OKU-MAK
OKU-MAK
Ask.rüzgari cok güzel bir konu acmis aslinda (oku-nmuyorsa kimin sucu var?), ona devam etmek isterdim ama bir seri halinde
bu konuya devam etmek istedigim icin ayri bir baslik acmayi daha uygun gördüm.
Dün üniversitede Hollandadan Hasan Koc adli bir arastirmaci yazar güzel bir seminer verdi bize, konusu islam ve ilim'di, cok faideliydi.
Bende duyduklarimi sizinle paylasmak istedim:
Bir kula bak! Vaktini boşa harcıyorsa, boş şeylerle vakit geçiriyorsa, bilesin ki Allahü teala onu sevmiyor. [Zinnuni Mısrî]
Zamanı tasarruf ederek ilim tahsil et. Zira bilgin kişiler sana ilmin için, cahil halk da servetin için değer verir. [Kelam-ı Kibar]
Zamanı değerlendirmenin en önemli faliyetlerinden olan kitap ve kitap okuma meselesi üzerinde biraz duralım, düşünelim, nefsimizi
hesaba çekelim. Japonya’da kitap dergi ve gazeteler günün her anında ve her yerde okunuyor. Öyle ki "Ayakta okumak" tabiri
Japonya'da çok yaygın olup, kelime olarak karşılığı da “taşiyomi” dir. Japonya'da basılan 124 gazetenin tirajı 70 milyon.
Türkiye'de her bin kişiden 932'si gazete okumuyor. Dergiler için de aynı şey geçerli. Bizde toplam gazete tirajı 5 milyon civarındadır.
Bu tirajdan spor, magazin ve müstehcen neşriyat yapanları, resmi ve rutin satışları, bakıcıları, promosyon meraklılarını da düşerseniz
az çok okunan gazete tirajı 1 milyonu bulmaz. Kitapta da durum bundan farklı değildir.
Batı dünyasında kitap bir insanın ihtiyaç listesinin 18. Sırasında bulunmaktadır. Türkiye'de ise ihtiyaç listesinde kitap 222. Sırada
yer almaktadır. Fransız Shene Ferguson'un tesbitine göre; kumarbaz milletler sıralamasında Japonya'dan sonra Türkiye ikinci sırada.
İsrafta dünya birincisi, alkolde dünya üçüncüsü, sigarada dünya dördüncüsüdür. TV kanalları ve basın bu gidişatın itici gücüdür.
Öğrencilere okuma sevgisi, okuma arzusu veremeyen, "vaktin değerlendirilmesi"ni önemsemeyen Milli Eğitim camiasının da bu meselede
ihmal ve sorumluluğu vardır.
Okuma alışkanlığı adeti, geleneği, birikimi olmayan insanımız TV bağımlısı durumuna düşüp kaybolup gitmiştir. Bir yazar diyorki: "Her gün
saatlerce uğraşıp yazı yazıyoruz. Insanlar beş dakikalık bir okuma zahmetine katlanmıyor! Yıllarımızı verdiğimiz kitaplar için bir-kaç saat
ayıramıyor. Vakit azlığını da mazeret olarak gösteriyorlar diye dertleniyor.
E. Gibbon “ okumayı hiçbir hazineye değişmem”
Montesguieu “ çeyrek saatlik bir okumayla gideremediğim üzüntüm olmamıştır.” der.
Devam edecek...
bu konuya devam etmek istedigim icin ayri bir baslik acmayi daha uygun gördüm.
Dün üniversitede Hollandadan Hasan Koc adli bir arastirmaci yazar güzel bir seminer verdi bize, konusu islam ve ilim'di, cok faideliydi.
Bende duyduklarimi sizinle paylasmak istedim:
Bir kula bak! Vaktini boşa harcıyorsa, boş şeylerle vakit geçiriyorsa, bilesin ki Allahü teala onu sevmiyor. [Zinnuni Mısrî]
Zamanı tasarruf ederek ilim tahsil et. Zira bilgin kişiler sana ilmin için, cahil halk da servetin için değer verir. [Kelam-ı Kibar]
Zamanı değerlendirmenin en önemli faliyetlerinden olan kitap ve kitap okuma meselesi üzerinde biraz duralım, düşünelim, nefsimizi
hesaba çekelim. Japonya’da kitap dergi ve gazeteler günün her anında ve her yerde okunuyor. Öyle ki "Ayakta okumak" tabiri
Japonya'da çok yaygın olup, kelime olarak karşılığı da “taşiyomi” dir. Japonya'da basılan 124 gazetenin tirajı 70 milyon.
Türkiye'de her bin kişiden 932'si gazete okumuyor. Dergiler için de aynı şey geçerli. Bizde toplam gazete tirajı 5 milyon civarındadır.
Bu tirajdan spor, magazin ve müstehcen neşriyat yapanları, resmi ve rutin satışları, bakıcıları, promosyon meraklılarını da düşerseniz
az çok okunan gazete tirajı 1 milyonu bulmaz. Kitapta da durum bundan farklı değildir.
Batı dünyasında kitap bir insanın ihtiyaç listesinin 18. Sırasında bulunmaktadır. Türkiye'de ise ihtiyaç listesinde kitap 222. Sırada
yer almaktadır. Fransız Shene Ferguson'un tesbitine göre; kumarbaz milletler sıralamasında Japonya'dan sonra Türkiye ikinci sırada.
İsrafta dünya birincisi, alkolde dünya üçüncüsü, sigarada dünya dördüncüsüdür. TV kanalları ve basın bu gidişatın itici gücüdür.
Öğrencilere okuma sevgisi, okuma arzusu veremeyen, "vaktin değerlendirilmesi"ni önemsemeyen Milli Eğitim camiasının da bu meselede
ihmal ve sorumluluğu vardır.
Okuma alışkanlığı adeti, geleneği, birikimi olmayan insanımız TV bağımlısı durumuna düşüp kaybolup gitmiştir. Bir yazar diyorki: "Her gün
saatlerce uğraşıp yazı yazıyoruz. Insanlar beş dakikalık bir okuma zahmetine katlanmıyor! Yıllarımızı verdiğimiz kitaplar için bir-kaç saat
ayıramıyor. Vakit azlığını da mazeret olarak gösteriyorlar diye dertleniyor.
E. Gibbon “ okumayı hiçbir hazineye değişmem”
Montesguieu “ çeyrek saatlik bir okumayla gideremediğim üzüntüm olmamıştır.” der.
Devam edecek...
- yilmaz.sahin
- Forum Yöneticisi
- Mesajlar: 2053
- Kayıt: Cmt Tem 15, 2006 2:08 am
- Konum: İstanbul
- İletişim:
Okumak
Evet sevgili Muharrem,
Konuyla ilgili katıldığın sempozyumdan aldıklarını ve hissettiklerinle birlikte değerli yorumlarını bizimle paylaştığın için teşekkür ederim.
Bu ve kitap okumakla ilgili forumuzda elimizden geldiğince dikkat çekmeye çalıştık, çalışıyoruzda. Kainata Peygamber Efendimiz aracılığı ile inmiş ilk ayetten senin bu mesajına kadar OKU manın ve akabinde paylaşma anlamında yazmanın değerini anlayamamış bir toplumun ferdi olmak dünya muazenesinde bizim için tabiki nahoş bir durum teşkil etmekte.
Ben eğitim seviyesi yüksek toplumların her iki dünyadaki hayatı daha iyi anlayacağı ve kendini ona göre her an geliştirme hissiyatı içinde olduklarını düşünüyorum. En basit anlamda okumak, akümüzü şarj etmek, çiçeğimizi sulamak, ailemize ve sevdiklerimize daha faydalı olabilmek, devletimizin ve milletimizin bilinçli bir bireyi olmaktan öte, Allah'ın kulu olma yolunda atmamız gereken ilk ve sürekliliği sağlanması gereken bir adımdır kanımca. Çünkü O'nlar da "OKU" dan yola çıktılar.
Tabi, memleketimizdeki insanların bu gibi konulara "kendi uslüp ve dillerince de olsa" bu ekranlarda kendimizce paylaşmaktan ve farkındalık oluşturmaktan başka bu gibi faideli konulara katılmalarını beklemekten başka ne yapılabilir çok merak ediyorum.
Devam etsin...
Konuyla ilgili katıldığın sempozyumdan aldıklarını ve hissettiklerinle birlikte değerli yorumlarını bizimle paylaştığın için teşekkür ederim.
Bu ve kitap okumakla ilgili forumuzda elimizden geldiğince dikkat çekmeye çalıştık, çalışıyoruzda. Kainata Peygamber Efendimiz aracılığı ile inmiş ilk ayetten senin bu mesajına kadar OKU manın ve akabinde paylaşma anlamında yazmanın değerini anlayamamış bir toplumun ferdi olmak dünya muazenesinde bizim için tabiki nahoş bir durum teşkil etmekte.
Ben eğitim seviyesi yüksek toplumların her iki dünyadaki hayatı daha iyi anlayacağı ve kendini ona göre her an geliştirme hissiyatı içinde olduklarını düşünüyorum. En basit anlamda okumak, akümüzü şarj etmek, çiçeğimizi sulamak, ailemize ve sevdiklerimize daha faydalı olabilmek, devletimizin ve milletimizin bilinçli bir bireyi olmaktan öte, Allah'ın kulu olma yolunda atmamız gereken ilk ve sürekliliği sağlanması gereken bir adımdır kanımca. Çünkü O'nlar da "OKU" dan yola çıktılar.
Tabi, memleketimizdeki insanların bu gibi konulara "kendi uslüp ve dillerince de olsa" bu ekranlarda kendimizce paylaşmaktan ve farkındalık oluşturmaktan başka bu gibi faideli konulara katılmalarını beklemekten başka ne yapılabilir çok merak ediyorum.
Devam etsin...
"Söz uçar yazı kalır"
-
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 113
- Kayıt: Pzt Nis 07, 2008 7:19 pm
- Konum: Ankara
öncelikle paylaşım için teşekkür ederim. evet ülkemizde çoğu insan okumayı kendine zul sayıyor. kitap okumak bir yana dursun güncel gazeteler, özünde 1 milyon civarında ancak okunur hale geldi. ilim öğrenmek yerine sporda maçın sonuunun ne olacağını, hangi ünlünün kim ile yakalandığını, çöpçatan sayfalarını takip edenler hızla türedi. artık insanların televizyona olan bağlılıkları da yavaş yavaş kayboluyor, ne kadar kötü örnekler olsa da televizyon insanlara birşeyler öğretiyordu. ancak yeni nesil öğrendiklerini ilkokul sıralarında bırakıyor ve liseye adım attıkları andan itibaren sosyalleşme adı altında benliğini kaybediyor. gençliğimizi ağzındaki sigarasıyla, elindeki içkisi ve adına moda dediği abes elbiselerle görmeyi artık çokta yadırgayamıyorum. ne acı ki çağdaşlaşmada batıyı örnek alacağız derken bize batının ahlaksızlığı kaldı. giderek bozulan toplumumuz boş zamanlarını barlarda, gece kulüplerinde; dolu zamanlarını ise cafelerde, yada ağaç diplerindeki kuytularda geçirir oldu. hem yazma işine emek veren tüm yazarlara, hemde halkımızın geleceğine yazık. bilemiyorum ki bu durumdan nasıl bir ders ile çıkabiliriz; bir deprem mi, bir bosna-hersek örneği mi. Allah bizleri zalimin zulmünden, cehaletin gölgesinden korusun.
- demet.sahin
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 746
- Kayıt: Prş Ağu 09, 2007 6:12 pm
- Konum: Sakarya
[font=Comic Sans MS]İlk önce böyle bir konuya değindiğiniz ve paylaşımda bulunduğunuz için teşekkür ederim.
Konu gerçekten bariz bir şekilde kanayan bir yara özellikle Türk toplumu için. ne kadar yapılandırmacı bir eğitim sistemi içinde olduğumuzdan bahsetselerde tamamen ezberci bir eğitimin devam ettiği göz önündedir. bunu en küçük eğitim ortamı yani aileden değiştirmek lazım. okuyan bireyler yetiştirmekle işe başlanmalı bence. okuma dediysek öyle herhangi birşey değil gazete dergi dışında insanın kendini geliştirmesi için okumalı ve seçtiği kitaplarda o yönde olmalı.
Benim en çok ilgimi çeken şu olmuştur hep: Bizim dinimizi diğer toplumlar bizden daha iyi biliyorlar. ve doğal olarak bizden daha iyi savunuyorlar. Yani bizden daha çok okuyorlar. "OKU" Yılmaz Bey'in de değindiği gibi dinimizin ilk emridir. Okuyacağız ki "Emr-i bil-maruf nehy-i ani'l-münker"i tam anlamıyla gerçekleştirebilelim. Ben bu şekilde okuyan bir toplumun er-geç gün yüzüne geleceği düşüncesindeyim.
Gerçi artık okumakta ne yazıkki bir moda gibi olmaya başladı. moda gibi görünsede okumak yararlıdır. Yeterki okunulsun. Değil mi
Okuyan bireyler, okuyan bir toplum, okuyan bir ülke, okuyan bir dünya olmak için bu web aleminin bir parçasındanda olsa sesimizi fikrimizi dile getirmemiz dahi bence güzel bir ilerleme. 8)
Bol okumalarla, muhabbetle kalın inşallah...
Saygılarımla... [/font]
Konu gerçekten bariz bir şekilde kanayan bir yara özellikle Türk toplumu için. ne kadar yapılandırmacı bir eğitim sistemi içinde olduğumuzdan bahsetselerde tamamen ezberci bir eğitimin devam ettiği göz önündedir. bunu en küçük eğitim ortamı yani aileden değiştirmek lazım. okuyan bireyler yetiştirmekle işe başlanmalı bence. okuma dediysek öyle herhangi birşey değil gazete dergi dışında insanın kendini geliştirmesi için okumalı ve seçtiği kitaplarda o yönde olmalı.
Benim en çok ilgimi çeken şu olmuştur hep: Bizim dinimizi diğer toplumlar bizden daha iyi biliyorlar. ve doğal olarak bizden daha iyi savunuyorlar. Yani bizden daha çok okuyorlar. "OKU" Yılmaz Bey'in de değindiği gibi dinimizin ilk emridir. Okuyacağız ki "Emr-i bil-maruf nehy-i ani'l-münker"i tam anlamıyla gerçekleştirebilelim. Ben bu şekilde okuyan bir toplumun er-geç gün yüzüne geleceği düşüncesindeyim.
Gerçi artık okumakta ne yazıkki bir moda gibi olmaya başladı. moda gibi görünsede okumak yararlıdır. Yeterki okunulsun. Değil mi
Okuyan bireyler, okuyan bir toplum, okuyan bir ülke, okuyan bir dünya olmak için bu web aleminin bir parçasındanda olsa sesimizi fikrimizi dile getirmemiz dahi bence güzel bir ilerleme. 8)
Bol okumalarla, muhabbetle kalın inşallah...
Saygılarımla... [/font]
Ne kadar okursan oku; bilgine yakışır şekilde davranmadığın müddetçe cahilsin demektir...
Bugün büyük islam alimi Imam-i Rabbani hazretlerinin bir sözüyle konumuza devam etmek istiyorum:
"OKUMAK TEVECCÜHE SEBEPTİR".
ŞİMDİ ÇOK OKUYUN! ZİRA MEZARDA OKUYAMAZSINIZ.
Kitap; susturduğunuz zaman sessiz, konuşturduğunuz zaman konuşan, meşguliyetiniz varken sohbete başlamayan, çalışma zamanında sizi yalnız bırakan,
kendisi için giyinip süslenme ve utanıp sıkılma zahmetine sokmayan bir gece misafiri; yüzüne karşı dal kavukluk etmeyen bir arkadaş; azdırıp sapıtmayan
bir dost, bıktırıp usandırmayan, münafıklık yapmayan ve size karşı yalan söyleyip dolap çevirmeyen bir yoldaştır.
İnsan günde yarım veya bir saatini okumakla geçirmeli. Sabahleyin veya akşam yatmadan önce okumayı alışkanlık haline getirmelidir. Bu zamanla öylesine
alışkanlık haline gelir ki, yeyip içmekten vazgeçemediğimiz gibi, okumadan da vazgeçemeyip bu alışkanlığımız hayatımızın bir parçası haline gelir. Boş insanlar
vakitlerini nasıl geçireceklerinin sıkıntısıyla kıvranırken bu alışkanlığı kazananlar vaktin nasıl geçtiğinin farkına bile varamazlar.
(Hocalarimdan duymustum: 40 gün bir şeye devam eden, ona alışır ve daha bırakmaz diye)
Franz Kafka’ya göre "okuduğumuz kitap bir yumruk gibi bizi uyarmıyorsa ne işe yarar?"
Alexandre pope "okuduğunuz eser, sizi fikren yükseltip, içinizi iyi duygularla doldurmalıdır."
Alcott "ümitle açılıp, kazançla kapanan kitap iyi bir kitaptır."
Mark Twain "iyi kitaplar okumayan adamın, okumuş olmasıyla cahil kalması arasında hiçbir fark yoktur."
Büyük alim Cahız, kitap satın alıp okumaya para yetiştiremediği için kitapçı dükkanlarını kiralayıp gece üzerinden kilitliyor, sabaha kadar kitap okuyordu.
Ö. Nasuhi Bilmen meşhur eseri K. Kerim Meali ve tefsirini seksen yaşından sonra beş yıl çalışarak yazmıştır.
Japonya ve japon Sanayi hakkında çok şey anlatan bir kelime vardır. (Mon- tay- nay) bu kelime dünyadaki her şeyin Yaradanın bir hediyesi olduğu değer
verilip korunması gerektiği ve israf edilmemesi anlamına geldiği şekliyle izah edilir.
Japonlarda derler ki; "Biz Japonlar herşeyin kullanılmak üzere bize verilmiş "mukaddes emanetler" olduğuna inanırız. Bu değerleri boşa harcamak bir nevi
günahtır. Bu, başta zaman olmak üzere su ve kağıt için de geçerlidir."
Ali Emiri; "Lamba kenarında kitap mütalaa ederken defaatle sabahın olduğunu bilirim. Uyusam kimse yanımda yatamazdı.
Çünkü; okuduğum kitapları uykuda yüksek sesle tekrar edermişim" diyor.
Selam ve Sevgilerimle...
Devam edecek...
"OKUMAK TEVECCÜHE SEBEPTİR".
ŞİMDİ ÇOK OKUYUN! ZİRA MEZARDA OKUYAMAZSINIZ.
Kitap; susturduğunuz zaman sessiz, konuşturduğunuz zaman konuşan, meşguliyetiniz varken sohbete başlamayan, çalışma zamanında sizi yalnız bırakan,
kendisi için giyinip süslenme ve utanıp sıkılma zahmetine sokmayan bir gece misafiri; yüzüne karşı dal kavukluk etmeyen bir arkadaş; azdırıp sapıtmayan
bir dost, bıktırıp usandırmayan, münafıklık yapmayan ve size karşı yalan söyleyip dolap çevirmeyen bir yoldaştır.
İnsan günde yarım veya bir saatini okumakla geçirmeli. Sabahleyin veya akşam yatmadan önce okumayı alışkanlık haline getirmelidir. Bu zamanla öylesine
alışkanlık haline gelir ki, yeyip içmekten vazgeçemediğimiz gibi, okumadan da vazgeçemeyip bu alışkanlığımız hayatımızın bir parçası haline gelir. Boş insanlar
vakitlerini nasıl geçireceklerinin sıkıntısıyla kıvranırken bu alışkanlığı kazananlar vaktin nasıl geçtiğinin farkına bile varamazlar.
(Hocalarimdan duymustum: 40 gün bir şeye devam eden, ona alışır ve daha bırakmaz diye)
Franz Kafka’ya göre "okuduğumuz kitap bir yumruk gibi bizi uyarmıyorsa ne işe yarar?"
Alexandre pope "okuduğunuz eser, sizi fikren yükseltip, içinizi iyi duygularla doldurmalıdır."
Alcott "ümitle açılıp, kazançla kapanan kitap iyi bir kitaptır."
Mark Twain "iyi kitaplar okumayan adamın, okumuş olmasıyla cahil kalması arasında hiçbir fark yoktur."
Büyük alim Cahız, kitap satın alıp okumaya para yetiştiremediği için kitapçı dükkanlarını kiralayıp gece üzerinden kilitliyor, sabaha kadar kitap okuyordu.
Ö. Nasuhi Bilmen meşhur eseri K. Kerim Meali ve tefsirini seksen yaşından sonra beş yıl çalışarak yazmıştır.
Japonya ve japon Sanayi hakkında çok şey anlatan bir kelime vardır. (Mon- tay- nay) bu kelime dünyadaki her şeyin Yaradanın bir hediyesi olduğu değer
verilip korunması gerektiği ve israf edilmemesi anlamına geldiği şekliyle izah edilir.
Japonlarda derler ki; "Biz Japonlar herşeyin kullanılmak üzere bize verilmiş "mukaddes emanetler" olduğuna inanırız. Bu değerleri boşa harcamak bir nevi
günahtır. Bu, başta zaman olmak üzere su ve kağıt için de geçerlidir."
Ali Emiri; "Lamba kenarında kitap mütalaa ederken defaatle sabahın olduğunu bilirim. Uyusam kimse yanımda yatamazdı.
Çünkü; okuduğum kitapları uykuda yüksek sesle tekrar edermişim" diyor.
Selam ve Sevgilerimle...
Devam edecek...
- ERKAN_OZDEMIR
- Onursal Üye
- Mesajlar: 2218
- Kayıt: Cmt Tem 14, 2007 5:52 pm
- Konum: Amasya
Sosyal hayattaki statümüz ne olursa olsun,ister işçi,ister esnaf,ister doktor,ister amir,ister memur ne olursak olalım okumayı alışkanlık haline getirmeliyiz.İnsanoğlunun hayatta sahip olduğu en büyük hazinelerden bir tanesi zamandır.Fakat bizim toplumumuz bu zamanı değerlendirmek yerine okumayı terkedip bunun yerine kendilerine faydası olmayan işlere daha çok önem vermektedirler.Ellerinden kaçan fırsatı tekrar elde edemeyeceklerini bildikleri halde''ah şimdiki aklım olsaydı,şunu şöyle yapsaydım''diye ömürlerini ahlarla vahlarla boşa geçirirler.
Okumayı alışkanlık haline getirmeyen toplumların kesinlikle dünyadaki yerini alması mümkün değildir.Hangi işte olursa olsun başarısız olmaya mahkumdurlar.Çün ki okumayan beyinlerin sağlıklı düşünme ve karar verme yenenekleri çok azdır,her zaman onların yerine başkaları karar verirler.
Bugün dünya Milletlerine baktığımız zaman ilim ve teknolojiyi en ileri seviyede kullanan Milletler dünyaya yön vermektedirler.Okumayan cahil kalan toplumlar ise açlık ve sefalet içerisinde yaşamaktadırlar.Bu hususta bireyler olarak bizlere düşen görev okuma alışkanlığımızı geliştirip çocuklarımıza da aşılamalıyız.
Okumayı alışkanlık haline getirmeyen toplumların kesinlikle dünyadaki yerini alması mümkün değildir.Hangi işte olursa olsun başarısız olmaya mahkumdurlar.Çün ki okumayan beyinlerin sağlıklı düşünme ve karar verme yenenekleri çok azdır,her zaman onların yerine başkaları karar verirler.
Bugün dünya Milletlerine baktığımız zaman ilim ve teknolojiyi en ileri seviyede kullanan Milletler dünyaya yön vermektedirler.Okumayan cahil kalan toplumlar ise açlık ve sefalet içerisinde yaşamaktadırlar.Bu hususta bireyler olarak bizlere düşen görev okuma alışkanlığımızı geliştirip çocuklarımıza da aşılamalıyız.