YAVUZ SULTAN SELİM HAN'IN HAYATI

23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim günlerindeki milli bayramlarımız hakkındaki kutlama ve görüşlerinizi bu başlıkta paylaşabilirsiniz. Bu başlıkta unutulmaz şahsiyet ve kişilerde anılabilir.
Cevapla
Nurettin Midilli1
Vip Üye
Vip Üye
Mesajlar: 23
Kayıt: Cmt Ağu 09, 2008 8:38 pm
Konum: Yurt Dışı
İletişim:

YAVUZ SULTAN SELİM HAN'IN HAYATI

Mesaj gönderen Nurettin Midilli1 » Prş Kas 20, 2008 12:43 am

Edingen DİTİB Selimhan Camii'ne ismini veren Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim Han'ın kısa hayatını ekte bilgilerinize sunarım.

Bu vesile ile selam, sevgi ve saygılar...

Nurettin MİDİLLİ



CAMİMİZE İSMİ VERİLEN CİHAN PADİŞAHI
YAVUZ SULTAN SELİM HAN’IN HAYATI
(25.05.1470) - (29.05.1520)

Osmanlı sultanlarının dokuzuncusu ve İslam halifelerinin yetmiş dördüncüsü.
SALTANATI: 1512-1520
BABASI: II. Bayezid Han - ANNESİ: Aişe Hatun
DOĞUMU: 10 Ekim 1470 Vefatı: 22 Eylül 1520

Amasya'da doğdu. Küçük yaştan itibaren Kur'an-ı Kerim, tefsir, hadis ve fıkıh dersleri yanında yüksek fen ilimlerini de öğrendi. Çok çevik ve zeki olup ok atmak, güreş tutmak ve kılıç kullanmak hususunda maharet sahibiydi. Arabi ve Farisi'yi mükemmel bir şekilde konuşurdu. Babası II. Bayezid padişah olduktan sonra, askeri sevk ve idare ile devlet yöneticiliğini öğrenmesi için Trabzon'a vali tayin edildi.
Yavuz Sultan Selim Trabzon valisi iken, Şah İsmail'in (1502-1524) siyasi-dini faaliyetleri ile Osmanlı Devleti için çok büyük bir tehlike arzettiğini görüyor ve ona göre tedbirler düşünüyordu. Hatta zaman zaman bu devlet üzerine küçük çapta akınlar da yapıyordu. Nitekim, 24 Nisan 1512'de babasının yerine geçince de ilk seferini, Osmanlı Devleti'ni önce bölüp parçalama, sonra da yıkma emellerini güden Safeviler üzerine yaptı. İstanbul'da Eyüp ve diğer mübarek kabirleri ziyaret ederek zafer duaları yaptıktan sonra ordusuyla harekete geçen Selim Han günlerce yol aldıktan sonra nihayet 23 Ağustos 1514'de Çaldıran Ovası'nda Safevi ordusuyla karşılaştı. Yavuz ve ordusunun kudretiyle ateşli silahların üstünlüğü sayesinde Osmanlılar parlak bir zafer kazandı. İran ordusunun büyük bölümü imha edilirken bir çok Safevi kumandanı ile Şah İsmail'in zevcesi esir alındı. İran'ın baş şehri Tebriz'e giren Yavuz Sultan Selim Han, şehirdeki camileri tamir ettirdi ve halka huzur verdi.
Bu zafer ile Osmanlı hududu Fırat'tan Azerbeycan'a ve İran içlerine kadar uzadı. Yavuz Sultan Selim ikinci seferini Memlüklüler üzerine yaptı. Bu seferin asıl sebebi Memlüklülerin Osmanlı Devleti'nin kuvvetlenmesinden endişe ederek şii Şah İsmail ile ittifak içerisine girmesi idi. Şah İsmail'i bir darbede saf dışı bırakan Cihangir padişah bu defa da yıldırım sureti ile Mısır ordularını 24 Ağustos 1516'da Mercidabık ve 26 Mart 1517'de Ridaniye'de kazandığı zaferler ile perişan etti. Artık Memlük Devleti kalmamış, bütün Arap ülkeleri Osmanlı hakimiyetine girmişti. Bu durum üzerine Mekke ve Medine emiri mukaddes şehirlerin anahtarlarını "Hakimü'l Harameyn" ünvanı ile Yavuz Sultan Selim'e takdim etti. Ancak dindar padişah bu ünvanı "Hadimü'l Harameyn= Mekke ve Medine'nin hizmetçisi" şekline çevirirek aldı ve evlatlarına böyle miras bıraktı.
İki büyük seferin zaferle neticelenmesinden sonra bilhassa donanma faaliyetlerine hız veren Yavuz, devrin büyük alime Kemal-paşazade'ye niyetinin feth-i Efrenciye yani Avrupa olduğunu bildirmişti. Ancak yüce Hakan'ın Eyüp Türbesi'ni ziyaretle başladığı bu seferine yakalandığı amansız bir şirpence hastalığı mani oldu. Vefat etmeden önce musabihi Hasan Can kendisine Hakk'a teveccüh etmesini söyleyince "Bunca zamandan beri bizi kiminle biliyordun. Cenab-ı Hakk'a teveccühte bir kusur mu gördün?" buyurarak Yasin-i Şerif okunmasını istedi. Kendisi de okurken ruhunu teslim etti. Naşı kendi adı ile anılan camiin avlusundaki türbededir.
Osmanlı Devleti'nin topraklarını iki buçuk mislinden fazla genişletti. Babasından devraldığı 2,373,000 kilometrekarelik olan ülke toprakları onun zamanında 6,557,000 kilometrekareye çıktı.
Devlet işlerinde kesin niyet ve kati programla hareket eden Selim Han, herhangi bir devlet işini fiiliyata koymadan evvel muhtelif yollarla onun hakkında alim, vezir ve sair ilgililerin fikirlerinden istifade eder ve günlerce düşünür, nihayet son kararını verdikten sonra ondan dönmez ve bu kararın aleyhinde söz söyleyenleri en şiddetli şekilde cezalandırırdı. Muntazaman bir casus teşkilatı vardı. Bu sayede gerek memleket dışında ve gerek içeriden devamlı bilgi alırdı. Mühim işlerde bizzat tahkikat yapardı.
İhtişam ve debdebeye ehemmiyet vermez, sadeliği sever ve sade giyinirdi. Kendisi için fazla para sarfıyla köşk ve lüks şeyler yapılmasını istemezdi. Bir defasında oğlu Şehzade Süleyman çok süslü bir elbiseyle huzuruna girince; "Süleyman annen ne giysin?" (Başka bir rivayete göre "Anana giyecek bir şey bırakmamışsın.") diyerek sitem etmişti. Hazinenin devamlı dolu olmasına dikkat ederdi.
Sultan Selim Han evliyaya rağbet eder onların sohbetlerine katılmayı bulunmaz bir nimet sayardı. Devamlı; "Padişah-ı alem olmak bir kuru kavga imiş - Bir veliye bende olmak cümleden ala imiş." buyururdu. Yavuz Sultan Selim'in Şam'da Salihiyye'de Muhiddin-i Arabi'ye yaptırdığı camii, imaret ve türbeden ve bir de Konya'da Mevlevi tekkesine getirdiği sudan başka bir hayır yapmasına vakti ve zamanı müsait olmamıştır. Hatta başlattığı caminin bile yalnız temellerini attırabilmiş fakat tamamlayamamıştı.

HAZIRLAYAN
Nurettin MİDİLLİ
Edingen DİTİB Selimhan Camii
Din Görevlisi

Kullanıcı avatarı
Ugur Ozdemir
Bölüm Yetkilisi
Bölüm Yetkilisi
Mesajlar: 993
Kayıt: Pzt Ağu 14, 2006 9:36 pm
Konum: Yurt Dışı

Mesaj gönderen Ugur Ozdemir » Prş Kas 20, 2008 12:12 pm

Hocam cok güzel yazmissiniz,emeginize saglik.
Allah hepsinden razi olsun,bizleri o büyük padisahlara hakiki evlat olabilmeyi nasip eylesin.

Ne güzel söylemis koca Sultan:"Padişah-ı alem olmak bir kuru kavga imiş - Bir veliye bende olmak cümleden ala imiş."

Kullanıcı avatarı
ERKAN_OZDEMIR
Onursal Üye
Onursal Üye
Mesajlar: 2218
Kayıt: Cmt Tem 14, 2007 5:52 pm
Konum: Amasya

Mesaj gönderen ERKAN_OZDEMIR » Prş Kas 20, 2008 7:28 pm

Osmanlı ordusu Mısır seferine giderken,Üsküdardan hareket eden orduya ilk mola Gebze yakınlarında verilir.Ordunun geçtiği yer bağlık ve meyve bahçeliğidir.Asmalar salkım salkım,elma ağaçları kıpkırmızı elmalarla doludur.Bunu gören Yavuz Sultan Selim Han 'acaba askerlerim izinsiz asma ve üzüm koparıp yerler mi?diye kendi kendine düşüncelere dalar.Bir müddet tereddüt içinde kaldıktan sonra yeniçeri ağasını huzura çağırır.

Ağaya fermen olarak,bütün yeniçeri ve sipahi askerlerin heybeleri yoklansın,heybelerinden üzüm yada elma çıkan asker olursa huzura getirilsin diye emreder.

Yeni çeri ağası derhel harekete geçerek askerlerin heybelerini araştırır.Sultan Selim Han'ın huzuruna çıkarak:Hünkarım!Askerlerin heybelerinin araştıdık.İçerisinde üzüm veya elme bulamadık der,bu habere Sultan çok sevinir,üzerindeki ağırlık ve zihnindeki düşünce kalkar.Sonra ellerini açarak

Allah'ım sana sonsuz hamd ve senalar ederim.Bana haram yemeyen bir ordu ihsan eyledin.Eğer askerlerimin içerisinde bir tek kimse sahibinden izinsiz tek bir meyve koparsa idi Mısır seferinden vazgeçerdim der,

Sonra yeniçeri ağasına:
'Haram yiyen ordu ile beldelerin fethi mümkün olmaz'der.

Ruhu şadolsun tşk'ler Hocam................

Kullanıcı avatarı
erdinc.sahin
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 108
Kayıt: Cum Tem 21, 2006 12:32 pm
Konum: Ordu
İletişim:

Mesaj gönderen erdinc.sahin » Prş Kas 20, 2008 8:02 pm

değerli hocam : elinize yüreğinize sağlık.yazdıklarınız ve paylaştıklarınızla birbirinden güzel anamlı konularda ışık olduğunuz için şahsım adına teşekkür ederim.ALLAH bizlere o değerli büyüklerin emanet bıraktığı bütün değerleri hakkıyla korumayı ve
sahip çıkmayı nasip eylesin,, saygılarımla ...A.E.OLUN.
Dünyada dost ararsan Hz.Allah yeter ...

Cevapla

“MİLLİ BAYRAMLAR, ÖNEMLİ TARİHLER ve ŞAHSİYETLER” sayfasına dön