Basından ! Seçme KÖŞE YAZILARI

Yukarıdaki gruplar haricindeki genel bilgilendirme mesajlarınızı bu başlık altında yazabilirsiniz...
Cevapla
Kullanıcı avatarı
yilmaz.sahin
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi
Mesajlar: 2053
Kayıt: Cmt Tem 15, 2006 2:08 am
Konum: İstanbul
İletişim:

Basından ! Seçme KÖŞE YAZILARI

Mesaj gönderen yilmaz.sahin » Sal Ara 01, 2009 10:53 pm

NOT: Benzer şekilde basından beğendiğiniz yazıları kaynak tarih belirterek bu başlık altında paylaşabilir, paylaşılmış yazılar hakkında görüşlerinizi belirtebilirsiniz.

İŞTE BU MEDYA:

Siz bu ülkenin yaşadıklarını neden yaşadığını merak ediyorsanız son üç günlük gazeteleri alın ve bir bakın onlara. Şu son üç günde yayımlanan gazeteler size bütün yakın tarihimizi anlatacak.

Bu gazeteler, bu medya, bunların hepsi, varlıklarını söylediklerine değil “söylemediklerine” borçlular. Anlatmadıklarına, yazmadıklarına, görmediklerine borçlular sahip olduklarını.

Geçmişimiz ve halimiz onların “sessizliğinde” saklıdır.
Biz üç günden beri, onlarca çocuğu bombayla havaya uçurmayı, gayrımüslimlerle insan hakları savunucularını öldürmeyi, kanlı bir kaos yaratıp bu kaosta hükümeti devirmeyi amaçlayan bir cuntanın planlarını yayımlıyoruz.

Bakın bakalım gazeteler bu konuda neler yazıyor.

Hürriyet’e, Sabah’a, Milliyet’e, Vatan’a, Radikal’e, Habertürk’e, Akşam’a bir bakın.

Sadece bu gazeteleri okuyan insanlar, bu ülkede daha sekiz ay önce böyle korkunç bir plan hazırlayan bir cunta olduğunu, o cuntanın üst rütbeli yöneticilerinin orduda hâlâ görevlerini sürdürdüğünü bilmiyorlar.

Televizyonlara da bir bakın.

Kaç haber kanalı bu haberi verdi, kaç haber kanalı bu meselenin üstüne gitti?

Peki, niye bu haberi vermiyorlar?

Bu yayın organları, onlarca çocuğun havaya uçurulacağı bir eylem planını “önemsiz” mi buluyorlar?

Gazetecilik ölçüleriyle bu olaya baktığımızda bunu “önemsiz” görebilirler mi?

Bana böyle bir haberi, medyasının önemsiz bulacağı bir ülke söyleyin.

Fransa’da böyle bir cunta haber olmaz mıydı, Amerika’da, Hollanda’da, İngiltere’de, Portekiz’de, Polonya’da, Japonya’da, Hindistan’da haber olmaz mıydı?

Hepimiz biliyoruz ki olurdu.

Türkiye’de neden olmuyor, Türkiye’nin bu ülkelerden farkı ne?

Fark, bu ülkede askeriyenin “gizli bir iktidarının” bulunması ve bu gizli iktidarın medya tarafından sıkı sıkıya desteklenmesi.

Medyanın, bu askerî iktidarı pekiştirmek için “milliyetçiliğe” abanıp, birçok gerçeği saklaması.

Cumhuriyet tarihince hep böyle olmuş.

Bugün belki de ilk kez Dersim katliamının “gerçek yüzünü” okuyup öğrenen insanlar, o katliamın yaşandığı tarihlerdeki gazetelere de bir göz atsınlar, baksınlar bakalım, bugün öğrendikleri gerçeklerin binde biri o zamanki gazetelere yansımış mı.

Gerçek başkaydı, o günkü gazetelerin anlattıkları hikâyeler başka.

Bugün de durum aynen o günler gibi.

Zaman zaman korku şokları geçirip, fazlasıyla kurnazca hesaplar yapan, bu şoklar sırasında da nereye varacağını hesap edemeyeceği laflar eden Başbakan Erdoğan’ın biraz ruleti andıran bir kişiliği var, topun siyahta mı beyazda mı duracağını bilemiyorsunuz, siyahta durduğunda cuntacılar yerine o cuntacıları ortaya çıkartan gazeteleri eleştiren ama “beyazda” durduğunda da daha önce söylenmemiş gerçekleri anlatan bir kişilik bu.

Dün “ruletin topu” beyazda durdu ve Erdoğan, Güneydoğu’da 90’lı yıllarda oradaki insanlara uygulanan “gıda ambargosunu” anlattı.

Batıda yaşayan insanlar bunu biliyor muydu, bilmiyordu.

Çünkü “medya” bundan söz etmiyordu.

Bugün de aynı şeyi yapmak, susarak gerçekleri gizlemek, “hayati konuları” saklamak istiyorlar.

Ama yapamıyorlar.

Birincisi Taraf gibi bir gazete var, ikincisi bu tür haberlerde dürüst davranan Zaman, Yeni Şafak, Bugün gibi gazeteler bu haberleri saklamadan veriyor, üçüncüsü “askerî medyanın” içinde namuslu kalemler gerçekleri yöneticileriyle çelişme pahasına yazıyorlar.

Medyanın bana fevkalade ahlaksızca gözüken bu sessizliğini asıl yırtanlar, bu medyanın içindeki namuslu insanlar, Sabah susarken o gazetede yazan Emre Aköz, Mahmut Övür gibi yazarlar susmuyor, Hürriyet susarken o gazetede yazan Eyüp Can susmuyor.

Eyüp Can, böyle bir plan karşısında “vicdanı olan herkesin hop oturup, hop kalkması” gerektiğini yazıyor.

Yakında, diğer namuslu kalemler de yazacaktır bu konuyu.

Darbelerin, muhtıraların, cuntaların, toplumun üstüne kapan o ağır ve kanlı kapısının “menteşesi” bu medyadır, o cuntacılar medyanın “sessizliğine ve yandaşlığına” güvendikleri için hazırlıyorlar o planları, darbe kapısı o “menteşe” sayesinde kapanıyor üstümüze.

Bir zamanlar dünyanın en büyük suç şehri olan New York’ta yetkililer, en “büyük” suçluları yakalamaya çalışır ama bir türlü başarılı olamazlardı, sonra bir belediye başkanı geldi, “büyükleri bırakın, önce onların sokaklarda çalışan adamlarını yakalayın” dedi, dediğini yaptılar, “büyükler” çalıştıracak adam bulamayınca suçlar bıçak gibi kesildi.

Darbeleri önlemek mi istiyorsunuz, bu medyayı afişe edin, gerçek yüzlerini örneklerle gösterin, insanlara anlatın, medyayı böyle düzeltin.

Medyayı düzelttiğiniz gün ne cunta kalır, ne darbe.


TARAF GAZETESİ - AHMET ALTAN - 22.11.2009 - http://www.taraf.com.tr/makale/8638.htm
Aynı yazarın, üstteki yazısının devamı niteliğindeki bir sonraki yazısıda alttadır


MEDYANIN ASLANLARI:

Türkiye’nin kilidi medyadadır.

Bu kilidi çözmeden Türkiye’de Cumhuriyet tarihi boyunca yaşananları anlamanız mümkün değildir.

İster Dersim Katliamı’na bakın, ister İzmir Suikastı’na, ister Ali Şükrü Bey’in vurulmasına, ister Topal Osman’ın öldürülmesine, ister Kürt ayaklanmalarına, ister yaşadığımız üç askerî darbeye, ister 28 Şubat’a bakın.

Bütün bu olayların kanlı sırları medyanın “anlatmadıklarında” gizlidir.

Size basit bir soru sorayım izninizle.

Medya olmasaydı 28 Şubat olur muydu?

O uzun siyah cübbeleriyle şehir şehir gezen yüz tane Aczmendiyi her gece ekranlarına taşıyan, muhtıradan sonra ortadan kaybolan Fadime Şahin’in “şeyhlerle” yaşadığı tuhaf aşkları ve tuhaf baskınları defalarca gösteren televizyonlar, “andıçlara” uygun yayınlar yapan gazeteler olmasaydı 28 Şubatçılar amaçlarına ulaşabilirler miydi?

Dün Hürriyet gazetesinde Ahmet Hakan, 28 Şubat döneminde üç gazetenin, Hürriyet’in, Milliyet’in ve Sabah’ın aynı gün “Kur’an kurslarında ürperten yemin” başlığıyla çıktığını hatırlatıyordu.

Üç gazetenin üçünde de aynı başlık.

Tesadüf müydü sizce?

Değildi elbet.

Merkez medyada bu ahlaksızlığı ortaya koyan gazete var mıydı?

Hatırladığım kadarıyla yoktu.

Peki, bugün bu gazetelerin ve televizyonların Kafes planı karşısındaki sessizliği “tesadüf” mü?

Bu ülkenin son yıllarda gördüğü en korkunç plan Kafes planı.

Çocukları havaya uçurmayı planlamışlar.

Planı yapanların çoğunluğu halen görevlerini sürdüren üst düzey subaylar.

Aralarından yedisi tutuklanmış.

Planda söz edilen bombalarla silahlar, söylenen yerlerde bulunmuşlar.

Genelkurmay Başkanı, o silahların “orduya ait olmadığını” söyledikten on gün sonra o silahların orduya ait olduğu ortaya çıkmış.

Çocukları öldürmek için Koç Müzesi’ne yerleştirilen bomba bulunmuş, tutanak tutulmuş.

Gayrımüslimleri öldürmek için hazırlıklar yapmışlar.

Agos gazetesinin abone listesini ele geçirip planlarına eklemişler.

Plan bütün detaylarıyla birlikte bir Ergenekon sanığının bilgisayarında bulunmuş, dava dosyasına girmiş.

Medya, bu korkunç plan hakkında ne yapıyor?

Susuyor.

Yüzlerce milyon dolarlara kurulmasına rağmen üstüne promosyon koymadan satamayan gazetelerin genel yayın müdürleri, küçük kız çocukları gibi “ay inanmıyorum vallahi” diye yazılar yazıyor.

İnanmıyorsan, gazetende çalışan o kadar iyi gazeteci, yetenekli muhabir var, gönderip araştır, planın “aslında” var olmadığını, Koç Müzesi’nden bomba çıkmadığını, Poyrazköy kazılarında LAW silahları bulunmadığını kanıtla.

Dursun Çiçek’in hazırladığı “andıçı” yayımladığımızda Genelkurmay’a adam gönderip “yüzde 99 yalan” diye başlık atmayı biliyorsun da, Koç Müzesi’ne adam göndermeyi mi beceremiyorsun?

Beceremiyor, çünkü derdi gerçeği ortaya çıkarmak değil, yüz milyonlarca doları “gerçeği saklamak” için gömmüşler o gazeteye.

O yüzden promosyonsuz bir türlü gazete satamıyorlar.

Sadece biri değil ki neredeyse hepsi öyle.

Hürriyet’le Sabah, dışarıdan bakarsan birbirine rakip, birbirleri hakkında söylemedikleri yok ama iş “cunta planına” gelince o muhteşem “Kafes kardeşliğiyle” sesleri kesiliveriyor.

Bu medyayı iyi izleyin.

Birkaç gazete dışında (bu arada geçen gün o gazeteler arasında Vakit ile Evrensel’in adını saymayı unutmuşum, özür borcumu bugün eda ediyorum) hiçbiri konuya girmiyor.


TARAF GAZETESİ - AHMET ALTAN - 24.11.2009 - http://www.taraf.com.tr/makale/8679.htm


NOT: Benzer şekilde basından beğendiğiniz yazıları bu başlık altında kaynak tarih belirterek paylaşabilir, paylaşılmış yazılar hakkında görüşlerinizi belirtebilirsiniz.
"Söz uçar yazı kalır"

Cevapla

“DİĞER - GENEL - ANONİM - AKLINIZA GELENLER” sayfasına dön