SEYYİD ABDULKADİR-İ GEYLANİ

"Eüzübillahimineşeytani siyaset" düsturunda islami konuları bildiğiniz kadarıyla buradan paylaşabilirizsiniz.
Cevapla
zafer.sahin
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 287
Kayıt: Prş Oca 24, 2008 9:54 am
Konum: İstanbul

SEYYİD ABDULKADİR-İ GEYLANİ

Mesaj gönderen zafer.sahin » Sal Haz 03, 2008 9:40 pm

ALTININ VAR MI?

Bir gün Abdülkâdir Geylânî'ye; "Bu işe başladığınızda, bu yola adım attığınızda, temeli ne üzerine attınız? Hangi ameli esas aldınız da böyle yüksek dereceye ulaştınız?" diye sordular. Buyurdu ki:

"Temeli sıdk ve doğruluk üzerine attım. Aslâ yalan söylemedim. Yalanı kâğıda bile yazmadım ve hiç yalan düşünmedim. İçim ile dışımı bir yaptım. Bunun için işlerim hep rast gitti. Çocuk iken maksadım, niyetim, ilim öğrenmek, onunla amel etmek, öğrendiklerime göre yaşamaktı. Küçüklüğümde Arefe günü çift sürmek için tarlaya gittim bir öküzün kuyruğundan tutunup, arkasından gidiyordum. Hayvan dile geldi ve dönüp bana; "Sen bunun için yaratılmadın ve bununla emrolunmadın." dedi. Korktum, geri döndüm. Evimizin damına çıktım. Gözüme, hacılar gözüktü. Arafat'ta vakfeye durmuşlardı. Anneme gidip; "BeniAllahü teâlânın yolunda bulundur. İzin ver, Bağdad'a gidip ilim öğreneyim. Sâlih zâtları ve evliyâyı bulup ziyâret edeyim." dedim. Annem sebebini sordu, gördüklerimi anlattım. Ağladı, kalkıp babamdan mîrâs kalan seksen altının yarısını kardeşime ayırdı. Kalanını bana verip, altınları elbisemin koltuğunun altına dikti. Gitmeme izin verip, her ne olursa olsun doğruluk üzere olmamı söyleyip, benden söz aldı. "Haydi Allah selâmet versin oğlum. Allahü teâlâ için ayrıldım. Artık kıyâmete kadar bir daha yüzünü göremem." dedi. Küçük bir kâfile ile Bağdad'a gitmek üzere yola çıktım. Hemedan'ı geçince, altmış atlı eşkıyâ çıka geldi. Kâfilemizi bastılar. Kervanı soydular. İçlerinden biri benim yanıma geldi. "Ey derviş! Senin de bir şeyin var mı?" diye sordu. "Kırk altınım var." dedim. "Nerededir?" dedi. "Koltuğumun altında dikili." dedim. Alay ediyorum zannetti. Beni bırakıp gitti. Bir başkası geldi, o da sordu. Fakat, o da bırakıp gitti. İkisi birden reislerine gidip, bu durumu söylediler. Reisleri beni çağırttı. Bir yerde, kâfileden aldıkları malları taksim ediyorlardı. Yanına gittim. "Altının var mı?" dedi. "Kırk altınım var." dedim. Elbisemin koltuk altını sökmelerini söyledi. Söküp, altınları çıkardılar. "Neden bunu söyledin?" dediler. "Annem, ne olursa olsun yalan söylemememi tembih etti. Doğruluktan ayrılmayacağıma söz verdim. Verdiğim sözde durmam lazım." dedim. Eşkıyâ reisi, ağlamaya başladı ve; "Bu kadar senedir ben, beni yaratıp, yetiştiren Rabbime verdiğim sözü bozuyorum." dedi. Bu pişmanlığından sonra tövbe edip, haydutluğu bıraktığını söyledi. Yanındakiler de, "İnsanları soymakta, yol kesmede sen bizim reisimiz idin, şimdi tövbe etmekte de reisimiz ol" dediler. Sonra, hepsi tövbe ettiler. Kâfileden aldıkları malları sâhiplerine geri verdiler. İlk defâ benim vesîlemle tövbe edenler, bu altmış kişidir."

Kullanıcı avatarı
ERKAN_OZDEMIR
Onursal Üye
Onursal Üye
Mesajlar: 2218
Kayıt: Cmt Tem 14, 2007 5:52 pm
Konum: Amasya

Mesaj gönderen ERKAN_OZDEMIR » Çrş Haz 04, 2008 6:39 pm

Büyük İslam alimlerinden ve evliyanın meşhurlarındandır.Babası Ebu Salih Musa Bin Abdullah,Annesi Fatıma Binti Ebu Abdullah Ümmül Hayra'dır.Babasının ismi kaynaklarda farklıdır.Peygamber efendimizin soyundan olduğu bilinmektedir.1077(H 471) de İran'ın Geylan şehrinde doğdu.1166 (H561)' de Bağdatta vefat etti.Kabri Bağdattadır.Küçük yaşta Kur'anı Kerimi hıfzetmiştir.Kırk yıl boyunca Fıkh ve hadis ilimlerinde derler vermiştir.Beş yüz Yahudi ve Hıristiyan onun huzurunda müslümam olmuştur.Hep ilmi ile amel etmiş,konuşmaları gayet açık etkili ve tesirli,sorulan sualleri rahatlıkla doyurucu bir tarzda cevaplandırırdı.Az konuşur çok susardı,kim olursa olsun kapısını çalan herkesi kabul eder,geri çevirmezdi.Doğruyu söylemekten asla çekinmezdi.Yeni rehber ansiklopedisi.

Cevapla

“İSLAMİYETİ YAŞAYIŞ ve DİNİ KONULAR HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİNİZ” sayfasına dön