1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

FATİH SULTAN MEHMET'LE HESAPLAŞMA

Gönderilme zamanı: Prş Ara 04, 2008 11:26 pm
gönderen Emiroglu
Her delikanlının senin yaşında
Kavak yelleri eserken başında

Ta.. bilemem nereden şu kadar yolu
Gelip almak var mıydı İstanbul’u?

Bunca zahmet, bunca şehit, bunca kan...
Neden yaptın bunu Sultan Mehmet Han?

Hatanı silmedi, hala asırlar
Hele işlediğin öbür kusurlar...

Ayasofya’yı camiye çevirdin,
Bilmiş ol ki büyük bir çam devirdin!

Minareler diktin dört yanına,
Kubbedeki haccın kıydın canına...

Korkudan sustu güzelim çanlar,
Sultanım! İrtica değil mi bunlar!?

Balkan’da gürlerdin çıktın Mora’da,
Ne işiniz vardı beyim orada?

Yaptığın bu yanlış işler yüzünden,
Bütün Avrupa’nın düştük gözünden...

Bulgar’ın elini sıkamaz olduk,
Yunan’ın yüzüne bakamaz olduk!

Neyse ki çağımız füze çağıdır,
Ayasofya’nın da müze çağıdır.

Şol dört minareyi dört dikili taş
Gibi sessiz kılıp eyledik çağdaş.

Eğer uğramazsak kem bir nazara
Belki korlar bizi ortak pazara!...


Evet malesef bu düsüncede olan ve belkide yanimizda yasayan cok insan var memleketimizde ve buralarda (Yurt disinda).
Mevlam suur ve idrak versin...

Selam ve Saygilarimla,
Muharrem Özdemir

Gönderilme zamanı: Cum Ara 05, 2008 8:48 am
gönderen ASK.RUZGARI
bu ülkede Fatih Sultan ların adı hiç anılmıyor ki, bu şekilde bile bahseden yok. o ki alınamaz denilen İstanbulu Türk toprağı yapmıştır, ama kıymeti varolan koca ülkeyi küçük bir yere sığdıranlar kadar bile olamamıştır.

Gönderilme zamanı: Pzr Ara 14, 2008 11:37 pm
gönderen volt60
deha imkansızda mümkünü görebilmektir gemilerin karadada yüzebileceğini sezmek mehmetlerden birini fatih yapar ...

Fatih

Gönderilme zamanı: Pzt Ara 15, 2008 4:43 pm
gönderen yilmaz.sahin
Madem sözü Fatih Sultan Mehmet'ten açtınız buyrun dostlar, tarihten güzel bir adalet örneği. Örnek alıp iliklerimize kadar hissetmek ümidiyle;
Hem birey hem de ülkeler muazenesinde ihtiyaç duyulan, görmezden gelinen!, olguların başında gelen değerdir ADALET.

Aynı zamanda "Ergenekon davası savcı ve yargılayıcılarına ithaf olunur"


[font=Verdana]İstanbul fethediliyor, bir çağ açılıp bir çağ kapanıyor. Genç Sultan Fatih, bir cami yaptırmak istiyor. Dönemin mimarlarından azatlı bir köle olan Sinan Atik (bildiğimiz Mimar Sinan ile karıştırılmasın!) Fatih Camiinin yapımında baş mimar olarak atanıyor. Mimar, camiyi Fatih’in istediğinden biraz farklı yapıyor, sütunları uçlarından biraz kestiriyor. Bu olay Fatih’i son derece rahatsız ediyor. Fatih Mimar Sinan Atik’i çağırtıyor.O da O’nun parmaklarının ucundan kestirtiyor.(Bu olay olmuş ve bu mimara bir ceza verilmiştir; fakat mimarın parmaklarının kesilip kesilmediği kesin değildir, bir rivayettir) Mimar Sinan Atik de birkaç gün evvel Fatih tarafından atanmış olan dönemin şeyhülislamı İstanbul’un ilk kadısı Hızır Çelebi’ye başvuruyor ve Fatih’i şikayet ediyor. Avrupa’yı titreten, Bizans’ı dize getiren, çağ açıp çağ kapayan bir hükümdarı, bir azatlı köle şikayet ediyor.( Dikkat buyurun ortaçağ Avrupa’sında mümkün müdür ki bir köle, bir soyluyu şikayet etsin.) Bu şikayet üzerine Hızır Çelebi Fatih’e, seni şu olay üzerine Allah’ın ahkamına davet ediyorum diye bir celp gönderiyor ve Fatih’i huzuruna çağırıyor. Fatih celp üzerine, kendi atamış olduğu kadı’nın huzuruna varıyor, Fatih ve Sinan Atik yan yana, koca cihan Hükümdarı ayakta bekliyor. Çünkü adalet önünde o da yalnızca bir insan (zaten onunda başka türlü bir teklifi olmuyor) Sinan Atik anlatıyor hadiseyi, diyor ki; “Benim suçum el kestirmeyi gerektiriyorsa tamam ben razıyım, yok gerektirmiyorsa gereken yapılsın. Fatih de yaptığını reddetmiyor kabul ediyor. Hızır Çelebi kararını veriyor: Fatih’in eli Sinan Atik’in kesilen eli kadar kesilecek. Kütük geliyor, cellat geliyor, karar infaz edilecek. Şeriatın kestiği parmak acımaz kaidesiyle Fatih karara boyun eğiyor. “Durun”, diyor o sırada Sinan Atik, “ben hükümdara hakkımı helal ettim. Ben işin bu boyuta varacağını tahmin etmiyordum diyor. Ben şikayetimden vazgeçiyorum, yalnız, bu halde çalışıp çoluk çocuğuma bakamam” diyor. Sinan Atik’e maaş bağlanıyor. Fatih, Hızır Çelebiye dönerek kaftanının altından bir topuz çıkarıyor diyor ki; “Eğer Allah’ın ahkamına göre karar vermeseydin ve bana ayrıcalık tanısaydın bu topuzla senin başını ezecektim.” Hızır Çelebi de masasının üzerindeki örtüyü kaldırarak bir kılıç çıkarıyor ve diyor ki; “Eğer sen kararıma karşı gelseydin, seni bu kılıçla delik deşik edecektim.”

İşte Osmanlı Devletini altı yüzyıl ayakta tutan sır budur. Allah(c.c) Kuranı Kerimde “Yarattıklarımızdan, hakka yöneltip ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet (millet) vardır.(Araf,181)” buyuruyor. [/font]


Gönderilme zamanı: Pzr Ara 21, 2008 4:51 pm
gönderen ERKAN_OZDEMIR
Çağlar açan İstanbul Fatihi Sultan Mehmed Han,Bizans'ı fethettikten sonra sarayını gezerken,bir ara mahzene iner ve zindanda yaşlı bir papaza rastlar.''Bu halin nedir!niye buraya hapsedildin?'' diye sorar.Papaz şu yanıtı verir:
''Arz edeyim sultanım''. Kuşatma başladığında imparator beni huzuruna çağırdı ve İstanbul'un düşüp düşmeyeceğini sordu. Ben de,ilmime dayanarak bunun son muhasara olduğunu,şehrin elimizden çıkacağını söyledim.Çok kızdı,bana eziyet edip buraya attırdı.''
Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed Han bir an düşünür ve papaza şu soruyu sorar:
''Peki bu şehir bir gün olur bizim de elimizden çıkar mı?''
Papazın yanıtı düşündürücüdür:
''Ne zaman ki içinizde fesat artar,ahaliniz kendi menfaatlerine teslim olur,yabancıdan medet umanlar artar,şehir sizden çıkar.''
Fatih oracıkta diz çöküp ellerini açar ve şöyle dua eder:
''Ya Rabb! Böylelerinin kahrına ve gazabına bizleri uğratmamanı dilerim.''. .. ..