Kutlu Doğum Haftası - 2009
Gönderilme zamanı: Cum Nis 17, 2009 2:06 pm
Değerli hemşerilerim!
Cenabı Allah insanları imtihan için yaratmıştır.İnsanların, imtihanda başarılı olmaları için, bir eğitici ve öğreticiye, sorumluluklarını bildiren ve açıklayan rehbere ihtiyaçları vardır. Cenabı Allah bu ihtiyacı ise; peygamberler vasıtasıyla gidermiştir. Tarihin akışı içerisinde, insanlığın takındığı tutum ve davranışlara göre, sayısız peygamberler gönderilmiş; toplumları, doğru ve hak olana yöneltmek için tebliğ ve davette bulunmuşlardır. Kimi zaman peygamberlere karşı tavır alınmış ve buna bağlı olarak toplu helâkler yaşanmıştır. Nuh, Salih ve Lut gibi peygamberlerin kavimlerini, toplu olarak helâk olan kavimler arasında sayabiliriz.
Değerli hemşerilerim!
Bundan 14 asır önce peygamberlerin getirdiği öğretilerin bir değer olarak algılanmaktan vazgeçilmesi sonucu insanlık itikadi ve ahlaki bir çöküş içerisine girmiş, kendi elleriyle yaptıkları putlara tapmaya başlamış, zina ve kumar yaygınlaşmış, güçsüzlerin ve yetimlerin ezilmesi adeta normal bir davranış haline gelmişti.
İşte tam bu sırada Milâddan sonra 571 senesi, Fil Yılı'nda, 12 Rebiülevvel (20 Nisan) pazartesi gecesi sabaha karşı Mekke'de Hz. Muhammed dünyaya gelmiştir. Hz. Muhammed’in dünyaya gelişi insanlık tarihi için önemli bir dönüm noktasıdır.
Zira, Hz. Muhammed, kendinden önceki Peygamberlerin yaptığı gibi Allah’ın emriyle insanlara, Allah’a, içinde yaşadıkları canlı ve cansız çevreye ve kendi nefislerine karşı yerine getirmeleri gereken sorumlulukları tebliğ etmiş, anlatmış, öğretmiş ve uygulamalı olarak göstermiştir. Bu sayede, bunalım ve karanlık içerisinde olan insanlık derin bir nefes almış, aydınlığa kavuşmuştur.
Peygamberimizin doğumunu her yıl mevlit kandili olarak kutlamaktayız. Peygamberimizin doğumunu anmak, kasideler okumak, ilahiler söylemek, kandil simidi ve tatlılar dağıtmaktan ibaret olmamalıdır. O’nun doğumunu anmaktan asıl gaye; evrensel olan nübüvvetini, Allah'a olan tevekkül ve itimadını, Kur'ân'a dayanan yüce ahlakını, insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, sabır ve sebatını, kerem ve cömertliğini, fazilet ve cesaretini, kısaca insanlığa sunduğu değerleri ve hayat biçimini anlamak, biz bunun neresindeyiz diye düşünmek, hatalarımızı gözden geçirme fırsatını yakalamaktır. Zira Peygamberimizin getirdiği değerlere uymadan Allah’ın sevdiği bir kul olmamız mümkün değildir. Nitekim ''Habibim, de ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın'' âyeti, Allah'ı sevmenin peygambere uymaya bağlı olduğunu ifade etmektedir.
Değerli hemşerilerim!
Günümüzde insana verilen değerin maddeye verilenden daha az olması, kişisel ve toplumsal menfaatler için, haksızca savaşların yapılması, üretilen teknolojik değerlerin insanlığın menfaatine sunulmaktan ziyade, çoğu zaman aleyhine kullanılmaya çalışılması, Peygamberimizin getirdiği ortak insanlık değerlerinden saptığımızın önemli bir göstergesidir. Günümüzde, Peygamberimizin öğretileri insanlığın bilgisine sunulduğu ilk günkü gibi durmaktadır. Bu değerleri kendimize düstur edindiğimiz sürece huzurlu bir toplum olabiliriz.
Hepinizin kutlu doğum haftasını tebrik eder, milletimize ve İslam alemine, tüm insanlığa hayırlar getirmesini yüce Allah!’tan niyaz ederim... .. . .
Cenabı Allah insanları imtihan için yaratmıştır.İnsanların, imtihanda başarılı olmaları için, bir eğitici ve öğreticiye, sorumluluklarını bildiren ve açıklayan rehbere ihtiyaçları vardır. Cenabı Allah bu ihtiyacı ise; peygamberler vasıtasıyla gidermiştir. Tarihin akışı içerisinde, insanlığın takındığı tutum ve davranışlara göre, sayısız peygamberler gönderilmiş; toplumları, doğru ve hak olana yöneltmek için tebliğ ve davette bulunmuşlardır. Kimi zaman peygamberlere karşı tavır alınmış ve buna bağlı olarak toplu helâkler yaşanmıştır. Nuh, Salih ve Lut gibi peygamberlerin kavimlerini, toplu olarak helâk olan kavimler arasında sayabiliriz.
Değerli hemşerilerim!
Bundan 14 asır önce peygamberlerin getirdiği öğretilerin bir değer olarak algılanmaktan vazgeçilmesi sonucu insanlık itikadi ve ahlaki bir çöküş içerisine girmiş, kendi elleriyle yaptıkları putlara tapmaya başlamış, zina ve kumar yaygınlaşmış, güçsüzlerin ve yetimlerin ezilmesi adeta normal bir davranış haline gelmişti.
İşte tam bu sırada Milâddan sonra 571 senesi, Fil Yılı'nda, 12 Rebiülevvel (20 Nisan) pazartesi gecesi sabaha karşı Mekke'de Hz. Muhammed dünyaya gelmiştir. Hz. Muhammed’in dünyaya gelişi insanlık tarihi için önemli bir dönüm noktasıdır.
Zira, Hz. Muhammed, kendinden önceki Peygamberlerin yaptığı gibi Allah’ın emriyle insanlara, Allah’a, içinde yaşadıkları canlı ve cansız çevreye ve kendi nefislerine karşı yerine getirmeleri gereken sorumlulukları tebliğ etmiş, anlatmış, öğretmiş ve uygulamalı olarak göstermiştir. Bu sayede, bunalım ve karanlık içerisinde olan insanlık derin bir nefes almış, aydınlığa kavuşmuştur.
Peygamberimizin doğumunu her yıl mevlit kandili olarak kutlamaktayız. Peygamberimizin doğumunu anmak, kasideler okumak, ilahiler söylemek, kandil simidi ve tatlılar dağıtmaktan ibaret olmamalıdır. O’nun doğumunu anmaktan asıl gaye; evrensel olan nübüvvetini, Allah'a olan tevekkül ve itimadını, Kur'ân'a dayanan yüce ahlakını, insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, sabır ve sebatını, kerem ve cömertliğini, fazilet ve cesaretini, kısaca insanlığa sunduğu değerleri ve hayat biçimini anlamak, biz bunun neresindeyiz diye düşünmek, hatalarımızı gözden geçirme fırsatını yakalamaktır. Zira Peygamberimizin getirdiği değerlere uymadan Allah’ın sevdiği bir kul olmamız mümkün değildir. Nitekim ''Habibim, de ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın'' âyeti, Allah'ı sevmenin peygambere uymaya bağlı olduğunu ifade etmektedir.
Değerli hemşerilerim!
Günümüzde insana verilen değerin maddeye verilenden daha az olması, kişisel ve toplumsal menfaatler için, haksızca savaşların yapılması, üretilen teknolojik değerlerin insanlığın menfaatine sunulmaktan ziyade, çoğu zaman aleyhine kullanılmaya çalışılması, Peygamberimizin getirdiği ortak insanlık değerlerinden saptığımızın önemli bir göstergesidir. Günümüzde, Peygamberimizin öğretileri insanlığın bilgisine sunulduğu ilk günkü gibi durmaktadır. Bu değerleri kendimize düstur edindiğimiz sürece huzurlu bir toplum olabiliriz.
Hepinizin kutlu doğum haftasını tebrik eder, milletimize ve İslam alemine, tüm insanlığa hayırlar getirmesini yüce Allah!’tan niyaz ederim... .. . .