Perspektif

Şiir, kitap, film, müzik, gösteri önerileriniz ve çeşitli röportajlar bu başlık altında. Ayrıca sanatsal olsun olmasın şiirlerinizi, okuduğun kitap ve roman yorumlarınızı, gittiğiniz tiyatro oyunları ve sinema filmleri hakkındaki öneri görüşlerinizi buradan aktarabilirsiniz...
Cevapla
ENSSHN
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 331
Kayıt: Cum Oca 25, 2008 11:32 pm

Perspektif

Mesaj gönderen ENSSHN » Sal Tem 07, 2009 12:11 am

Selamlar öncelikle..

Bundan sonra yazmış olduğum makale mi denir, adı herneyse işte.. Yazılarımı burada da paylaşmaya karar verdim.. Yorumlarınıza, önerilerinize, görüşlerinize her türlü açığım.. Özel Mesaj da atabilirsiniz, bu başlık altında da tartışılabilir.. Sadee bir kaç konuyla sınırlı kalmayacağımı belirtmek istiyorum öncelikle.. Yani siyaset, spor, güncel vb. Her türlü konu ile ilgili perspektif'te bulabilirsiniz zamanla.. Her gün yazı yazmanın doğru olmayacağı kanaatindeyim, zaten o kadar çok hızlı tüketilmiyor forumda yazılan şeyler, o kadar yoğun katılımda yok zaten.. Bu zamana kadar yazmış olduğum yazıları paylaşmam muhtemelen burada, yeni yeni yazdıkça sizlere sunacağım.. Görüşüne önem verdiğim abilerim, ablalarım var burada.. Onlarla hasbihal etmek mutlu edecektir beni.. Bazen haftada bir olur, bazen haftada üç beş yazı yazmış olurum belli olmaz.. Zaman ayırabildikçe.. İlk yazımı paylaşmak istiyorum hemen şimdi.. Önce bir bilgilendirme yazısı yazayım istedim.. Hayırlı Geceler...
düşünmek taraf olmaktır..

ENSSHN
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 331
Kayıt: Cum Oca 25, 2008 11:32 pm

Re: Perspektif / Dön Bak Dünya'ya

Mesaj gönderen ENSSHN » Sal Tem 07, 2009 12:12 am

Dön Bak Dünya'ya

Yazımda kısaca kapitalizmin günümüz yaşantısına ‘’olumsuz’’ etkilerini anlatmaya çalışağım. Kapitalizm, bilindiği üzere sömürü

düzenidir. Büyük balıkların küçük balıkları yem durumuna düşürmesi ve yem balıklarını yememesi sistemidir. Süründürüp acı

çektirmesidir. Gerçi faizin bulaşmış olduğu hangi sistem iflah olmuştur ki, yoktur böyle bir ‘’beşeri sistem’’. Eğer olsaydı Allah

faiz haram diye hüküm verir miydi? Herneyse, bu başlı başına incelenecek bir konudur. Esasen görüyoruz liberal ekonomileri.

Her köşe başını istila eden kocaman marketler, küçük esnaf denen bir kavram bırakıyor mu ortada? Evet yaşıyor gibi

gözükmeye çalışıyor esnaf, tüccar. Ondan alıp ona veriyor, borç biriktiriyor. Bir veresiye kapısı olarak görülüyorlar artık. Para

var iken markete, ay sonunda esnafa koşar oldu insanlar. Eskiden olduğu gibi, bir mahalle bakkalı havası mı kaldı? ‘’Hanım, bu

market bu gün şunların şunların fiyatını indirmiş!’’ deyip, cümbür cemaat marketlere akın edip ‘’pazarlama politikaları’’nın ağına

takılıp bütün marketi turlamadan çıkamaz duruma geliyorsunuz. Sonra da bakmışsınız ki ‘’ihtiyaçlar listesi’’nde olmayanlarla

dolmuş poşetleriniz. Cebinizde ki parayı orada bırakmanız için türlü türlü alicengiz oyunları oynanıyor.

Velhasıl, kapitalizm bir nev-i materyalist duygulara bürünmüştür. Bundan dolayıdır ki olaya ‘’para gelsin de, nasıl gelirse

gelsin’’ penceresinden bakar. Yıktığı yuvalar umrunda değildir, olamaz da. Aslında insana bir bakımdan ‘’her şey’’ olarak bakar.

O da gelecekler, alacaklar, özel mülkiyet katlanacak. Menfaatçi duygularla hareket edilir. Sanmayın ki, bir mağazada

yapılan ‘’damping’’ tarzı indirimler, tüketici çıkarı düşünüldüğünden yapılır. Bir işletme mantelitesidir sadece. Nasıl daha fazla

satıp, daha fazla kazanırım taktiğidir. Burada önemli olan, biz tüketicilerin her indirime atlayıp da cebimizi boşaltmadan

ihtiyacımız olan ürünlerin indirimini takip etmektir.

Nitekim, kapitalist düzene ayak uydurmuş sistem, çıkarcı, bencil duygularla hareket eder. İnsan odaklı değildir. Özel

mülkiyetin ilahlaştığı bir sistemdir. Bunun panzehiri sosyalizm midir, tabiî ki de hayır. Lakin bu başlı başına bir konu ve bunu

inşallah başka bir yazıda ele alacağım. Bizi bizden uzaklaştıran, yalnızlığa iten, ‘’nerde o eski günler’’ dedirten, maddeciliği

ilahlaştıran maneviyattan uzaklaştıran ayarı bozuk Dünya düzeni’nde ‘’dön bak Dünya’ya’’ demek bu yazıya cuk otursa gerek…

Selam ve dua ile…

06.07.2009
Pazartesi
En son ENSSHN tarafından Cmt Tem 11, 2009 3:30 pm tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
düşünmek taraf olmaktır..

Kullanıcı avatarı
Ugur Ozdemir
Bölüm Yetkilisi
Bölüm Yetkilisi
Mesajlar: 993
Kayıt: Pzt Ağu 14, 2006 9:36 pm
Konum: Yurt Dışı

Re: Perspektif

Mesaj gönderen Ugur Ozdemir » Sal Tem 07, 2009 9:21 pm

Sevgili Enes nede güzel yazmissin,kapitalis düzen hayatimizi öyle kiskac altina almiski kurtulabilene askolsun.
Avrupada dahi kücük esnafin hergecen gün yokulusunu seyrederken,kösebaslarini kapmis büyük baliklarin bitmek tükenmek
bilmeyen sözde ''ucuzluk kampanyalari'' ihtiyac olmayan onca seyi aldirip gercek ihtiyaclari unutturuyor,burda biz tüketice
düsen görev daha bilincli bir sekilde harcamalarimizi yapabilmek.

Bende bu büyük baliklara üc yil ancak dayanabilen bir orta isletmetme sahibiydim ama malesef hergecen gün yokolan
isletmelere bende dahil olup Magazayi kiraya verdim.Böyle daha rahatmis.. :)

Selamlar

Kullanıcı avatarı
ERKAN_OZDEMIR
Onursal Üye
Onursal Üye
Mesajlar: 2218
Kayıt: Cmt Tem 14, 2007 5:52 pm
Konum: Amasya

Re: Perspektif

Mesaj gönderen ERKAN_OZDEMIR » Sal Tem 07, 2009 11:34 pm

Çağımız insanlık tarihinin en derin çelişkilerinin yaşandığı en akıl dışı çağdır.Bilimi,teknolojiyi en iyi kullananlar kapitalist sitemede kendilerine rehber edinerek bir yanda inanılmaz bir zenginlik diğer yanda ise ölümcül bir yoksulluk dünya üzerinde ve insanlık üzerinde etkili olmaktadır.Bugün Dünya nufusunun yüzde on'u,dünya toplam gelirinin yüzde yetmiş'ini almaktadır.

Bugüne kadar Dünya Bankası'nın yoksullukla mücadele adına ileri sürdüğü öneri şuydu: Gelişmekte olan ülkelerde ''zengin kesimden alınan vergiler azaltılacak'' böylece yatırım ve istihdam artacak, uzun dönemde yoksulluk ortadan kalkacak! Yani yoksulluğu ortadan kaldırmanın yolu zengini daha zengin hale getirmektir. Bu mide bulandırıcı öneriler utanmaz kapitalist uzmanlar tarafından öneriliyor ve kapitalist rejimler tarafından uygulanıyor.

Bugün dünya üzerinde kapitalistler sayesinde bazı ülkeler varlık içerisinde yokluk çekmektedir.Bunların sorumlusu ise malesef kapitalistlerdir.Bizim yapmamız gereken bence artık kendi benliğimizi hatırlayıp daha çok çalışmak,bilime eğitime,ilime,teknolojiye önem vermek,kapitalistlerle yarışır hale gelmek diye düşünüyorum.

Onlar nasıl Türk Müslüman alemi üzerinde etkili olabiliyorlar biz neden olamıyoruz bence bunu sorgulamamız gerekmektedir.

ENSSHN
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 331
Kayıt: Cum Oca 25, 2008 11:32 pm

Re: Perspektif

Mesaj gönderen ENSSHN » Cmt Tem 11, 2009 3:55 pm

Laiklik

Ali Fuad Başgil Pakistan’daki ‘’İslam Kongresi’’ dönüşünde geçen bir olayı şöyle anlatmıştır:
Nuri Demirağ, korusunda verdiği bir ziyafete beni de çagırmıştı. Devlet erkânından birçokları orada idiler. Yemekten sonra, bir
arkadaşımla terasa çıktık. Bir aralık, Bayar’ın bize doğru geldiğini gördük. Arkadaşım: ‘’Sana çatmaya geliyor.’’ dedi ve dediği
gibi oldu.

Bayar ile aramızda şu konuşmayı yaptık.

Celal Bayar: Pakistan’ı nasıl buldunuz, kongre nasıl geçti?
Ali Fuad Başgil: Efendim, Pakistan’da temiz bir Müslümanlık var…
Bayar’da ton değişti;
Bayar: Siz ne derseniz, deyiniz. Biz lâik kalmaya kararlıyız.
Başgil: Efendim, ben de aynı karardayım, yalnız mesele lâikliğin tarifindedir.

Sadece masumane bir cevap belki de Ali Fuad Başgil’in ki. Kongre nasıl geçti sorusuna nasıl bir cevap verilebilir başka? Temiz
bir Müslümanlık… Demek ki yakıştırılmıyor bazı kesimler tarafından bizim ülkemize ‘’temiz müslüman’’ sıfatı. Lâiklik dinsizlik
olarak alıgılanıyor. Geçenler de bir sözlük sitesinde ‘’Lâiklik dinsizliktir’’ diye bir başlık açılmış. Bende şu cümleyi kullandım bu
başlığın altına; ‘’Bizim ülkemizde ne yazık ki böyle tecelli ediyor.’’ Toplum mühendisleri bunu başarmışlar ne yazık ki. Lâik bir
sistemin devlet yapısı içerisinde savunulmasını, her hangi bir dine mensup veyahut dinsiz olan her şahsa eşit mesafede
olmaktır. Onlara dinlerinin emir buyurdukları ‘’şey’’leri yaşamalarında serbest kılmaktır. Ve ‘’dini yönetim’’ anlayışını devlet
işlerine -sık kullanılan tabirle- karıştırmamak olmalıdır. Ve bunun da bir anayasal tanımı olmalıdır. Yoksa yarım asır öncesinde
Bayar ve Başgil’in tartışmış olduğu konuyu halen bugün de tartışırız. Halkdan teveccüh görmüş bir partiye ‘’lâiklik karşıtı
eylemlerin odağı’’ olmak suçunu yaftalayıp gazete küpürleriyle kapatma davası açabilirsiniz. Başörtüsü ile TBMM’ye girmeyi,
başörtülü bir şekilde halkın vekili olmayı ‘’Devlete meydan okumak.’’ olarak nitelendirebilirsiniz. (bkz. Bülent Ecevit) Başörtülü
Köşk’e çıkılmaz deyip e-muhtıralar görebiliriz… 50 yıldan beri lâiklik konusu hakkında bir arpa boyu yol gidilememişse, bizim
bunları yaşamamız sıradışı filan değildir.

Dindar insanların bir makam mevki sahibi olmasını lâikliğe aykırı olarak gördüğünüz sürece,
lâiklik dinsizliktir kanısını halka siyasetinizle empoze ettiğiniz ve bu kanıyı yıkmak için şık hareketler yapıp,
tabuları yıkmadıktan sonra seçimden önce isterseniz kendiniz çarşaf giyin… değişen hiçbir şey olmayacaktır.
Bundan 20 yıl sonra da lâiklik, başörtüsü, dindar, dinsiz kavramları ile uğraşıyor olacağızdır.
Çünkü tepeden inme olmuştur bazı şeyler…
Ve demokratikleşme adına, gelişme adına bunlar revize edilmemiştir. Yoksa gelişen bir ülke bunları mı tartışır ey ahali? …

Selam ve dua ile…

11.07.2009
Cumartesi
düşünmek taraf olmaktır..

Kullanıcı avatarı
yilmaz.sahin
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi
Mesajlar: 2053
Kayıt: Cmt Tem 15, 2006 2:08 am
Konum: İstanbul
İletişim:

Re: Perspektif

Mesaj gönderen yilmaz.sahin » Pzt Tem 13, 2009 9:20 pm

Selam Enes, konu başlığını muhtelif konularda olsa gerek kendi pencereden yapacağın bakış açınla sahiplenmişsin, iyi etmişsin, hayırlı olsun. Bizlerinde sadece senin yazdıklarını okuyan değil, katılım yapan kişiler olmamızı istediğini umarak bir şeyler yazmak isterim, müsaadenle. Şu ana kadar kapitalizm ve laiklik gibi kilit konulardan dalmışsın zaten.

Kısaca, kapitalizm, serbest piyasa - finans kapital kumpasları, toprak tarım ajanlığı, burjuvazi - prolöterya ilişkisi, feodalite sonrası ekono-toplumsal yapı, emekçiler ile yemekçiler! ....
Bu konuya dünya perspektifinde bakacak kadar tarihi bilgiye sahip değilim ama cumhruyet Türkiye'sinde tarımda eski usül elle rençberlik sonrasında sanayi devrimiyle birlikte yerleşen ve Türk Milletine demokrasi kapısından, vatan ve millet akarında girmiş, ne kadar ilerici olunmak istensede o kadar geri götürmüş, ulusların başına örülmüş bir çorap olmuştur ki meşrutiyetler, kuvayi milliye hareketleri, tanzimatlar hep bu bağın aklı başında insanlarımızda uyandırdığı "kapitalizm in ne olduğu ve bizi hangi uçurumlara götürdüğünün ispatını gösteren vatansever hareketleridir". Günümüz Türkiyesin'de IMF ve topraklarımızın yabancı uyruklu, dik kuyruklu insanlara satılması, köy nüfusun şehir nüfusuna dönüştürülmesi, üretim toplumundan tüketim toplumuna devşirilmemiz (etrafınızdaki moderin! alışveriş merkezleri) çarpık bir kapitalist ve silik feodal yapımızın en iyi göstergesidir.

Sonuç olarak, en güzel örneği Demircili'mizden verebiliriz; bundan 10-20 sene önceye kadar tüm köylülerimiz öküz arabası ile de olsa ekinini eker hasatınız biçer kendini çevirirdi. Hayvanlarına besi, ambarına mahsül, evinde rençberlik ruhu olurdu. Şimdi bakın Demiricili'ye kaç kişi toprağını işliyor, üretim var, neredeyse sıfır. İşte bu kapitalizmin Demircili gibi bir anadolu kasabasına en güzel yansımasıdır. E çözüm mü, biraz bizde ama çoğu devlet politikalarında. Uçan kuşa galaksiler kadar borcu olan bir ülke idarecileri bizim bu yazdıklarımızdan çok, neyi satar para elde ederizin peşinden ayrılırda, bana göre TOPRAĞININ ALTINDAKİ ÜSTÜNDEKİLERE YETER KARDEŞİM" i önemser ve KENDİ üretim tesislerini kendi kurar, işler dünyaya satarsa o zaman işte bu kronik rahatsızlıklardan kurtuluruz kanaatindeyim.

Burdan Demircili'de herkes ekinleri eksin biçsin anlamı çıkarılmamalı, anlamı başta TArım, orman, Sanayi, Ulaştırma, İç ve Dış işleri bakanlık ve danışman larının konuya daha milli, daha objektif ve daha net bakmaları gerekiyor. Keza, biz millet olarak içimizden AbdülHamit'leri, Özal'ları, Menderesleri çıkaramadığımız sürece bu döngü aynen devam eder. Hakkımızda hayırlısı.

NOT: Laiklik konusu bence kapitalizm kadar önemli bir konu bu konudaki perspektifimi bilahare sunarım inş.
"Söz uçar yazı kalır"

ENSSHN
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 331
Kayıt: Cum Oca 25, 2008 11:32 pm

Re: Perspektif

Mesaj gönderen ENSSHN » Sal Tem 14, 2009 1:23 am

Esasında Yılmaz Abi, çok doğru bir şey söylemişşin. Ben elbetteki yorum yapılsın istiyorum. Bu yazdıklarımın okunduğunun göstergesi olur. Memnuniyet duyarım. Bir fikir alış-verişi olur, bir şeyler paylaşmış oluruz. Aslında ''kapitalizm''le ilgili genel bir yazı yazmamıştım. Ama ilerde aklıma eserse onu da yazabilirim, kendi bilgilerim dahilinde. Ben sadece gözlemlerimi, küçük esnafın halini, insanlığımızın ne durumlara geldiğini göz önünde bulundurarak bunun kapitalizmle bağını kurmaya, olumsuzluğunu vurgulamaya çalıştım..
O yazımın hemen ardından ''Laiklik'' yazısı belki pek uygun düşmedi ama, tarih kitaplarını karıştırırken Ali Fuad Başgil ile Celal Bayar arasında ki o konuşmaya rastladım. Hemen çizdim orayı. Dedim ki, ''ha, aradan yıllar geçmiş biz bir fasit dairenin içerisindeyiz.'' ve ortaya Laiklikle ilgili yüzeysel bir yazı çıktı. Yoksa Laiklik ile ilgili bir yazı yazmaya kalkarsam bir daha elbetteki Laikliğin kaç yılında anayasamıza girdiğinden başlayarak, ne gibi çalışmalarla bunun güçlendirildiğini ve nasıl bir dinsizlik imajı ortaya konulduğunu daha ''somut'' bir şekilde ortaya koymaya çalışırım. Herneyse, sonuç olarak ben uslubumun çok düzgün olduğunu savunmuyorum, ama düşüncelerimi ve fikirlerimide bir şekilde ortaya koymam gerektiğine inanıyorum. İçimde sürekli böyle bir dürtü var zira. Bunun içinde uslubumdan rahatsız olanlar var ise, affola. Ama ben yazdıkça da bunun düzeleceğine inanan birisiyim.
Ve son olarak şunları da belirteyim, biliyorum yani forumda uzun uzadıya yazılan şeyler pek okunmaz, sıkıcı bulunur. Ben de çok uzun yazmamaya özen gösteriyorum, net ve anlaşılır olması için uğrasıyorum. Ve şunu da biliyorum ki, bu forumda ki büyüklerimden benim yazdıklarımı takip edenler var. Bu da mutlu ediyor beni. Teşekkürler Yılmaz Abi, Erkan Abi, Uğur Abi ve tüm forumdaşlar..

Buarada, Yılmaz Abi güzel tespitlerde bulunmuşsun. İnşaallah vaktim olduğu başka bir zaman, yazdıklarında ilgili bende bir kac bir şey söylerim..
düşünmek taraf olmaktır..

Kullanıcı avatarı
ERKAN_OZDEMIR
Onursal Üye
Onursal Üye
Mesajlar: 2218
Kayıt: Cmt Tem 14, 2007 5:52 pm
Konum: Amasya

Re: Perspektif

Mesaj gönderen ERKAN_OZDEMIR » Çrş Tem 15, 2009 11:57 pm

yilmaz.sahin yazdı: Burdan Demircili'de herkes ekinleri eksin biçsin anlamı çıkarılmamalı, anlamı başta TArım, orman, Sanayi, Ulaştırma, İç ve Dış işleri bakanlık ve danışman larının konuya daha milli, daha objektif ve daha net bakmaları gerekiyor. Keza, biz millet olarak içimizden AbdülHamit'leri, Özal'ları, Menderesleri çıkaramadığımız sürece bu döngü aynen devam eder. Hakkımızda hayırlısı.
.
Sevgili Yılmaz,

Yazdıkların katılıyorum,toplum olarak yaşamış olduğumuz bir hayat var.Hayat yolu engellerle doludur.Bazen çalılarla dolu toprak yolda yürümek zorunda kalırız,bazen çukurlarla kesilen patika yolda.Bazen hiç bir engelin olmadığı otoyol gibidir hayat yolu.Bazen insanlar tattığı acılara alışır,tecrübe kazanırken,bazen yenilgilerle cesaretini kaybeder ve hep korku içinde yaşar.Böyle durumlarda etrafınızda size destek verecek olan insanların olması çok önemli.

Şimdi diyeceksinizki konuyla ne alakası var.Kapilalizm sermeye para ise bizde toplum olarak buna karşı tezler geliştirmeliyiz.Fakat ben görüyorum ki kapitalizmin aynısını bizler farkında olmasakta çok rahat oynuyoruz.Dolayısıyle insanların küçük görülmediği,fakirin zengini hor görmediği,dedikodunun,fitnenin,yalanın olmadığı bir toplumda sorunlar daha az olacaktır.İşte o zaman kapitalizmle mücadele etme şansımız çoğalacaktır..
..
.
.

ENSSHN
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 331
Kayıt: Cum Oca 25, 2008 11:32 pm

Re: Perspektif

Mesaj gönderen ENSSHN » Cum Tem 17, 2009 12:06 am

Spor Ahlakı

Türkiye'de ''Spor'' denildiğinde akla gelen ilk futboldur. Belki sadece Türkiye'de değil Dünya'da endüstrileşmeyi becerebilmesinden dolayı futboldur. Ve en çok para dolaşımının olduğu spor sektörüdür. İkinci sırada basketbol gelir. Bir de voleybol. Üç büyükler hariç futbol, basketbol dışında diğer dallara önem verilmediği pekala ortadadır.

Kulüplerimizin bunun artık farkına varması gerekir. Bir oyuncuya ''ün''ünden dolayı, milyon dolarlar yatırmak yerine onun muadili olabilecek maliyeti ucuz, kaliteli oyuncular yetiştirmek daha cazip bir fikir değil midir? İnsana yatırım yapıp, bir nev-i AR-GE olarak düşünürsek genç ve yetenekli oyuncuları alıp, eğitimini tamamlamasına da yardımcı olup spor dünyasına kazandırmak çok daha hayırlı bir iş olsa gerek. Bir oyuncuya milyon dolarlar vererek kısa vadede kulübün adını duyurup, bazen başarılı bazen başarısız olmaktansa, o milyon dolarlar ile tesisler yapılarak uzun vadede kalite ve başarı elde etmek mümkündür.

Belki de Türk Futbolu'nun başarısız olmasının nedenleri de bunda yatmaktadır. Sadece ve sadece futbola önem vermek ve ona verilen önemin boyutunu, elde edebilecek başarıları ''pahalı'', ''ün yapmış'' oyuncularda aramaya çalışmak... Bugünlerde UEFA Başkanı Platini de aynı şeylere değiniyor ve Ronaldo'nun transferini eleştirerek bir oyuncuya 90 Milyon Dolar verilmesinin doğru olmadığını yineliyor, ''Ben kulüp başkanı olsam bu kadar para verip oyuncu almam.'' diyor. Ve buna bir düzenleme geleceğinin sinyallerini veriyor. Ki bence de çok yerinde bir karardır. Belirttiğim gibi bizde ''yıldız'' oyunculara milyon dolarlar dökeceğimize tesisler kurup ''uzun vade''de genç yetenekleri yetiştirip, spora katkıda bulunabiliriz. Bu bağlamda da Dünya çapında kalite olmak içinde uğraşabiliriz ''yetenek'' yetiştirerek. Her yıl transfer dönemlerinde Avrupa'da oyuncu arayacağımıza ''Super Lig''imiz oyuncu aranan bir lig kalitesine yükseltilebilir. Sanıyor musunuz ki, Premier Leag ve ya Bundesliga ya da diğerleri bizim gibi birazcık finans kaynağı elde edince afedersiniz ama ne gördüm delisi olup milyon dolarlar harcayıp oyunculara bu kadar kaliteli lig oldular? Elbetteki hayır.

Oyunculara bu kadar yüksek meblağlar vermeyip, diğer spor dallarına da yatırım yapabilir kuluplerimiz. Bu bağlamda yazımın girişinde belirttiğim ve mustarip olduğum dert giderilmiş olur. Diğer spor dallarında yetişmeyi, keşfedilmeyi bekleyen gençler başarı basamaklarını daha hızlı tırmanabilir ve Türkiye'yi temsil etmede göğsümüzü kabartabilir.

Hiç kuşku yok ki, Türkiye'de ki ''derin devlet'' spor dünyasını da kirletmiş durumda. Bir kulup başkanı bir başka takıma gitmesini istemediği bir oyuncuyu almak için karanlık ilişkilerde bulunan şahıs ve ya şahıslarla transfer ettiği oyuncusu ile aynı arabada görüntülenebiliyor. Ya da şike. Şike demişken de, hakem konusuna da değinmeden edemeyeceğim. Ülke dışından hakem getirme gibi bir gündem oldu bir aralar. Ben aynı nasıl nir oyuncuya milyon dolarlar vermenin yanlış olduğunu düşünüp oyuncu yetiştirme konusunda kararlıysam hakem yetiştirme konusunda da kararım aynıdır. Niye bir Şampiyonlar Ligi maçını Türk hakem yönetemesin? Esasen bunun da zor olmadığını düşünüyorum, yeter ki o ''kirli eller'' spora uzanmasın, sporu ''çıkar aracı'' olarak kullanmaya çalışmayalım. Hakem okullarımızın kalitesini artıralım, bunun ile ilgili bir AR-GE çalışması yapılabilir, Avrupa'da yetişen hakemler ne aşamalardan geçmişler, iyi irdelenmesi gerekir.

Bunun dışında kısace değinmek istediğim bir konu, menajerlik. Fedarasyonun bu konuda adım atması gerekir. Bir menajer kaç oyuncunun menajerliğini yapabilir? Ne kadar oranda ücret talep edebilir? Yoksa bu da bir kanayan yara sporumuzda. Fahiş fiyatlar talep eden menajerlerin olduğunu duyuyoruz başkanların ağzından. Buna da bir düzenleme gelmesi gerekir.

Toparlamak gerekirse, spordan bir çıkar beklememeliyiz. O kırılası kirli elleri uzatanlara bir olup tepki koymalıyız, o takıma gönül vermiş olsak da. Bu önemlidir. Fanatizmin esrarına kapılıp, yanlışlara tepki koymamak yanlışlıktır. ''Fair Play'' ve kardeşce olmalıyız. Hangi dinden, ırktan, soydan, mezhepden olursak olalım bizi spor bir araya getirmeli. Eğer spor içerisinde de ayrılıklar, çatırdamalar başlarsa, mafya ilişkileri ayan beyan ortada olursa, hakemlere güvenilmeyecek şike iddiaları diz boyu ise nerde bizim sporumuz, nerede bizim ''spor ahlakı''mız?

16.07.2009
Perşembe

Selam ve dua ile...
düşünmek taraf olmaktır..

Cevapla

“ŞİİRLERİNİZ, KİTAP, ROMAN, RÖPORTAJLAR, TİYATRO, SİNEMA ve NOSTALJİK” sayfasına dön