büyük veli idi. Buna rağmen öyle münacatları vardır ki, okuyan hayret eder. En büyük günahkârlar bile kendisini bu denli suçlu bu denli kusurlu göremez der.
İşte veliler böyle halleri dolayısı ile velidir. Her ne hayır işlerse işlesinler Allah huzurunda kendilerini bir hiç görürler. Kendilerini sırf kusurdan ibaret görürler.
Ben öyle miyim? İki gün hakkıyla ibadet etsem üçüncü gün Allahı borçlu çıkarırım.
Allaha öyle bir sığınalım ki, her türlü benlikten her türlü varlık zanlarından O’na sığınalım. Bunun için dua edelim. Bu şuur ile sığınma ise tarikatlerde tasavvuf terbiyesinde en başta gereken haldir. Bir mürşidin manevi derslerini alacaksanız önce bu hali edinmelisiniz. O derslerden amaç Allaha hakkıyla kul olabilmek içindir. Ne keşif için ne de keramet için.
(Bir mürşide bağlanmak – biat etmek ile ders almak farklı şeylerdir. Herkese biat gerekir ama herkese ders gerekmez.)
Dipnotlar:
(*) Ucub: İnsanın güzel halleri ve sevaplı işleri ile kendisini Allah katında değerli, diğer insanlardan daha hayırlı görmesi. Kibre yakındır ama kibir kadar şiddetli bir kötülük değildir. Kibirli kişi her halükârda kibirlidir. Ucup sahibi kişi ise günahlara düştükçe ucubdan kendisinde eser kalmaz.
(**) Enaniyet: Benlik ve gurur birliği.. Kişinin kendi kalitesini, kendi kişisel başarılarını ön planda görmesi ve bundan hem memnuniyet duyması hem keyif alması…
Enaniyetten kurtulamayan insan biraz bilgi ve tefekkür ile en azından itikat alanında enaniyet duygusundan biraz olsun kurtulabilir ama benlik kendisinde çok kuvvetlidir; bu durumda her kalitesini bir cemaat içinde Allah yolunda hizmet ile değerlendirirse enaniyetinin zararı olmaz bilakis faydası olur. Zaten bir cemaatin içine girmiş ve hizmette bulunuyorsa enaniyetinden büyük ölçüde kurtulmuş demektir. Cemaatin içinde hizmette olmayan kişilerde enaniyet varsa bundan kolay kolay kurtulamazlar.
Risale-Nur’da kurtulunması mümkün olmayan marazlarımıza alternatifler getirerek kusurlarımızla dahi iman kuran hizmetinde bulunmamızı, ebedi saadeti yakalayabilmemizi bize öğreten reçeteler vardır. Bu dehşetli zamanda en kısa yoldan insanları kurtuluş yoluna kavuşturabilir.
Bayezid hazretleri ona sormuş: “Sen insanların işlediği büyük günahlardan hangilerini işledin?”
Adam şükrederek “Elhamdülillah hiçbirini işlemedim” demiş.
Bunun üzerine Bayezid Bestami: “O halde sen bu kapıda yapamazsın. Git ve o günahlara bulaşmadıkça bir daha gelme!” demiş.
Tabi o mürşidler herkese böyle demez. Belki o kişinin ucub(*) hallerine düşüp kurtulamayacağını anladığı için böyle söylemiştir. Halihazırda da kişideki kuvvetli ucubu görmüş olmalı.
Allah huzurunda yokluk, hiçlik, boynu büküklük, eziklik değerlidir. Din ve tasavvuf büyüklerimiz böyle anlatmıştır.
Günahlara batmadığı halde böyle hissedebilene ne mutlu…
Keşif keramet olayları açıkça görünen bazı tarikat cemaatlerinde şu görülmüş:
Çok büyük bir günahkar tövbe etmek için aralarına yeni geldiği zaman müthiş rahmetler iniyor, acayip haller oluyor….
Bunun sebebi ise o günahkârın o temiz insanların arasında duyduğu çok büyük utanç, dehşetli pişmanlık… Evet, o kişinin büyük kırıklığı, büyük pişmanlığı bulunduğu yerde bütün kalbiyle tövbe ederken oraya çok büyük rahmet çekiyormuş.
İnsan günahlarını unutur sevaplı işleri ile kendisini bir şey sanırsa ilahi feyizlerden nasibi kesilir. Başkalarına da faydası olmaz. Her türlü ucub halleri ile enaniyet(**) sahibi olarak kalır.
Abdülkadir Geylani doğuştan büyük veli idi. Buna rağmen öyle münacatları vardır ki, okuyan hayret eder. En büyük günahkârlar bile kendisini bu denli suçlu bu denli kusurlu göremez der.
İşte veliler böyle halleri dolayısı ile velidir. Her ne hayır işlerse işlesinler Allah huzurunda kendilerini bir hiç görürler. Kendilerini sırf kusurdan ibaret görürler.
Ben öyle miyim? İki gün hakkıyla ibadet etsem üçüncü gün Allahı borçlu çıkarırım.
Allaha öyle bir sığınalım ki, her türlü benlikten her türlü varlık zanlarından O’na sığınalım. Bunun için dua edelim. Bu şuur ile sığınma ise tarikatlerde tasavvuf terbiyesinde en başta gereken haldir. Bir mürşidin manevi derslerini alacaksanız önce bu hali edinmelisiniz. O derslerden amaç Allaha hakkıyla kul olabilmek içindir. Ne keşif için ne de keramet için.
(Bir mürşide bağlanmak – biat etmek ile ders almak farklı şeylerdir. Herkese biat gerekir ama herkese ders gerekmez.)
Dipnotlar:
(*) Ucub: İnsanın güzel halleri ve sevaplı işleri ile kendisini Allah katında değerli, diğer insanlardan daha hayırlı görmesi. Kibre yakındır ama kibir kadar şiddetli bir kötülük değildir. Kibirli kişi her halükârda kibirlidir. Ucup sahibi kişi ise günahlara düştükçe ucubdan kendisinde eser kalmaz.
(**) Enaniyet: Benlik ve gurur birliği.. Kişinin kendi kalitesini, kendi kişisel başarılarını ön planda görmesi ve bundan hem memnuniyet duyması hem keyif alması…
Enaniyetten kurtulamayan insan biraz bilgi ve tefekkür ile en azından itikat alanında enaniyet duygusundan biraz olsun kurtulabilir ama benlik kendisinde çok kuvvetlidir; bu durumda her kalitesini bir cemaat içinde Allah yolunda hizmet ile değerlendirirse enaniyetinin zararı olmaz bilakis faydası olur. Zaten bir cemaatin içine girmiş ve hizmette bulunuyorsa enaniyetinden büyük ölçüde kurtulmuş demektir. Cemaatin içinde hizmette olmayan kişilerde enaniyet varsa bundan kolay kolay kurtulamazlar.
Risale-Nur’da kurtulunması mümkün olmayan marazlarımıza alternatifler getirerek kusurlarımızla dahi iman kuran hizmetinde bulunmamızı, ebedi saadeti yakalayabilmemizi bize öğreten reçeteler vardır. Bu dehşetli zamanda en kısa yoldan insanları kurtuluş yoluna kavuşturabilir.
Re: Allah'a hakkıyla kul olmak
Hocam ALLAH razı olsun.
Allah' ü Teala' dan en ufak bir rıza (hoşnutluk) herşeyden daha büyüktür.
Mahmud Efendi Hz. leri ( kuddise sırruhu) bu hususta şöyle buyurmuştur. "Mevla' ya ibaded edeceğiz. Ama cehemnemden korktuğumuzdan değil, cenneti istediğimizden değil, Mevla'ya kavuşmak için değil, Mevla' yı bilmek için değil. Ya... Sen hoşnut ol yeter".
Zaten Allah' ü Teala' nın rızasına kavuşan bir kimseyi , Allah'ü Teala cennetine koyar.
Allah' ü Teala' dan en ufak bir rıza (hoşnutluk) herşeyden daha büyüktür.
Mahmud Efendi Hz. leri ( kuddise sırruhu) bu hususta şöyle buyurmuştur. "Mevla' ya ibaded edeceğiz. Ama cehemnemden korktuğumuzdan değil, cenneti istediğimizden değil, Mevla'ya kavuşmak için değil, Mevla' yı bilmek için değil. Ya... Sen hoşnut ol yeter".
Zaten Allah' ü Teala' nın rızasına kavuşan bir kimseyi , Allah'ü Teala cennetine koyar.
En son nazan tarafından Cmt Nis 25, 2009 2:56 pm tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Re: Allah'a hakkıyla kul olmak
Allah Razı Olsun
Selvigül hanım !
çok güzel ve elzem bir konu başlığı kullanmışsınız
"Allah'a hakkıyla kul olmak"
gerçekten mesele budur
ama gerçekten
inşa Allah yorumcu ve katılımcı kardeşlerimiz bu konuyu hep canlı tutarlar ve doğru bildiklerini ve samimi duygularını paylaşırlar
şu fani dünyada bizleri uyutan ve uyuşturan o kadar çok şeyler var ki sanki yarı sarhoş dolaşıyoruz hemde sonsuz nimetlerin sahibinin nimetlerini hem yiyerek hem kullanarak hemde soluyarak.........
bari kullanırken yerken içerken vereni bilerek ve ona yaraşır bi şekilde hareket edelim
bu bağlamda değerli hocalarımızın ve tecrübeli büyüklerimizin anlatacağı çok şeyler vardır
H Ömer beyede çok teşekkür ederiz aydınlatıcı katkılarından dolayı
sizler doğru olanı ve ihtiyaç olanı anlatın
mutlaka birileri istifade edecektir
hedef Allah cc rızası
iş hakkıyla Allah'a kul olmak
sevgi ve saygıyla
Selvigül hanım !
çok güzel ve elzem bir konu başlığı kullanmışsınız
"Allah'a hakkıyla kul olmak"
gerçekten mesele budur
ama gerçekten
inşa Allah yorumcu ve katılımcı kardeşlerimiz bu konuyu hep canlı tutarlar ve doğru bildiklerini ve samimi duygularını paylaşırlar
şu fani dünyada bizleri uyutan ve uyuşturan o kadar çok şeyler var ki sanki yarı sarhoş dolaşıyoruz hemde sonsuz nimetlerin sahibinin nimetlerini hem yiyerek hem kullanarak hemde soluyarak.........
bari kullanırken yerken içerken vereni bilerek ve ona yaraşır bi şekilde hareket edelim
bu bağlamda değerli hocalarımızın ve tecrübeli büyüklerimizin anlatacağı çok şeyler vardır
H Ömer beyede çok teşekkür ederiz aydınlatıcı katkılarından dolayı
sizler doğru olanı ve ihtiyaç olanı anlatın
mutlaka birileri istifade edecektir
hedef Allah cc rızası
iş hakkıyla Allah'a kul olmak
sevgi ve saygıyla