OSMANLI NEZAKETİ .....!
- mehtap25_60
- Aktif üye
- Mesajlar: 896
- Kayıt: Sal Ara 05, 2006 8:35 pm
- Konum: Türkiye
- İletişim:
OSMANLI NEZAKETİ .....!
Yavuz Sultan Selim zamanında, İran şahı kıymetli mücevherlerle süslü bir
sandık hediye gönderiyor Sultan Selim'e.
Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas,
kadife kumaşlar çıkıyor.Fakat bir de pis bir koku yayılıyor.
Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor.
Neyse en alttaki bohçadan insan pisliği çıkıyooooor..
Yani Osmanlı'ya acayip bir hakaret!!!!!
Cihan padişahı emir veriyor,
"herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermeliyiz"
Ve cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor.
Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık
hazırlatıyor.
İçine o zamanın Osmanlı İstanbul'unda imal edilen gül kokulu en nadide
lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ve bir
satır yazı gönderiyor..
Şah sandığı açıyor. Açtıkça güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum.
Anlam veremiyorlar tabii. Bizim elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram
ediyor.
Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor:
"Herkes yediğinden ikram eder" !!!!
sandık hediye gönderiyor Sultan Selim'e.
Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas,
kadife kumaşlar çıkıyor.Fakat bir de pis bir koku yayılıyor.
Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor.
Neyse en alttaki bohçadan insan pisliği çıkıyooooor..
Yani Osmanlı'ya acayip bir hakaret!!!!!
Cihan padişahı emir veriyor,
"herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermeliyiz"
Ve cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor.
Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık
hazırlatıyor.
İçine o zamanın Osmanlı İstanbul'unda imal edilen gül kokulu en nadide
lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ve bir
satır yazı gönderiyor..
Şah sandığı açıyor. Açtıkça güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum.
Anlam veremiyorlar tabii. Bizim elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram
ediyor.
Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor:
"Herkes yediğinden ikram eder" !!!!
- KIYMET_OZDEMIR
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 677
- Kayıt: Çrş Mar 21, 2007 11:49 am
- Konum: İstanbul
- ERKAN_OZDEMIR
- Onursal Üye
- Mesajlar: 2218
- Kayıt: Cmt Tem 14, 2007 5:52 pm
- Konum: Amasya
- mehtap25_60
- Aktif üye
- Mesajlar: 896
- Kayıt: Sal Ara 05, 2006 8:35 pm
- Konum: Türkiye
- İletişim:
bişeydeğil zeynep ablacım...böyle değişik yazılara rastladığım zaman paylaşmak istiyorum....
bence okuduğumuz yazı tam bi zeka ürünü......
inş verilen msj yerine ulaşmıştır!!!
bazen ordular hazırlatırsınız savaşlar açarsınız sonucu değiştiremezsiniz....bazense tek bi kelime tek bi cümle (ki biz buna bu yüzyıllarda KAPAK ) :) diyoruzzzz sonucu değiştirir!!!
bence okuduğumuz yazı tam bi zeka ürünü......
inş verilen msj yerine ulaşmıştır!!!
bazen ordular hazırlatırsınız savaşlar açarsınız sonucu değiştiremezsiniz....bazense tek bi kelime tek bi cümle (ki biz buna bu yüzyıllarda KAPAK ) :) diyoruzzzz sonucu değiştirir!!!
emege saygı
kardeşim gercekten güzel bir konu emeğine saglık devamı gelir inş
Re: OSMANLI NEZAKETİ .....!
meltem&mehtap yazdı:Yavuz Sultan Selim zamanında, İran şahı kıymetli mücevherlerle süslü bir
sandık hediye gönderiyor Sultan Selim'e.
Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas,
kadife kumaşlar çıkıyor.Fakat bir de pis bir koku yayılıyor.
Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor.
Neyse en alttaki bohçadan insan pisliği çıkıyooooor..
Yani Osmanlı'ya acayip bir hakaret!!!!!
Cihan padişahı emir veriyor,
"herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermeliyiz"
Ve cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor.
Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık
hazırlatıyor.
İçine o zamanın Osmanlı İstanbul'unda imal edilen gül kokulu en nadide
lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ve bir
satır yazı gönderiyor..
Şah sandığı açıyor. Açtıkça güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum.
Anlam veremiyorlar tabii. Bizim elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram
ediyor.
Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor:
"Herkes yediğinden ikram eder" !!!!
CANIM EMEĞİNE SAĞLIK GERÇEKTEN ÇOK GÜZEL BENCE TEK KELİMEYLE SÜPER BAZEN ÇOK KONUŞMAKTANSA BÖYLE KISA VE ÖZ SEYLERLE İNSANLARA NE ANLATMAK İSTEDİĞİNİ ANLATADABİLİRİZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM.
-
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 247
- Kayıt: Çrş Eki 17, 2007 5:25 pm
- Konum: Ordu
- İletişim:
- demet.sahin
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 746
- Kayıt: Prş Ağu 09, 2007 6:12 pm
- Konum: Sakarya
Süper yaa. Tek kelime ile bayıldım. çok orjinal bir yaklaşım. Eee bu düşünce kimden çıkmış. Nede olsa Osmanlı Erlerinden degil mi Meltem/Mehtap hanım ellerinize sağlık. Günümüz iletişimine örnek teşkil edecek bir durum .Saygılarımla... :!:
Ne kadar okursan oku; bilgine yakışır şekilde davranmadığın müddetçe cahilsin demektir...
- mehtap25_60
- Aktif üye
- Mesajlar: 896
- Kayıt: Sal Ara 05, 2006 8:35 pm
- Konum: Türkiye
- İletişim:
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine
kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu.
Bakalım neler olacak?.
Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları,
saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene
kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler.
Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar
vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir
köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.
Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı
ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı
ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden
sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin
durduğunu gördü. Açtı. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu
vardı içinde.
"Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
"Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır."
kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu.
Bakalım neler olacak?.
Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları,
saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene
kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler.
Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar
vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir
köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.
Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı
ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı
ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden
sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin
durduğunu gördü. Açtı. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu
vardı içinde.
"Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
"Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır."
- emrahyildiz
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 381
- Kayıt: Cum Ara 28, 2007 5:14 pm
- Konum: İstanbul
Öncelikle paylaşımın için teşekkürler.Bir konuyu da ben paylaşmak istiyorum bu meseleyle ilgili
**Yavuz Sultan Selim HAN 1516-1517 Mısır seferini yapıp mübarek beldeleri fethettiği zaman iki önemli nezaket örneği göstermektedir.
BİRİNCİSİ:Fetihten sonra bir caimiide cuma namazı kılarken caminin imamı Yavuz'a "hakim-i haremeyni şerifeyn (mübarek beldeler olan Mekke ve Medinenin hakimi)" der Yavuz hemen müdahele ederek "HADİM-İ HAREMEYN-İ ŞERİFEYN ( Mübarek beldelerin hizmetkerı)" diye sözüdüzeltir
İKİNCİSİ:Yavuz Selim Mısırtan muzaffer bir kumandan olarak dönerken İstanbul halkı onu karşılamak için büyük hazırlıklar yapar ve beklemeye koyulur.Yavuz Selim ise nefsine bir gurur gelir diye gizlice bir kayıkla halkın göremeyeceği bir yerden karaya çıkar ve sarayına gider"
**Yavuz Sultan Selim HAN 1516-1517 Mısır seferini yapıp mübarek beldeleri fethettiği zaman iki önemli nezaket örneği göstermektedir.
BİRİNCİSİ:Fetihten sonra bir caimiide cuma namazı kılarken caminin imamı Yavuz'a "hakim-i haremeyni şerifeyn (mübarek beldeler olan Mekke ve Medinenin hakimi)" der Yavuz hemen müdahele ederek "HADİM-İ HAREMEYN-İ ŞERİFEYN ( Mübarek beldelerin hizmetkerı)" diye sözüdüzeltir
İKİNCİSİ:Yavuz Selim Mısırtan muzaffer bir kumandan olarak dönerken İstanbul halkı onu karşılamak için büyük hazırlıklar yapar ve beklemeye koyulur.Yavuz Selim ise nefsine bir gurur gelir diye gizlice bir kayıkla halkın göremeyeceği bir yerden karaya çıkar ve sarayına gider"
HER SÖYLEDİĞİN DOĞRU OLMALI FAKAT HER DOĞRU HER YERDE SÖYLENMEZ
- salih.cinar
- Kayıtlı Üye
- Mesajlar: 869
- Kayıt: Cum May 25, 2007 11:17 pm
- Konum: Türkiye
- İletişim:
Playerboys
hakikaten iyi bi soru
tabiki günümüzdeki insanların anlayışı farklılaştı
yani bırakın taş atana ekmeği
şimdi taş atma yarışı varki kim kimi tepelerse o kahraman
yani medeniyet teknolojik gelişmeyi hayretle izlerken
insani çöküşüde maalesef hayretle izlemektedir
bir zamanlar cahiliye devrinin putperestliği vardı
şimdiki bilgili çağında maddeperestliği var
oysa varoluştan buyana her derde deva olan bir olgu varki
kim sarılırsa kurtulmuş olur vede en üstün
kimde bırakırsa esfelisafilin vede en hüsran
vee ecdat sahip olduğu değerlere iyi sahip çıktı
cihanşumul bir varlığa sahip oldu
fakat torunlar bu kıymeti anlayamadığı için şimdi perişan
bir yol kaldı uyanmak ve kalkmak asli değerlere sahip çıkmak
bu cevher tekrar parlıyacak kürreyi-arzda
fakat şuan biraz gaflette birazda nazda
şu an sahnede biz varız ve bu bayrağı taşımak durumundayız
çünkü "SON FETHİN ASKERLERİ" yakındır gelmeleri
hakikaten iyi bi soru
tabiki günümüzdeki insanların anlayışı farklılaştı
yani bırakın taş atana ekmeği
şimdi taş atma yarışı varki kim kimi tepelerse o kahraman
yani medeniyet teknolojik gelişmeyi hayretle izlerken
insani çöküşüde maalesef hayretle izlemektedir
bir zamanlar cahiliye devrinin putperestliği vardı
şimdiki bilgili çağında maddeperestliği var
oysa varoluştan buyana her derde deva olan bir olgu varki
kim sarılırsa kurtulmuş olur vede en üstün
kimde bırakırsa esfelisafilin vede en hüsran
vee ecdat sahip olduğu değerlere iyi sahip çıktı
cihanşumul bir varlığa sahip oldu
fakat torunlar bu kıymeti anlayamadığı için şimdi perişan
bir yol kaldı uyanmak ve kalkmak asli değerlere sahip çıkmak
bu cevher tekrar parlıyacak kürreyi-arzda
fakat şuan biraz gaflette birazda nazda
şu an sahnede biz varız ve bu bayrağı taşımak durumundayız
çünkü "SON FETHİN ASKERLERİ" yakındır gelmeleri
- mehtap25_60
- Aktif üye
- Mesajlar: 896
- Kayıt: Sal Ara 05, 2006 8:35 pm
- Konum: Türkiye
- İletişim:
Git Şu Paşa’ya sor!
Ahmet Vefik Paşa Paris Büyükelçisi iken İmparator III. Napolyon’un yeni yaptırdığı bir opera binasının açılış törenine davet edilir. Tören sırasında Ahmet Vefik Paşa, Napolyon’a en yakın locaya kurulmuş, tavır ve davranışlarıyla imparatora hiç aldırmayan bir izlenim verir. Bu umursamazlığa içerleyen Napolyon, Ahmet Vefik Paşa’ya bir adamını göndererek:
- Git şu Osmanlı Paşasına sor, kendini hâlâ Kanuni devrinde mi sanıyor, der.
Adam gelir ve Napolyon’un dediklerini aynen aktarır.
Ahmet Vefik Paşa bu soruya aynı umursamazlıkla şu cevabı verir:
- İmparator hazretlerine hatırlatırım ki Osmanlı tahtında Kanuni olsaydı, kendileri orada olmaz, yerlerinde ben olurdum.
Ahmet Vefik Paşa Paris Büyükelçisi iken İmparator III. Napolyon’un yeni yaptırdığı bir opera binasının açılış törenine davet edilir. Tören sırasında Ahmet Vefik Paşa, Napolyon’a en yakın locaya kurulmuş, tavır ve davranışlarıyla imparatora hiç aldırmayan bir izlenim verir. Bu umursamazlığa içerleyen Napolyon, Ahmet Vefik Paşa’ya bir adamını göndererek:
- Git şu Osmanlı Paşasına sor, kendini hâlâ Kanuni devrinde mi sanıyor, der.
Adam gelir ve Napolyon’un dediklerini aynen aktarır.
Ahmet Vefik Paşa bu soruya aynı umursamazlıkla şu cevabı verir:
- İmparator hazretlerine hatırlatırım ki Osmanlı tahtında Kanuni olsaydı, kendileri orada olmaz, yerlerinde ben olurdum.
- iskesurlu60
- Destekleyen
- Mesajlar: 519
- Kayıt: Çrş Şub 20, 2008 12:38 pm
- Konum: İstanbul
Re: OSMANLI NEZAKETİ .....!
mehtap25_60 yazdı:Yavuz Sultan Selim zamanında, İran şahı kıymetli mücevherlerle süslü bir
sandık hediye gönderiyor Sultan Selim'e.
Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas,
kadife kumaşlar çıkıyor.Fakat bir de pis bir koku yayılıyor.
Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor.
Neyse en alttaki bohçadan insan pisliği çıkıyooooor..
Yani Osmanlı'ya acayip bir hakaret!!!!!
Cihan padişahı emir veriyor,
"herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermeliyiz"
Ve cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor.
Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık
hazırlatıyor.
İçine o zamanın Osmanlı İstanbul'unda imal edilen gül kokulu en nadide
lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ve bir
satır yazı gönderiyor..
Şah sandığı açıyor. Açtıkça güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum.
Anlam veremiyorlar tabii. Bizim elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram
ediyor.
Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor:
"Herkes yediğinden ikram eder" !!!!
MEHTAP ÇOK BEĞENDİM VE DE GÜLDÜM.TEŞEKKÜRLER.
- mehtap25_60
- Aktif üye
- Mesajlar: 896
- Kayıt: Sal Ara 05, 2006 8:35 pm
- Konum: Türkiye
- İletişim: