HASAN KAÇAN..

Yukarıdaki gruplar haricindeki genel bilgilendirme mesajlarınızı bu başlık altında yazabilirsiniz...
Cevapla
ENSSHN
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 331
Kayıt: Cum Oca 25, 2008 11:32 pm

HASAN KAÇAN..

Mesaj gönderen ENSSHN » Çrş Nis 02, 2008 12:01 am

Çocuk da yaparım kariyer de


Evin genç hanımı, mutfakta kahvaltı hazırlıyor. Evin genç beyi, kahvaltı masasına kurulmuş bekliyor.

Önünde günün gazetesi, elinde naylona sarılmış uzaktan kumanda.

Zeytin, peynir, reçel, tereyağ masanın üstünde.

Çay bardakları boş.

Ekmekler hasır örgülü ekmek kabında, gayet düzgün dilimlenmiş, taze taze ‘gel beni ye’ diye kendisine bakıyor.

Sofraya daldı dalacak ?????? hanımdan tırsıyor.

Sabah sabah kan şekeri de düşmüş, sinir yapıyor bu durum.

Ekmeğin köşesinden küçük bi parça koparıp, çaktırmadan ağzına atıyor.

Böylece bir nevi ‘erkeklik’ yapmış oluyor kendi çapında.

Mutfaktan ‘cazır cazır’ sesler geliyor, nefis kokular...

Sucuklu yumurta yapıyor yenge.

Abi sabırsız, elinde uzaktan kumanda, zırt pırt o kanaldan bu kanala gezerekten vakit öldürüyor.

Midesi kazınıyor, yutkunuyor.

‘Bir an önce şu sucuklu yumurta gelse de yumulsam’ diye düşünüyor.

‘Sucuklu’nun kokusu geliyor ama henüz kendi gelemiyor.

Evin genç beyi oynayıp duruyor kumandayla.

Bir nevi inkıtaları dolduruyor.

Kanallardan birinde bir şarkı başlıyor. Nil Karaibrahimgil söylüyor.

‘Kalamam hayatın bir köşesindeeee...

O zaman neşesi neresindeeee...

Koysalar önüme bariyer deeee...

Çocuk da yaparım kariyer dee...’

Mutfaktan ‘yenge’nin sesi geliyor.

‘Ben böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum Alper!’

Abimiz’in aklı sucuklu yumurtada, tam toparlayamıyor kafayı.

Isırdığı ekmeği avucunda gizleyerek ‘otomatiğe takılmış’ bir cevap veriyor.

‘Ne dedin?’

‘Dedim ki, böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum.’

Yenge dumanı üstünde sucuklu yumurta tavası elinde geliyor, oturuyor. Tabaklara servis yapıyor.

Halbuki abi, tavanın içine ekmeği ‘şööyle bir’ bandırıp döndürmek istiyor.

Gelgelelim, ‘evlilik müessesesi’ böyle bir şeye izin vermiyor.

Abimiz mecbur dalıyor tabağa...

Tam çatalın ucundaki sucuklu yumurtayı ağzına atacak ki...

‘Alper sen beni dinlemiyor musun?’

‘Dinliyorum hayatım.’

‘Ne dedim az önce?’

‘Ne dedin?’

‘Dinlemiyordun yani?’

Abimiz lokmayı atıyor ağzına, dolu dolu cevap yetiştiriyor.

‘Çocuk yapmak istemiyorum dedin.’

Yenge sinirleniyor...

‘Böyle bir dünyaya dedim ama...’

Evin genç beyi içinden kalayı basıyor, sucuklu yumurta tavadan çıkınca çabuk soğuyor, bi de laf mı yetiştirecek?

Televizyonda ‘Nil’ ablamızın şarkısı sürüyor...

‘Pes etmeem en zor günümdeee...

Kanatlandım özgürüm ben deee...

Deseler geçecek bu heves deee...

Çocuk da yaparım kariyer deeee...’

Abimiz iki dilim ekmeği sucuklu yumurtayla yuvarlayınca beyne biraz kan gidiyor, kafa ufak ufak çalışmaya başlıyor.

‘Nesi varmış bu dünyanın?’

‘Görmüyor musun, küresel ısınma... Savaşlar... Kavga-dövüş...’

‘Eskiden daha mı iyiymiş?’

‘Yani...’

‘Şu ekmeği uzatsana...’

‘Uzatsana değil, uzatır mısın...’

‘Uzatır mısın?’

Yenge ekmeği uzatırken gözü gazetedeki habere takılıyor.

‘Bak Başbakan gene üç çocuk yapın demiş...’

Abi, reçel meçel gazlamış gidiyor... Gazete mazete umurunda mı?

‘Efendim?’

‘Üç çocuk diyorum...’

‘Kim üç çocuk?’

‘Önündeki gazetede yazıyor... Böyle bir dünyaya üç çocuk getirilir mi?’

Abi laf geçiştiriyor, maksadı tavadaki sucuklu yumurtaya dalmak. Tabakta böyle, yağları falan donmuş görünce uyuz oluyor.

‘Getirilir mi?’

‘Ben getirmem şahsen.’

‘Şahsen istesen de getiremezsin.’

‘Niye, yapay döllenme diye birşey var artık.’

Abi’nin tepesi atıyor.

‘E o zaman niye evlendik biz?’

‘Hah, lafı oraya getirmek için fırsat kolluyordun zaten.’

‘Ne diyosun ya?’

‘Artık umurunda değilim di mi?’

‘Ne alakası var?’

‘Niye evlendik diyosun ya, pişmansan söyleyebilirsin.’

‘Ben çocuk yapmayacaksak niye evlendik diyorum.’

‘Yani çocuğum olmasa istemeyecektin?’

‘Olur mu öyle şey yaaa... İstemez miyim?’

‘Bişiy sorucam sana?’

‘Efendim karıcım, efendim hayatım?’

‘Beni seviyor musun?’

‘Seviyorum tabii...’

‘Ne kadar?’

‘Kocaman...’

‘Ne kadar kocaman?’

‘Dağlar, denizler, okyanuslar kadar...’

‘Çocuğumuz olsun ister misin?’

Hoppalaaa... Abinin devreler yanıyor ama çaktırmıyor.

‘E tabii istenmez mi?’

‘Kaç tane?’

‘Ne biliyim şimdi...’

‘Hadi bi sayı söyle...’

Abi şaşkın... Ne söylesin?

‘Aşkımız kadar...’

‘Ulan böyle romantik bi laf benim ağzımdan nasıl çıktı’ diye şaşkın şaşkın düşünüyor.

Gelgelelim yenge mest.

Kalkıyor... Boş çay bardaklarını alıyor.

‘Çayın soğumuş, tazeleyeyim mi?’

‘Olur hayatım.’

Yenge neşeli, mutfağa doğru gidiyor, bir taraftan da televizyondaki şarkıya iştirak ediyor. Kendi kendine, bozarak devam ettiriyor...

‘Kalırım hayatın her köşesindeeee...

Onun da neşesi her bi yerindeeee...

Koysalar önüme bariyer deeee...

Üç çocuk da yaparım Sarıyer’deeee...’

Abi ‘fırsat bu fırsat’ deyip dalıyor tavaya, kocca bir ekmek dilimini şööyle bir çeviriyor, tavanın dibini sıyırıyor, ‘laap’ diye indiriyor gövdeye sucuklu yumurtayı.


01.04.2008 STAR GAZETESİ..
düşünmek taraf olmaktır..

necmi
Kayıtlı Üye
Kayıtlı Üye
Mesajlar: 186
Kayıt: Cmt Mar 22, 2008 5:22 pm
Konum: Türkiye

Mesaj gönderen necmi » Çrş Nis 02, 2008 4:02 pm

GUZEL BIR YAZI ESPRİLİ FAKAT SUCULU YUMURTAYI YEMEK ICIN 3COCUK YAPMAYA GEREK YOKGUZEL BIR YAZI ESPRİLİ FAKAT SUCULU YUMURTAYI YEMEK ICIN 3COCUK YAPMAYA GEREK YOK

Cevapla

“DİĞER - GENEL - ANONİM - AKLINIZA GELENLER” sayfasına dön