Sehitler!!!!!
- Demircili_kiz
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 1022
- Kayıt: Pzr Ağu 26, 2007 5:08 pm
- Konum: Yurt Disi /Almanya
- İletişim:
Sehitler!!!!!
Kendim qurßet eLde qönLüm SiLada !!!
- demet.sahin
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 746
- Kayıt: Prş Ağu 09, 2007 6:12 pm
- Konum: Sakarya
Ellerine sağlık.Süper bir video. İnsanın tüyleri diken diken oluyor derler ya öyle birşey yani. özellikle o hep birlikte Hakka yönelmeleri yok mu orada gecmişim kendimden tabiri cahizse. Tekrar tesekkürler. Güzel bir paylaşım...
Ne kadar okursan oku; bilgine yakışır şekilde davranmadığın müddetçe cahilsin demektir...
- Demircili_kiz
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 1022
- Kayıt: Pzr Ağu 26, 2007 5:08 pm
- Konum: Yurt Disi /Almanya
- İletişim:
TEŞK EDERİM BU KONUYU AÇTIĞINIZİÇİN, BEN DÜŞÜNÜYORDUM SİZ ERKEN DAVRANDINIZ
ALLAH YOLUNDA ÖLDÜRÜLENLERE ÖLÜLER DEMEYİN .ZİRA ONLAR DİRİDİRLER FAKAT SİZ BİLEMEZSİNİZ. (AYET)
Hem CENNETE GİRİPTE ORADAKİ MÜKAFATI GÖRDÜKTEN SONRA YERYÜZÜNE DÖNÜP ALLAH YOLUNDA TEKRAR TEKRAR ÖLDÜRÜLMEYİ İSTEYNLER YİNE ŞEHİTLRDİR
(((((Tbakai hayat beştir1-Bizim hayatımızdır
2-Hazret-i Hızır ve İlyas Aleyhimesselâm'ın hayatlarıdır
3-Hazret-i İdris ve İsa Aleyhimesselâm'ın tabaka-i hayatlarıdır
Dördüncü Tabaka-i Hayat: Şüheda hayatıdır. Nass-ı Kur'anla şühedanın, ehl-i kuburun fevkinde bir tabaka-i hayatları vardır. Evet şüheda, hayat-ı dünyevîlerini tarîk-ı hakta feda ettikleri için, Cenab-ı Hak kemal-i kereminden onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı Ãlem-i Berzahta onlara ihsan eder. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar.. yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar.. kemal-i saadetle mütelezziz oluyorlar.. ölümdeki firak acılığını hissetmiyorlar. Ehl-i kuburun çendan ruhları bâkidir, fakat kendilerini ölmüş biliyorlar. Berzahta aldıkları lezzet ve saadet, şühedanın lezzetine yetişmez. Nasılki iki adam bir rü'yada Cennet gibi bir güzel saraya girerler. Birisi rü'yada olduğunu bilir. Aldığı keyf ve lezzet pek noksandır. "Ben uyansam şu lezzet kaçacak" diye düşünür. Diğeri rü'yada olduğunu bilmiyor.
Hakikî lezzet ile hakikî saadete mazhar olur.
5-Ehl-i kuburun hayat-ı ruhanîleridir
(mektubat 1. mektup))))))
[stream]http://www.urlax.net/resim/sehit-klibi- ... A95kc.aspx[/stream]
ALLAH YOLUNDA ÖLDÜRÜLENLERE ÖLÜLER DEMEYİN .ZİRA ONLAR DİRİDİRLER FAKAT SİZ BİLEMEZSİNİZ. (AYET)
Hem CENNETE GİRİPTE ORADAKİ MÜKAFATI GÖRDÜKTEN SONRA YERYÜZÜNE DÖNÜP ALLAH YOLUNDA TEKRAR TEKRAR ÖLDÜRÜLMEYİ İSTEYNLER YİNE ŞEHİTLRDİR
(((((Tbakai hayat beştir1-Bizim hayatımızdır
2-Hazret-i Hızır ve İlyas Aleyhimesselâm'ın hayatlarıdır
3-Hazret-i İdris ve İsa Aleyhimesselâm'ın tabaka-i hayatlarıdır
Dördüncü Tabaka-i Hayat: Şüheda hayatıdır. Nass-ı Kur'anla şühedanın, ehl-i kuburun fevkinde bir tabaka-i hayatları vardır. Evet şüheda, hayat-ı dünyevîlerini tarîk-ı hakta feda ettikleri için, Cenab-ı Hak kemal-i kereminden onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı Ãlem-i Berzahta onlara ihsan eder. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar.. yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar.. kemal-i saadetle mütelezziz oluyorlar.. ölümdeki firak acılığını hissetmiyorlar. Ehl-i kuburun çendan ruhları bâkidir, fakat kendilerini ölmüş biliyorlar. Berzahta aldıkları lezzet ve saadet, şühedanın lezzetine yetişmez. Nasılki iki adam bir rü'yada Cennet gibi bir güzel saraya girerler. Birisi rü'yada olduğunu bilir. Aldığı keyf ve lezzet pek noksandır. "Ben uyansam şu lezzet kaçacak" diye düşünür. Diğeri rü'yada olduğunu bilmiyor.
Hakikî lezzet ile hakikî saadete mazhar olur.
5-Ehl-i kuburun hayat-ı ruhanîleridir
(mektubat 1. mektup))))))
[stream]http://www.urlax.net/resim/sehit-klibi- ... A95kc.aspx[/stream]
HER SÖYLEDİĞİN DOĞRU OLMALI FAKAT HER DOĞRU HER YERDE SÖYLENMEZ
- ERKAN_OZDEMIR
- Onursal Üye
- Mesajlar: 2218
- Kayıt: Cmt Tem 14, 2007 5:52 pm
- Konum: Amasya
Konuyu açan ve katılan Kardeşlerime teşekkür ediyorum.
Şehitlik ve Şehitler:
Bir kâfirin bir müslümana vereceği en büyük ceza, işkence yaparak veya idam ederek onu öldürmesidir.
Ve fakat Allah-u Teâlâ onu iman şerefi ile müşerref etmiş ise, şehâdet rütbesine ulaşarak ebedî saâdete ermesine vesile olur.
“Şehit” cennetlik olduğuna şÃ¢hitlik edilen kişi demektir. Allah yolunda öldürülen müminlerin ruhunu Allah-u Teâlâ’ya yükseltmek için birçok melekler hazır olur ve onun Allah yolunda öldürüldüğüne şÃ¢hitlikte bulunurlar.
Şehitlik Allah-u Teâlâ’nın mümin kullarına bahşettiği en yüksek mertebelerden birisidir. Kur’an-ı kerim’de on beş yerde şehitler övülmekte, Ãyet-i kerime’lerde Allah yolunda hayatlarını fedâ etmekten çekinmeyen muhterem şehitlerin yüksek mertebeleri, ilâhî lütuflara mazhar kılındıkları, ruhânî bir haz içinde ebedî bir hayat ile berhayat oldukları haber verilmektedir:
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın.” (Ãl-i imrân: 169)
Bu hitâb-ı ilâhî her ne kadar Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e ise de, kıyamete kadar gelecek bütün müslümanlara şÃ¢mildir.
Diğer bir Ãyet-i kerime’de ise:
“Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin.” (Bakara: 154)
Buyurularak onlara “Ölü” denilmesi yasaklanmıştır. Çünkü onlar Allah yolunda hayatlarını cömertçe fedâ ettiler. Onların diğer ölüler gibi olmadıkları apaçık bir gerçektir.
“Bilâkis onlar diridirler, Rabb’leri katında rızıklanmaktadırlar.” (Ãl-i imrân: 169)
Bu Ãyet-i kerime onların ölü zannedilmemesi hususunda kati bir delildir.
“Onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz.” (Bakara: 154)
Onlar fâni hayatı terk ederek ebedi bir hayata ermişlerdir. Kendilerine tahsis edilen yüksek makamlarda merzuk olmaktadırlar. Yerler, içerler, gezerler, dünyadaki hayatın kat kat fevkinde gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, akla hayale gelmedik bir hayat yaşarlar. Tasavvur buyurun ki Allah-u Teâlâ onlara nasıl bir hayat bahşetmiştir.
•
Abdullah bin Abbas -radiyallahu anhümâ-dan rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Uhud savaşında kardeşlerimiz şehit olunca Allah onların ruhlarını yeşil kuşların içine yerleştirdi. Onlar cennet nehirlerinden içerler, meyvelerinden yerler ve Arş’ın gölgesi altında asılı bulunan altın kandillere konarlar.
Onlar yiyecek ve içeceklerinin tadını, eğlenip dinlendikleri yerin güzelliğini görünce de: ‘Kardeşlerimizin cihaddan uzak durmamaları ve savaştan yüz çevirmemeleri için, bizim cennette rızıklandırıldığımızı onlara kim bildirecek?’ dediler.
Allah-u Teâlâ: ‘Sizin arzunuzu onlara ben duyururum.’ buyurdu. Bunun üzerine bu âyetler indi.” (Müslim-Ebu Dâvud)
Hadis-i şerif mucibince her sıfata bürünürler, istedikleri kılığa girip çıkarlar, her yeri gezerler, icabında makamdan makama uçarlar.
Buradaki insanlar onları göremezler, bilemezler. Çünkü onlar Ãlem-i berzah’ta, Allah-u Teâlâ’nın lütuf desteğindedirler. Ãlem-i berzah’ın yanında dünya bir avuç kadardır. Orada perdeleri açıldığı için her tarafı görerek, bilerek hareket ederler. Dünya ile ahireti bir görürler, perde yok çünkü onlarda. Allah-u Teâlâ’nın bildirdiği her şeyden haberdardırlar. Buradaki insanlar bakan kördürler, onlar ise görüyorlar.
Bu gizli bir hayattır, bu hayata “Hayat-ı hakiki” de denilir. Dünyadaki hayata ise “Hayat-ı hayâlî” denilir.
Gizli hayatta hakiki hayat vardır.
Size o gerçek hayatın zevkini duyurmaya, dünyanın değersizliğini göstermeye çalışıyoruz. Çünkü herkes dünyaya sarılmış gidiyor.
•
Allah-u Teâlâ yine haber veriyor ki, şehitler hayatın diğer bir hususiyetine de nâil olmuşlardır:
“Allah’ın kendilerine verdiği ihsanlardan dolayı sevinç içindedirler.” (Ãl-i imrân: 170)
Onlara bağışlanan böyle bir kurbiyetten, böyle bir hayatta olmaktan, Rabb’lerinin kendilerini şehitlik gibi bir mertebeye muvaffak kılmasından dolayı sevinirler. Allah-u Teâlâ’nın rızâ-ı Bâri’sinin bulunduğu bir nimet ve rızıktan daha çok hangi şey onları sevindirebilirdi?
“Arkalarından henüz kendilerine katılmayan kimselere de hiçbir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.” (Ãl-i imrân: 170)
Onlar diri oldukları gibi, dirilerle de beraberdirler. Kardeşlerinden alâkalarını kesmemişler, onlarla olan bağlarını koparmamışlardır.
Cihadda henüz canlarını vermemiş olan mücahid kardeşlerinin, şehit oldukları takdirde, ölümden sonra mazhar olacakları nimetler sebebiyle, hem kendileri adına hem de arkada bıraktıkları kardeşleri adına sevinirler. Çünkü ahirette kardeşlerinin herhangi bir korkuları olmayacaktır ve dünyadan ayrılmalarına da üzülmeyeceklerdir.
“Onlar Allah’tan olan nimet ve keremin; Allah’ın müminlerin ecrini zâyi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.” (Ãl-i imrân: 171)
Allah-u Teâlâ sevinçle ilgili olan nimet ve lütfu hatırlatmak için onların sevinçlerini ikinci defa zikretmiştir.
Câbir bin Abdullah -radiyallahu anh- der ki:
“Bir defasında üzgün bir halde bulunurken Resulullah Aleyhisselâm’la karşılaştık.
Bana:
‘Seni niye böyle üzgün görüyorum?’ diye sordu.
‘Babam Uhud’da şehit düştü. Geriye bakıma muhtaç bir ıyâl ve bir de borç bıraktı.’ dedim.
Bunun üzerine:
‘Allah’ın babana hazırladığı nimeti sana müjde edeyim mi?’ buyurdu.
‘Evet!’ deyince devam etti:
‘Allah hiç kimse ile yüz yüze konuşmuş değildir, daima perde gerisinden konuşur. Ancak babanı ihyâ etti ve perdesiz konuştu. ‘Ey kulum! Ne dilersen benden iste vereyim!’ dedi. Baban: ‘Ey Rabb’im!’ Beni dirilt, senin yolunda ikinci sefer bir daha öldürüleyim!’ isteğinde bulundu. Allah-u Teâlâ: ‘Fakat ben daha önce ölenlerin artık geri dönmeyeceklerine dair hüküm koymuştum.’ buyurdu.
Bunun üzerine Ãl-i imrân suresinin 169. Ãyet-i kerime’si nâzil oldu.” (Tirmizî: 3013)
Ãyet-i kerime’ler Ashâb-ı kiram hakkında nâzil olmakla beraber, sebebin hususi oluşu hükmün umumi oluşuna mani olmadığı için; sözü edilen bütün bu ihsanlar, kıyamete kadar gelecek bütün şehitlere ve mücahidlere de şÃ¢mildir............
Şehitlik ve Şehitler:
Bir kâfirin bir müslümana vereceği en büyük ceza, işkence yaparak veya idam ederek onu öldürmesidir.
Ve fakat Allah-u Teâlâ onu iman şerefi ile müşerref etmiş ise, şehâdet rütbesine ulaşarak ebedî saâdete ermesine vesile olur.
“Şehit” cennetlik olduğuna şÃ¢hitlik edilen kişi demektir. Allah yolunda öldürülen müminlerin ruhunu Allah-u Teâlâ’ya yükseltmek için birçok melekler hazır olur ve onun Allah yolunda öldürüldüğüne şÃ¢hitlikte bulunurlar.
Şehitlik Allah-u Teâlâ’nın mümin kullarına bahşettiği en yüksek mertebelerden birisidir. Kur’an-ı kerim’de on beş yerde şehitler övülmekte, Ãyet-i kerime’lerde Allah yolunda hayatlarını fedâ etmekten çekinmeyen muhterem şehitlerin yüksek mertebeleri, ilâhî lütuflara mazhar kılındıkları, ruhânî bir haz içinde ebedî bir hayat ile berhayat oldukları haber verilmektedir:
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın.” (Ãl-i imrân: 169)
Bu hitâb-ı ilâhî her ne kadar Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e ise de, kıyamete kadar gelecek bütün müslümanlara şÃ¢mildir.
Diğer bir Ãyet-i kerime’de ise:
“Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin.” (Bakara: 154)
Buyurularak onlara “Ölü” denilmesi yasaklanmıştır. Çünkü onlar Allah yolunda hayatlarını cömertçe fedâ ettiler. Onların diğer ölüler gibi olmadıkları apaçık bir gerçektir.
“Bilâkis onlar diridirler, Rabb’leri katında rızıklanmaktadırlar.” (Ãl-i imrân: 169)
Bu Ãyet-i kerime onların ölü zannedilmemesi hususunda kati bir delildir.
“Onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz.” (Bakara: 154)
Onlar fâni hayatı terk ederek ebedi bir hayata ermişlerdir. Kendilerine tahsis edilen yüksek makamlarda merzuk olmaktadırlar. Yerler, içerler, gezerler, dünyadaki hayatın kat kat fevkinde gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, akla hayale gelmedik bir hayat yaşarlar. Tasavvur buyurun ki Allah-u Teâlâ onlara nasıl bir hayat bahşetmiştir.
•
Abdullah bin Abbas -radiyallahu anhümâ-dan rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Uhud savaşında kardeşlerimiz şehit olunca Allah onların ruhlarını yeşil kuşların içine yerleştirdi. Onlar cennet nehirlerinden içerler, meyvelerinden yerler ve Arş’ın gölgesi altında asılı bulunan altın kandillere konarlar.
Onlar yiyecek ve içeceklerinin tadını, eğlenip dinlendikleri yerin güzelliğini görünce de: ‘Kardeşlerimizin cihaddan uzak durmamaları ve savaştan yüz çevirmemeleri için, bizim cennette rızıklandırıldığımızı onlara kim bildirecek?’ dediler.
Allah-u Teâlâ: ‘Sizin arzunuzu onlara ben duyururum.’ buyurdu. Bunun üzerine bu âyetler indi.” (Müslim-Ebu Dâvud)
Hadis-i şerif mucibince her sıfata bürünürler, istedikleri kılığa girip çıkarlar, her yeri gezerler, icabında makamdan makama uçarlar.
Buradaki insanlar onları göremezler, bilemezler. Çünkü onlar Ãlem-i berzah’ta, Allah-u Teâlâ’nın lütuf desteğindedirler. Ãlem-i berzah’ın yanında dünya bir avuç kadardır. Orada perdeleri açıldığı için her tarafı görerek, bilerek hareket ederler. Dünya ile ahireti bir görürler, perde yok çünkü onlarda. Allah-u Teâlâ’nın bildirdiği her şeyden haberdardırlar. Buradaki insanlar bakan kördürler, onlar ise görüyorlar.
Bu gizli bir hayattır, bu hayata “Hayat-ı hakiki” de denilir. Dünyadaki hayata ise “Hayat-ı hayâlî” denilir.
Gizli hayatta hakiki hayat vardır.
Size o gerçek hayatın zevkini duyurmaya, dünyanın değersizliğini göstermeye çalışıyoruz. Çünkü herkes dünyaya sarılmış gidiyor.
•
Allah-u Teâlâ yine haber veriyor ki, şehitler hayatın diğer bir hususiyetine de nâil olmuşlardır:
“Allah’ın kendilerine verdiği ihsanlardan dolayı sevinç içindedirler.” (Ãl-i imrân: 170)
Onlara bağışlanan böyle bir kurbiyetten, böyle bir hayatta olmaktan, Rabb’lerinin kendilerini şehitlik gibi bir mertebeye muvaffak kılmasından dolayı sevinirler. Allah-u Teâlâ’nın rızâ-ı Bâri’sinin bulunduğu bir nimet ve rızıktan daha çok hangi şey onları sevindirebilirdi?
“Arkalarından henüz kendilerine katılmayan kimselere de hiçbir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.” (Ãl-i imrân: 170)
Onlar diri oldukları gibi, dirilerle de beraberdirler. Kardeşlerinden alâkalarını kesmemişler, onlarla olan bağlarını koparmamışlardır.
Cihadda henüz canlarını vermemiş olan mücahid kardeşlerinin, şehit oldukları takdirde, ölümden sonra mazhar olacakları nimetler sebebiyle, hem kendileri adına hem de arkada bıraktıkları kardeşleri adına sevinirler. Çünkü ahirette kardeşlerinin herhangi bir korkuları olmayacaktır ve dünyadan ayrılmalarına da üzülmeyeceklerdir.
“Onlar Allah’tan olan nimet ve keremin; Allah’ın müminlerin ecrini zâyi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.” (Ãl-i imrân: 171)
Allah-u Teâlâ sevinçle ilgili olan nimet ve lütfu hatırlatmak için onların sevinçlerini ikinci defa zikretmiştir.
Câbir bin Abdullah -radiyallahu anh- der ki:
“Bir defasında üzgün bir halde bulunurken Resulullah Aleyhisselâm’la karşılaştık.
Bana:
‘Seni niye böyle üzgün görüyorum?’ diye sordu.
‘Babam Uhud’da şehit düştü. Geriye bakıma muhtaç bir ıyâl ve bir de borç bıraktı.’ dedim.
Bunun üzerine:
‘Allah’ın babana hazırladığı nimeti sana müjde edeyim mi?’ buyurdu.
‘Evet!’ deyince devam etti:
‘Allah hiç kimse ile yüz yüze konuşmuş değildir, daima perde gerisinden konuşur. Ancak babanı ihyâ etti ve perdesiz konuştu. ‘Ey kulum! Ne dilersen benden iste vereyim!’ dedi. Baban: ‘Ey Rabb’im!’ Beni dirilt, senin yolunda ikinci sefer bir daha öldürüleyim!’ isteğinde bulundu. Allah-u Teâlâ: ‘Fakat ben daha önce ölenlerin artık geri dönmeyeceklerine dair hüküm koymuştum.’ buyurdu.
Bunun üzerine Ãl-i imrân suresinin 169. Ãyet-i kerime’si nâzil oldu.” (Tirmizî: 3013)
Ãyet-i kerime’ler Ashâb-ı kiram hakkında nâzil olmakla beraber, sebebin hususi oluşu hükmün umumi oluşuna mani olmadığı için; sözü edilen bütün bu ihsanlar, kıyamete kadar gelecek bütün şehitlere ve mücahidlere de şÃ¢mildir............
- Demircili_kiz
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 1022
- Kayıt: Pzr Ağu 26, 2007 5:08 pm
- Konum: Yurt Disi /Almanya
- İletişim:
slm
canım paylaşımın cok güzel tüylerim diken diken oldu çok güzel.emeğine sağlık.
- Demircili_kiz
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 1022
- Kayıt: Pzr Ağu 26, 2007 5:08 pm
- Konum: Yurt Disi /Almanya
- İletişim:
bence bu sohbetden sonra bu iyi gider üstüne
[youtube]http://youtube.com/watch?v=idfr8HuP7N8&feature=related[/youtube]
[youtube]http://youtube.com/watch?v=idfr8HuP7N8&feature=related[/youtube]
Kendim qurßet eLde qönLüm SiLada !!!