...bu biir :)
Gönderilme zamanı: Prş Eyl 14, 2006 12:15 am
..bu biir :)
Her zaman benim dedemden anlattıklarımı okuyacak değilsiniz ya. Alın işte size bir başkasına ait dede hikayesi...
.....
Torunu;
“-Kaç yıldır evlisiniz ninemle” diye sorunca günün birinde...
“-Kırk yılı geçti” demiş dedesi.
“-İyi ama dede, demiş çocuk... Ben sizi hiç kavga ederken görmedim...”
“-Çünkü biz bu güne kadar hiç kavga etmedik!”
“-Allah Allaah! Bu kadar zaman geçmiş evleneli, hayret yani... Bunun bir sırrı varsa söyle de öğrensin insanlar.”
“-Var tabii ki, demiş ihtiyar, gülümseyerek. Gel otur şöyle de anlatayım. Ama iyi dinle ki soranlara anlatırsın.”
“Biz evlendiğimiz zaman paramız, pulumuz, malımız yoktu. Hatta sahip çıkanımız bile yoktu...
Büyükanneni, uzak bir köyden aldım. Nikahımız kıyıldı. Arabaya çeyiz niyetine üç beş parça eşya attılar, ve vurdum kamçıyı ata, yola çıktık...
Bir müddet gitmiştik ki, arabamızı çeken atın ayağı sürçtü. O tökezleyince ben;
-Bu biir, dedim...
Devam ettik yola. Fakat biraz gidince atımın ayağı gene tökezledi. Ben;
-Bu ikii, dedim ve şaklattım dizginleri. Çünkü köye kadar daha çok yolumuz vardı. Tam o sırada, hayvanın ayağı yine sürçmez mi?..
-Bu üüç, dedim ve belimdeki silahı çekip vurdum atı o anda!..
Bunu görünce büyükannen;
-Eyvahlar olsun, biz şimdi ne yapacağız? Sende hiç akıl yok mu? Böyle durup dururken hayvan vurulur mu? Nasıl gideceğiz, halimiz nice olacak, bu eşyaları köye kadar nasıl götüreceğiz” diye söylenmeye başlayınca, ben ona doğru dönerek şöyle dedim:
-Bu biiir!..
.....
İşte o gün bu gündür, gül gibi geçinip gidiyoruz. Bir kere bile kavga etmedik...”
Her zaman benim dedemden anlattıklarımı okuyacak değilsiniz ya. Alın işte size bir başkasına ait dede hikayesi...
.....
Torunu;
“-Kaç yıldır evlisiniz ninemle” diye sorunca günün birinde...
“-Kırk yılı geçti” demiş dedesi.
“-İyi ama dede, demiş çocuk... Ben sizi hiç kavga ederken görmedim...”
“-Çünkü biz bu güne kadar hiç kavga etmedik!”
“-Allah Allaah! Bu kadar zaman geçmiş evleneli, hayret yani... Bunun bir sırrı varsa söyle de öğrensin insanlar.”
“-Var tabii ki, demiş ihtiyar, gülümseyerek. Gel otur şöyle de anlatayım. Ama iyi dinle ki soranlara anlatırsın.”
“Biz evlendiğimiz zaman paramız, pulumuz, malımız yoktu. Hatta sahip çıkanımız bile yoktu...
Büyükanneni, uzak bir köyden aldım. Nikahımız kıyıldı. Arabaya çeyiz niyetine üç beş parça eşya attılar, ve vurdum kamçıyı ata, yola çıktık...
Bir müddet gitmiştik ki, arabamızı çeken atın ayağı sürçtü. O tökezleyince ben;
-Bu biir, dedim...
Devam ettik yola. Fakat biraz gidince atımın ayağı gene tökezledi. Ben;
-Bu ikii, dedim ve şaklattım dizginleri. Çünkü köye kadar daha çok yolumuz vardı. Tam o sırada, hayvanın ayağı yine sürçmez mi?..
-Bu üüç, dedim ve belimdeki silahı çekip vurdum atı o anda!..
Bunu görünce büyükannen;
-Eyvahlar olsun, biz şimdi ne yapacağız? Sende hiç akıl yok mu? Böyle durup dururken hayvan vurulur mu? Nasıl gideceğiz, halimiz nice olacak, bu eşyaları köye kadar nasıl götüreceğiz” diye söylenmeye başlayınca, ben ona doğru dönerek şöyle dedim:
-Bu biiir!..
.....
İşte o gün bu gündür, gül gibi geçinip gidiyoruz. Bir kere bile kavga etmedik...”