1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Düşündüren HİKAYELER

Gönderilme zamanı: Prş Eyl 18, 2008 11:06 pm
gönderen zeynep
Suyu Taşırmayan Bir Gül Yaprağı

Uzakdoğu�da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik, anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti.

Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı, kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak veya çan, zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı. İçerideki budist rahip, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı.

Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kayboldu. Sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti.

Yabancı, tapınağın bahçesine döndü. Aldığı bir gül yaprağını kabin içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı içerideki budist rahip saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.

Gönderilme zamanı: Prş Eyl 18, 2008 11:18 pm
gönderen demet.sahin
[hr]

Paylaşım için teşekkürler. Güzel bir iletişim örneği :wink:

[hr]

Gönderilme zamanı: Prş Eyl 18, 2008 11:23 pm
gönderen zeynep
Devamı gelecek inş. :)


çok etkileyi değilmi.. :) bizler konuşarak anlaşamazken....

Gönderilme zamanı: Cum Eyl 19, 2008 12:15 am
gönderen esmer_jojuk
gercekten de cok anlamli bir insanlar konusarakl,hayvanlar konusarak bunlarda mantiklariyla konusuyorlar.paylasimin icin tsk.guzeldi.

Gönderilme zamanı: Cum Eyl 19, 2008 2:18 am
gönderen esmer_jojuk
duzeltme yapiyorum kusurabakmayin fazla oluyor ama bu msj idare edin
insanlar konusarak hayvanlar konusrak terimine birde mantikla konusmayi ekleseler tam olacakmis dememk ki goruyoruz ki mantiklada konusyolar

Gönderilme zamanı: Cum Eyl 19, 2008 5:45 am
gönderen KIYMET_OZDEMIR
cok güzel bır paylasımda sızler bu konuyu okuyunca ne cıkardınız merak ettım

Gönderilme zamanı: Cum Eyl 19, 2008 12:44 pm
gönderen demet.sahin
[hr]

Valla Kıymetçiğim ben ilk okuduğumda şöyle dedim: Vay be insanlar konuşarak bile fındık kabuğunu doldurmayacak konularda dahi anlaşamazken, şu iki nefer ne güzel vücüd dilleri ile kelamını anlatmış. :wink:

Paylaşım için tekrar tsk. Gerçekten etkileyici ... :roll:

[hr]

Gönderilme zamanı: Cum Eyl 19, 2008 1:09 pm
gönderen esmer_jojuk
benim anladigim herkes haddini bildigi surece her yerde her zaman yeri var.

HAYAL VE GERÇEK

Gönderilme zamanı: Cum Eyl 19, 2008 1:46 pm
gönderen esmer_jojuk
buda benden olsun....

HAYAL VE GERÇEK
Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası.
Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi. Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev , tam kalbinin sesiydi...
İki gün sonra ödevi geri aldı. Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir “0” ve “Dersten sonra beni gör”, uyarısı vardı.
- Neden 0 aldım, diye merakla sordu hocasına çocuk.
- Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal, dedi hocası.
- Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi alman lazım. Damızlık hayvanlar da alman gerekiyor. Bunu başarman imkânsız. Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm.”
Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı.
- Oğlum, dedi babası; “Bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!”.
Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına .
- “Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin... Ben de hayallerimi...”

slm

Gönderilme zamanı: Cum Eyl 19, 2008 1:49 pm
gönderen dogus2008
zeynep abla ve esmer_jojuk paylasımlarınız için tesekkürler...emeğinize sağlık güzel ikiside...

Gönderilme zamanı: Cum Eyl 19, 2008 2:38 pm
gönderen ERKAN_OZDEMIR
''Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.''Bu hikayeyi yeni okudun gerçekten güzel.Sonuç bölümü çok daha anlamlı konu olarak işlenebilir.Tşk'ler Zeynep Hnm... ... ......

YOLUMUZDAKİ ENGELLER

Gönderilme zamanı: Sal Eyl 23, 2008 1:19 pm
gönderen esmer_jojuk
YOLUMUZDAKİ ENGELLER

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu.

Bakalım neler olacaktı? Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu.

Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti.

Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı .. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde .."Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.

"Her engel, yaşam koşullarınızı daha
iyileştirecek bir fırsattır .."

Gönderilme zamanı: Sal Eyl 23, 2008 2:32 pm
gönderen KIYMET_OZDEMIR
"Her engel, yaşam koşullarınızı daha
iyileştirecek bir fırsattır .."



Paylasım ıcın tskler :wink:


Gönderilme zamanı: Çrş Eyl 24, 2008 1:15 am
gönderen necmi
engel engeldir fırsat degildir zaman kaybettirir

Gönderilme zamanı: Çrş Eyl 24, 2008 9:14 pm
gönderen volt60
Seytandan Mektup;



Seni dün günlük islerini yaparken gördüm.

Namaz kilmadan, dua etmeden bir günü daha geçirdin.

Hatta yemek yerken ve yatarken bile dua etmek için vakit ayirmadin.

Çok nankörsün! Seninle gurur duyuyorum.

Benimle oldugun için çok mutlu oldugumu söyleyemem.

Hatirliyormusun? Senelerdir beraberiz ama seni hala sevmiyorum.

Dogruyu söylemek gerekirse:

Senden Allah'tan nefret ettigim için nefret ediyorum.

Allah beni cennetten attigi için bende seni kullaniyorum.

Seni de Allah'in bana yaptiklarini ödetene kadar kullanacagim,

ondan sonra sende defolup gidebilirsin. Biliyormusun aptal.

Allah seni seviyor, ama sen hayatin boyunca benim yanimdaydin.

Bunun içinde seni ödüllendirecegim. Hayatinin berbat olmasini

saglayacagim.

Biz ikimiz beraber kaldikça bu Allah'i çok üzecek.

Zaman senin hayatini kimin yönlendirdigini O'na gösterecek.

Ve bu senin sayende olacak.

Geçirdigimiz güzel günleri hatirla,

insanlari nasil hor görüyorduk, onlara küfür ediyorduk,

çilgin partilere gidiyorduk, hirsizlik yapiyorduk,

nasil iki yüzlü davraniyorduk, sigara kullaniyorduk,

cami'ye gitmiyorduk, dedikodu yapiyorduk.....

Bunlarin hepsini kaybetmek istemezsin degil mi?

Hadi gel aptal! Sonsuza dek beraber yanalim!

Senin için çok seyler düsünüyorum.

Bu mektupu sana ne kadar deger verdigimi söylemek ve hayatinin

büyük bir parçasini kullanmama izin verdigine tesekkür etmek için

yaziyorum. Aptal, bazen sana çok gülüyorum.

Öyle salakliklar yapiyorsunki,

benim bile migdemi bulandiriyorsun.

Sen böyle devam et.

Yeni nesile yalanciligi, aldatmayi, kumari ve cami yerine

diskolara gitmeyi ögret.

Sen bunlari onlarin yaninda yap ki onlarda seni örnek alsinlar.

Zaman sonra onlarda aynisini yapacaklardir.

Çocuklar böyle iste.

Neyse, simdi gitmeliyim ama birkaç saniye sonra tekrar seni

görmeye gelecegim. Azicik aklin olsaydi tövbe etmek için biryerlere

giderdin ve yasayacak oldugun bir kaç seneyi de Allah'la beraber

geçirirdin. Bir kimseyi uyarmak karakterimde yoktur aslinda,

ama seni taniyorum. Sen zaten benim yanimdan ayrilmazsin.

Senin yasinda olan bir insanin hala günah islemeye devam etmesi

saçeditik olsada. Sakin beni yalnis anlama, senden hala nefret

ediyorum, ve bu böyle devam edecek. Beni gerçekten seviyorsan

tabiki bu yaziyi kimseyle paylasmazdin.

Ölüm bizi bulusturana kadar.....ŞEYTAN (euzubillahimişşeytanirracim)

Re: Düşündüren HİKAYELER

Gönderilme zamanı: Sal Nis 14, 2009 10:48 pm
gönderen ERKAN_OZDEMIR
Hz. Rabia'nın Düşündüren Cevabı

Birgün Hasan Basri Hazretleriçok

hayati bir konuda konuşmak üzere Hz. Rabia'nın yanına geldiğinde Hz. Rabia ona Şöyle demişti:

'Ey Hasan kadının aklıyla nefsani arzuları arasındaki orantı nedir?Şayet erkeğin aklı ve nefsani arzularıyla kıyas edilecek olursa netice hakkında fikriniz ve görüşünüz nasıldır'

Hasan Basri Hazretleri Şu cevabı verdi:

'Kadının aklı nefsani arzularının yanında onda bir kadardır.Kadının heva ve nefislerine meyli akli melekelerinden dokuz misli daha baskındır.Erkeklere gelince erkeklerin aklı dokuz fakat nefsani arzuları akıllarına kıyasla birdir.'

Bu cevap karşısında Hazreti Rabianın cevabıysa çok düşündürücüdür:

'Ben bir iple dokuz köpeği bağlamaya güç getirirken siz erkeklerin dokuz iple bir köpeği koruyamayışınıza doğrusu hayret ediyorum.'

Nitekim Hasan Basri Hazretleri aldığı bu cevap üzerine akıl gözyaşlarını tutamamış hıçkıra hıçkıra ağlamış ve 'bu öğüt bana yeter' diyerek oradan ayrılıp gitmişti ..

alıntıdır..
.
..
.

Re: Düşündüren HİKAYELER

Gönderilme zamanı: Çrş Nis 15, 2009 12:14 am
gönderen yilmaz.sahin
Bu hikmetli hikaye için teşekkür ederim Erkan Bey, bende birçoğumuzun bildiğini tahmin ettiğim alttaki hikaye ile konuyu tadında devam ettirmeye çalışacağım, beğeneceğinizi umarım;

Üstteğmen Kemal cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor bir taraftan da onlarla laflıyordu nerelisin gibi sorular soruyordu. Bir ara saçının ortası sararmış bir çocuk gördü. Merakla adın ne senin evladım' der . Gocuk 'Ali' diye cevap verir. Nerelisin? der. Ali Tokat Zilede'nim der. Peki evladım bu kafanın hali ne?' Ali 'anam cepheye gelirken kına yaktı komutanım der. Neden? der komutan. Ali 'bilmiyorum komutanım' der: Peki gidebilirsin Kınalı Ali' der. O günden sonra herkes ona Kınalı Ali der. Herkes kafasındaki kınayla dalga geçer. Kısa sürede cana yakın ve cesur tavırlarıyla tüm arkadaşlarının sevgisini kazanır. Bir gün ailesine mektup yazmak ister. Ali'nin okuma yazması da yoktur arkadaşlarından yardım ister ve hep beraber başlarlar yazmaya. Ali soyler arkadaşları yazar 'sevgili anne babacım ellerinizden operim ben burda çok iyiyim beni merak etmeyin' diye başlar. Kız kardeşini kendinden bir küçük erkek kardeşini sorar köyündekilerin burnunda tüttüğünü yazdırır. Kendilerini merak etmemesini kendileri var oldukça düşmanın bir adım bile ilerleyemeyeceğini yazdırır. Gururla mektubu bitirir neden sonra aklına gelir ve yazının sonuna anasına NOT düşer: Ali nin kendisinden hemen sonra askere gelicek bir kardeşi daha vardır. 'Anacağım kafama kına yaktın burda komutanlarım ve arkadaşlarım benle hep dalga geçtiler sakın kardeşim Ahmet'e de yakma onla da dalga geçmesinler der, ellerinden öptüm' diye bitirir. Aradan zaman geçer. Ingilizler kati netice almak için tüm güçleriyle Gelibolu'ya yüklenirler. Bu cepheyi savunan erlerimiz teker teker şehit düşmüşlerdi. Bunlara takviye olarak giden yedek kuvvetlerde yeterli olmamış onların sayılarıda epey azalmıştı gelibolu düşmek üzereydi kınalı Ali'nin komutanı da olayı görüp yerinde duramıyordu. Kendisinin bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Onlar yeni gelmişti onları insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu yere dua ediyordu. Komutanların bu düşünceli hali gören ve durumun vehametini bilen Kınalı Ali ve arkadasları komutanlarına yalvar yakar oraya gitmek istediklerini söylerler. Komutanları onları ölüme gönderdiğini bile bile çaresiz gönderir. Kınalı Ali'nin bölüğünden kimse sağ kalmaz hepsi şehit olmuştur. Aradan zaman geçer. Kınalı Ali'nin ailesine yazdığı mektubun cevabı gelir. Komutanları buruk ve gözleri dolu dolu mektubu açıp okumaya karar verirler. (bu mektubun asli Çanakkale müzesinde sergilenmektedir) Babası anlatır. Ali' nin. 'Oğlum Ali nasılsın iyimisin gözlerinden öperim selam ederim dedikten sonra öküzü sattık paranın yarısını sana yarısınıda cepheye gidecek kardeşine veriyoruz şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum zaten artık zahireye de fazla ihtiyacımız olmadığı için yorulmuyorum da siz sakın bizi merak etmeyin bizi düşünmeyin der, köyü akrabalarını anlatır ve mektubu bitirir Ali ananın da sana diyeceği bir şey var' Anasını anlatır: ' oğlum Ali yazmıssın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler kardeşime de yakma demissin kardesine de yaktım komutanlarına ve arkadaslarına söyle senle dalga geçmesinler bizde 3 seye kina yakarlar 1- Gelinlik kıza gitsin ailesine çocuklarına kurban olsun diye 2-Kurbanlık koç a ALLAHA kurban olsun diye 3- Askere giden yiğitlerimize vatana kurban olsun diye..... gözlerinden öper selam ederim ALLAHA emanet olun' Mektubu okuyan Ali'nin komutanı ve diğerleri hıçkıra hıçkıra ağlamaktadırlar...

-alıntı-

Re: Düşündüren HİKAYELER

Gönderilme zamanı: Pzr Ara 27, 2009 7:13 pm
gönderen ERKAN_OZDEMIR
Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı.
Bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş.
Ama aldığı cevaplarda ona yetmemiş.Fakat mutlaka bir cevabı olmalı diyormuş.
Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş. Köy,kasaba,ülke dolaşmiş bu arada zamanda durmuyor tabiki .
Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona

Şu karşı ki dağları görüyor musun,orada yaşlı bir bilge yaşar! istersen ona git belki o sana aradğıın cevabı verebilir. " demişler.
Çok zorlu bir yolculuk sonunda Bilgenin yaşadığı eve ulaşmiş adam. Kapıdan içeri girmis ve bilgeye Hayatın anlamının ne oldugunu somuş.
Bilge sana bunun cevabını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor demiş.
Adam kabul etmiş.

Bilge bir çay kaşığı vermis adamın eline ve içinede silme bir sekilde zeytinyağı doldurmus.Şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel . Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin eğer bir damla eksilirse kaybedersin.
Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayip gelmiş.Bilge bakmiş evet demiş kaşıkta yağ eksilmemiş,peki bahçe nasıldı? Adam şaşkın
Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki.
Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demiş Bilge.

Adam tekrar bahçeye çikmiş gördüğü güzellikler büyülemiş muhteşem bir bahçedeymiş çünkü.
Geri geldiğinde bilge, adama bahçe nasıldı diye sormuş.
Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış.

Bilge gülümsemis ,ama kaşikta hiç yağ kalmamış demiş ve eklemiş :
"Hayat senin bakışınla anlam kazanır ya sadece bir noktayi görürsün hayatın akip gider sen farkına varmazsın.
Yada görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın akıp giden zamanın anlam kazanır. "

"Hyatımızın anlamı bizlerin bakışlarında gizlidir."