bir elif miktarı yalnızlık....

Şiir, kitap, film, müzik, gösteri önerileriniz ve çeşitli röportajlar bu başlık altında. Ayrıca sanatsal olsun olmasın şiirlerinizi, okuduğun kitap ve roman yorumlarınızı, gittiğiniz tiyatro oyunları ve sinema filmleri hakkındaki öneri görüşlerinizi buradan aktarabilirsiniz...
Cevapla
Kullanıcı avatarı
gulesevdali
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 277
Kayıt: Cmt Ara 02, 2006 10:45 pm
Konum: Türkiye
İletişim:

bir elif miktarı yalnızlık....

Mesaj gönderen gulesevdali » Cmt Tem 14, 2007 10:48 pm

[align=left][font=Comic Sans MS] [/font][align=justify]Doğum ve ölüm tarihleri arasında var olan bir hayatın yorgunlarıyız. Yaşadığımız, bir garip yalnızlık hikâyesi. Etrafımızdaki yüzlerce insana rağmen yine kendimizi yalnız, çaresiz, kifayetsiz hissediyoruz. Bunca sınırlı arasında Sınırsız Olan’ı özledikçe büyüyor yalnızlığımız. Ruhumuzun vadilerinde gezinen yüzlerce insan dahi unutturmuyor, 'hesabı yalnız verilen imtihanımızı.' Aksine; her hikâye altını çiziyor yarımlığımızın.

Yalnızlık, yarım oluşumuzdur. Yalnızlık, 'yalnızlığın mahsus olduğu varlığa' duyulan özlemdir. Mecburiyettir. Alnımızda insan olmanın imzasıdır. Yalnızlık , şaire 'Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge. / Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı.' satırlarını yazdıran o müstearsız histir. O his ki; kalabalıklarda yaşanan bir tenhalıktır. Tenhalığımız, bize güç verebilir, gücümüzü de alabilir. Melankolik hisler içinde arabesk bir yalnızlığı tercih edersek, ruhumuz günden güne zayıflayacaktır. Ama mezarların neden tek kişilik kazıldığını düşünüp 'yegâne' olana inancımız artarsa yalnızlığımız bizi güçlü kılacaktır.

Sevdiklerimiz oldu, sevenlerimiz de oldu. Gidenler, dönenler oldu; gidip de dönmeyenler de. Doğanlar, ölenler oldu. Güneş bir görünüp bir kayboldu. Kayan yıldızlar dileklerimize umut oldu. En büyük hatamız, geçici olana 'her şeyim' demek oldu. Bir insan, bir eşya, bir mekâna 'her şeyim' dediğimizde, onu yitirmekle elimizde 'hiçbir şey' kalmamış oldu. Yürek coğrafyamızda yaşanmış onca devasa sevgi dahi hissettirmedi mi bize yalnızlığı? 'Bitimsiz bir tat aramadık mı savruluşlarda?' Kalbimizde dost yoğunluğunu en çok hissettiğimiz anda bile o anın geçici olduğunu bir an olsun çıkardık mı aklımızdan? Güzel anlar hiç bitmesin diye fotoğraf karelerine sığınmadık mı? Günde beş kez yalnızlığımızı itiraf etmedik mi? Avcumuzu açıp Tek Olan’a dua ederken, küçüklüğümüzden büyüklüğüne köprüler kurmadık mı?

Düştüğünde 'acımadı ki' diyen çocuklar gibi gizlemek istiyoruz acılarımızı. Düşlerimiz ipinden kopmuş balonlar gibi kaybolduğunda, bir kez daha anlıyoruz yalnızlık imtihanımızı. Kalbimizin özgül ağırlığını bir başka kalb taşıyamazken ve ancak gölgemiz kadar var olabilirken, bir başka kalbte nasıl beka bulabiliriz? Ve nasıl anlatabiliriz kendimizi, kendini dahi anlamamışlara? Bizi anlamayan insanlar arasında bir hayatın ardına düşerken, onlara kızmak, sınırlı oluşlarını yüzlerine vurmakta değil hüner. Asıl hüner, çaresizliğimizle onların çaresizliklerini birleştirip bir 'çare' bulabilmekte. Hiçbirimizin 'yağmur'u sözcük biçiminde uymuyorken birbirine, hepimizinkinin uyduğu bir üçüncü yağmuru bulmalı. Etrafımızdaki insan yoğunluğuna rağmen, ruhumuzun pergelini 'tek' olanda sabit tutup, insanlar arasında bir 'sınırlı' gibi yaşamalı.

İnsanların bizi anlamadığı anlar olur. Hattâ bizi tamamen yanlış anladıkları zamanlar da olur. En çok emeğimizin geçtiği, fedakârlık kapılarını sonuna kadar araladığımız insanlar, küçük bir noktaya takılıp bizi unutabilir. En çok ihtiyacımız olduğu anlarda en sevdiklerimizi bile yanımızda bulamayabiliriz. Ya da en güvendiklerimiz bizi şaşırtıp, kalbimizde çizikler olmasına sebep olabilir. Her kim, 'sürekli değişen' anlamına gelen 'kalb'e sahipse, sürekli değişecek ve hiçbir zaman tamamıyla 'güvenli' olmayacaktır. Hasılı bu dünyada insana dair ne varsa, hep bir yanı yarım ve bir yanı eksik kalacaktır. İnsan insana yetemez, ancak hayatına anlam katabilir, muhtaçlığını azaltabilir. Hayatın bütün karmaşası ve kalabalığı arasında hepimiz şahsî menkıbemizi yaşarız. Küçük hayatlarımız ve yalnızlıklarımız birbirine eklendiğinde kanaviçe misali, hal diliyle 'herkesin her şeyi' olan varlığı ifade ederiz.

Molla Cami: 'Sıcaktan kaçan ve bir ağaç gölgesine sığınan adam, ne gariptir ki, ağaçtan hoşlanmaz da gölgeyi sever.' diyor. Öyle ki, soru sorup cevap verme yeri olan aklımıza ve hissedip duyma yeri olan kalbimize 'yegane' olanı işaret ediyor. 'Alâka-i kalbe lâyık olmayanlara' haddinden fazla bağlanırken, yenilgi üstüne yenilgi yaşadığımızı anlatıyor. Ne nefis sadık bir yâr, ne de dünya kalıcı bir diyarken, tutundukça kavileşen bir bağa dikkat çekiyor. Şu mısralar da bu bağı ne güzel özetliyor: 'Kimsesiz hiç kimse yok, herkesin var kimsesi. / Kimsesiz kaldım medet, ey kimsesizler kimsesi.'

Bu yaşadığımız bir yalnızlık hikâyesi. Elif gibi dik, elif kadar anlam dolu. Yanına gelen her harfe hayat katmasından ziyade, kendi sırlarıyla iç içe... Hüzün dolu ama mağrur bir başı var elifin. Bir başına ama sırtını dayadığı güçten dolayı çok kudretli. Kendi yalnızlığının farkındalığıyla birlikte 'Tek ve Bir' Olan Varlık’a ışık tutuyor. Hz. Muhammed (sas)'in Hira'daki, Gandhi'nin Hindistan'daki ve Bediüzzaman'ın Barla'daki yalnızlığı gibi... İnsana düşen; kendi ruh rıhtımına çekilip, dışarıdaki seslerden uzaklaşarak 'yalnız'lığın şuuruna varmak ve içindeki sesleri çoğaltmak. Issız yerlerde kendi için bir evren olabilmek...Ve bütün sözlerin üstündeki o büyük sözü bulabilmek...

Yüsra Mesude [/align]
[/align]
[font=Verdana]Ya İslamda yükselirsin, Ya inkarda çürürsün, Yol mezarda bitmiyor, Gittiğinde görürsün....

-söylenen söz kalmaz muallakta, ya sağa yazılır ya sola-
[/font]

Kullanıcı avatarı
zeynep
Bölüm Yetkilisi
Bölüm Yetkilisi
Mesajlar: 2659
Kayıt: Pzt Ağu 07, 2006 12:25 am
Konum: İstanbul

Mesaj gönderen zeynep » Cmt Tem 14, 2007 11:58 pm

... :)
Yarabbi! Hakkımda hayırlı olanı, gönlüme razı eyle. Gönlümde olanıda hakkımda hayırlı eyle.

memnune
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 42
Kayıt: Çrş Oca 03, 2007 10:45 pm
Konum: Türkiye

Mesaj gönderen memnune » Pzt Tem 16, 2007 5:42 pm

güle sevdali paylasimin icin tesekkür ederim. :)
sevene canim feda sevmeyene elveda

Cevapla

“ŞİİRLERİNİZ, KİTAP, ROMAN, RÖPORTAJLAR, TİYATRO, SİNEMA ve NOSTALJİK” sayfasına dön